Giriş
Malezya’nın çok kültürlü toplum yapısı, ülkenin Malay olarak bilindiği dönem olan bağımsızlığından önce de mevcuttu. İngiliz sömürgeciliği döneminde yüz binlerce Çinli ve Hintli göçmen işçinin getirilmesi sonucu aslen büyük çoğunluğu Malay olan nüfusta ciddi değişimler yaşanmıştır. Bu göçmen işçilerin, o dönemin yerli Malay halkıyla kültürel ve dinî anlamda neredeyse hiçbir ortaklığı yoktu ve birbirlerinden tamamen izole halde yaşıyorlardı. Çinliler kalay madenleri sektöründe yoğunlaşırken, Hintliler ise plastik sanayinde çalışıyordu. Çinliler genel anlamda Budizm ve Taoizm dinlerini yaşarken, Hintlilerin çoğu Hindu’ydu. Zamanla bu etnik kökenler arasındaki etkileşimin artması sonucu Çinliler ve Hintlilerin ibadethaneleri, birçok farklı din mensubunun ibadethaneleriyle birlikte ülkenin her tarafına yayıldı. Bu ibadethaneler bugün camiler ve suraular kadar yaygındır ve ülkenin her tarafında görülebilmektedir. Bugün Malezya’da nüfusun %60’ı Müslüman, %40’ı ise gayrimüslimdir. Ancak Malezya’da kökenler arası ilişkiler, kısa süreli çatışma dönemleri olsa da yüksek hoşgörü ve farklılıkları kabullenme ahlâkı sayesinde sağlıklı bir şekilde yürümektedir.
Federal Anayasa, birlik ve uyum içinde bir toplum ortaya çıkarmada çok temel bir rol oynamaktadır. Anayasa, farklı etnik çoğunluk ve azınlıkların üzerinde anlaştığı ve saygı duyduğu bir toplumsal sözleşmenin vücut bulmuş hâlidir. İlk bakışta Federal Anayasa, bazı imtiyazlardan ötürü Malayları kayırıyor gibi görülebilir: (1) İslam dininin konumu (Madde 3); Malaylara verilen ayrıcalıklar, daha sonra da 1963 itibariyle Sabah ve Saravak kökenlilere verilen ayrıcalıklar (Madde 153); Bahasa Melayu dilinin ulusal dil olması (Madde 152) ve Malay yöneticilerin ülkedeki konumu (Madde 38). Ancak bu ayrıcalıkların verilmesi ülkedeki Malayları, Çinlileri ve Hintlileri temsil eden üç büyük siyasi partinin anlaşabileceği bir toplumsal sözleşme yaratabilmek için hayati önem taşıyordu.
1963 yılında Sabah’ın, Saravak’ın ve Singapur’un dâhil olmasıyla Malezya resmen kurulmuştur.[1] Federal anayasanın imtiyazları, Sabah ve Saravak halklarına da verilen ek 20 imtiyazla birlikte kabul edilmiştir. Bu hakların arasında geleneksel hukuki yetkiler, aile hukukuyla ilgili konular, göçmenlikle, nakliyeyle ve limanlarla ilgili düzenlemeler, mineraller ve diğer gelirlerden %10 oranında bir kraliyet ödemesi gibi hususlar vardır.[2]
Malezya’da İslam’a Genel Bir Bakış
İslam dini Malay Adalarına on dördüncü yüzyıldan itibaren gelmiştir.[3] Parameswara’nın bir Pase (Pasai) prensesiyle evlenmesi sonucu İslam dinine girdiğine inanılmaktadır.[4] Parameswara daha sonraları Sultan İskender Şah olarak anılacaktır. Malakka, Hindistan ve Çin arasındaki önemli nakliyat limanlarından biriydi. Malakka şehrinin çok hızlı büyüme nedenlerinden biri de İslam dinini kabul etmesidir. Stratejik coğrafi önemi ve Çinlilerin koruması da yakınlardaki Siam’ın hak iddialarına karşı konulabilmesini sağlamıştır. Bu hızlı büyümeye etki eden başka faktörler de vardır.[5]
İslam dini; Malakka şehrinde ve Malay yarımadasında, muhtemelen Parameswara’nın İslam’ı seçmesi sonucu hızla yayılmıştır. Malayların sultanlarına olabilecek en yüce şekilde saygılarını göstermeleri ve sözlerine, davranışlarına uymaları toplumun derinlerine yerleşmiş bir gelenekti. Bu yüzden Malayların İslam dinini kabul etmemesi için bir sebep yoktu diyebiliriz. Hatta gayrimüslim olmak vatana ihanet olarak görülmeye başlandı, Malayların deyimiyle “derhaka kepada raja” (Krala ihanet sayıldı). Görüleceği üzere Malayların hükümdarlarının ayak izlerinden gitmesi gayet normal bir durumdur.[6] Ancak İslam dininin Malakka’ya gelmesinden önce Malayların Hindu olarak bilindiğini de not etmemiz gerekir. Öyle ki günümüze kadar gelen süreçte Malay günlük yaşantısında birçok Hindu etkisi görmek mümkündür. Bunun bir örneği Raja kelimesinin ve bersanding evlilik töreni kavramının kullanılmasıdır. Bu kavramlar tipik olarak Hint kültüründen gelir.
İslam dini, Malakka topraklarına geldiğinden itibaren hukuk sistemi hızla değişmeye başlamıştır. Tarihçiler ve hukukçular İslam hukukunun ve Malay geleneklerinin Malakka’da hukuk uygulamalarının şekillenmesine çok büyük etkileri olduğu hususunda fikir birliği içerisindedirler. Hukum Kanun Melaka veya Malakka Kanunu bu iddiayı kanıtlar nitelikteki en önemli örneklerden biridir. Bu kanunun önemi ve hukuka katkısı, Malaya yarımadasındaki diğer devletlerin Malay kanunlarının şekillenmesini büyük oranda etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Bunun örnekleri olan Johore Kanunu, Pahang Kanunları, Kedah Kanunları ve Undang-undang Sembilan Puluh Sembilan’ın (Perak’ın Doksan Dokuz Kanunu) birçok hukuki hükmü Hukum Kanun Melaka’dan gelmektedir.
Malezya, Müslüman nüfusun çoğunlukta olması sebebiyle dünya çapında Müslüman bir ülke olarak tanınmaktadır. Nüfus ortalaması 32,7 milyon olarak tahmin edilen Malezya’nın %63.3’ü İslam dinine mensuptur.[7] Ayrıca Malezya Federal Anayasası’nın 3. maddesi İslam dinini ülkenin dini olarak tanırken farklı etnik kökenlerden gelen Müslümanların din özgürlüğünü de garanti altına almaktadır. İslam dini, ülkede Federasyon’un dini, İslam hukuku veya şeriat hukuku olarak da bilinmesine rağmen anayasa tarafından ülkenin hukuki sistemini belirleyici olarak kabul edilmemiştir. Diğer bir deyişle İslam dininin federasyonun dini olduğu gerçeği ülkenin hukuki yapısını etkilememektedir. Anayasa, Madde 4’te de belirtildiği gibi ülkenin yegane hukuk belirleyicisi olarak kabul edilir ve her zaman Merdeka (bağımsızlık) Dönemi’nden sonra kanunlaşan herhangi bir hukuk sisteminin üzerinde olacaktır. İslam hukuku ise yalnızca eyaletlerin listesinde yardımcı bir hukuk sistemi olarak bulunacak ve ahlâkla ilgili kişisel meselelerle ve suçlarla sınırlı olmak üzere çok az bir alanda söz sahibi olabilecektir.
Federal Anayasa’nın diline yakından bakarsak, Madde 160’ta geçen hukuk kavramının hiçbir şekilde İslam hukukundan bahsetmediğini görürüz.[8] Ne yazık ki bu maddedeki hukuk kelimesi yalnızca “herhangi bir yazılı kanun, Federasyon’un herhangi bir bölgesinde işlemesi kaydıyla teamül hukuku ve Federasyonda kanun gücünü arkasında bulunduran herhangi bir gelenek veya kullanım” anlamına gelmektedir. Benzer bir şekilde şeriat mahkemelerinin yasama ve güçleri için de Federal Anayasa’da herhangi bir imtiyaz görülmemektedir. Federal Anayasa’nın şeriat mahkemeleri kavramından bahsettiği tek yer Madde 121’dir (1A), bu maddede şeriat mahkemelerinin yargılaması kapsamında olan belirli meselelerin sivil mahkemelerin yargı güçlerinden çıkarıldığını görmekteyiz.[9]
Ayrıca İslam hukukuna verilen tek yargı gücü Dokuzuncu Ek, Liste II – Eyalet Listesi’nde verilmiştir. Bu Ek farklı mevzuların yanı sıra yalnızca İslam dini mensuplarını kapsamaktadır.[10] Bu yasama kapsamında olan evlilik, boşanma ve aile konusundaki tüm tali meseleler ile haleflik konuları keskin sınırlarla sadece kişisel hukuk altında değerlendirilmektedir. Ceza hukuku açısından ise bu kanunlar, ancak İslam dini mensuplarının Ramazan ayında dışarıda yiyip içmek, Cuma namazını kaçırmak, zina ve halvet yapmak ve eyaletlerin İslamî ceza hukuklarında açıkça belirtilen diğer bazı meseleler gibi kendi dinlerine karşı işlediği suçlar üzerinde yargı gücü vardır.[11]
İslam hukuku meselesi Kuala Lumpur, Labuan ve Putrajaya Federal Bölgeleri hariç tüm eyaletlerin kendi yargı sistemleri altına keskin sınırlarla yerleştirildiği için Parlamento, İslam hukukunun veya Malayların gelenekleri altına giren hususlarda kanun çıkaramaz, ilgili eyaletin hükûmetine danışılana kadar Meclise bu tür herhangi bir yasa tasarısı sunulamaz;[12] iki ya da daha fazla eyaletin kanun birliğini korumak amacı[13] veya herhangi bir eyaletin yasama meclisinin talep etmesi durumları da dâhildir.[14] Yang di-Pertuan Agong Malay Hükûmeti Meclisi tarafından beş yıllık bir süre için seçilen federasyon başkanı olsa da federasyon genelinde İslam için herhangi bir aşkın otorite bulunmamaktadır. Kendi eyaletinde İslam’ın baş otoritesi olmasının yanı sıra Kuala Lumpur, Labuan ve Putrajaya Federal Bölgelerinde ve Malakka, Penang, Sabah ve Saravak eyaletlerinde de din otoritesi olarak bulunmaktadır.[15]
İslamî meseleler, eyaletlerin kendi yasama alanları altında sınırlandırıldığı için İslam hukukunun uygulanması ve Müslümanca meselelerdeki konumu da her bir eyalet başkanının otoritesi altındadır. Bu sebeple “İslam hukuku kapsamındaki meseleler hakkında yargılama gücü devletin yasama otoriteleri altındadır”.[16] Böylece İslam hukuku ile ilişkili olabilecek herhangi bir konuda yasa çıkarma otoritesi Devlet Yasama Meclisindedir. Ancak federal hukuka ters düşecek hiçbir kanun veya karar çıkaramaz. Bunun sebebi de herhangi bir eyaletten çıkan bir yasanın federal anayasa ile ters düşmesi durumunda federal anayasanın üstün gelmesi, eyalet yasalarının da bu tutarsızlık sebebiyle geçersiz sayılmasıdır.[17]
Meclisin, Dokuzuncu Ek, Eyalet Listesi – Liste II kapsamında çıkarılan herhangi bir kanun üzerinde söz hakkı olmadığını not etmek gerekir. Şeri’ ceza hukukunun yasama gücü de ancak İslam dini mensupları için geçerlidir. Şeriat Mahkemeleri Kanunu (Ceza Yargı Yetkisi) (1984 Tarihli), şeriat mahkemelerine 3 yıla kadar hapis cezası verme, 6 taksitte ödenebilecek 5.000.000 RM para cezasına çarptırma veya bu iki cezanın herhangi bir şekilde birleştirilmesi yetkisi tanımaktadır.[18] Kısaca şeriat mahkemelerinin hudud ve kısas konularıyla ilgili davaları duyma yetkisi yoktur. Şeriat mahkemeleri sadece Anayasa’nın Dokuzuncu Eki’nde belirtilen Liste II altındaki meselelerle ve devletin İslam Hukuku Kararnamesi’nde belirtilen ayrıcalıklı durumlarla ilgili davalarda yetkilidir. Diğer bir deyişle sivil mahkemelerde, Anayasa’nın Liste II’sinde belirtilmeyen ve İslamî kanunlar kapsamına girebilecek konularla ilgili davaları da duyma yetkisi bulunmaktadır.
İslamî bankacılık, finans, tekâfül ve sermaye piyasaları konularında ise bu hususlar her ne kadar İslam hukuku altında olsa da bunların yasama ve yargısı da Anayasa’nın Dokuzuncu Eki, Liste 1 – Federal Liste altındaki federal kanunlar kapsamında bulunmaktadır.
Anayasa, mezhep kelimesine karşı sessiz kalmaktadır. Ancak birçok İslam hukuku kararnameleri ve kanununa göre Malezya’daki Müslümanlar dört ana mezhepten birini seçmek zorundadır: Şâfiî, Mâlikî, Hanbelî ve Hanefî. Ne var ki ibadet fıkhı konularında çoğunlukla Şâfiî mezhebi takip edilmektedir. Hanefîlerin görüşleri ise daha çok bankacılık ve finans gibi alışveriş konularında baskın gelmektedir.
Ayrıca Malezya’daki Müslümanlar Sünnîliğe sıkı sıkıya bağlı olmak durumundadırlar. Şiilik, yabancılar hariç kesinlikle yasaktır ve Şii öğretilerinin yaygınlaştırılması, öğretilmesi de yasaktır. Aksi uygulamalar eyaletlerin kendi şeriat cezai kanunları kapsamında cezalandırılabilmektedir. Ancak İslam hukukuna göre bazı Şii fakihlerin görüşleri, Caferî ve Zeydîlerinki gibi bazı durumlarda kabul edilebilmektedir.[19]
Ulusal İslamî Politikalar
Malezya’daki ilk İslamî politikayı temsil eden slogan, “penerapan nilai-niai Islam” (İslamî değerler politikası telkini), 1985 yılında dördüncü Başbakan Mahathir Muhammed tarafından ülkeye tanıtılmıştır. Halk tarafından genel olarak kabul gören bu slogan, hiçbir zaman tam teşekküllü bir İslam hukukunu uygulamaya koyma amacında olmamıştır.
Bu politika, Malezya hükûmetinin tam yatılı dinî liseler, Uluslararası İslam Üniversitesi, İslam Bankası, İslamî Sigorta Şirketi gibi İslamî kurumlar kurma ve Başbakana bağlı İslamî İşler Bölümünü güçlendirme çabalarının devamı niteliğindedir.
Bu politikanın ilk getirilme amaçları ahlâklı, güçlü bir kimliğe sahip olan ve diğer toplumlar tarafından saygı gören bir Malezya toplumu yaratmak; “mutlu bir ülke” kurmak; verilen görevleri yerine getirmede olumsuz davranışları azaltmak ve topluma daha kaliteli hizmet sunmaktı.
Politikanın temelini oluşturacağı belirlenen on bir İslamî değer şunlardı: Dürüstlük, sorumluluk, samimiyet, adanmışlık, itidal, titizlik, yozlaşmadan uzaklık, disiplin, birlikte çalışabilmek, asil ahlâk, minnettarlık.
Bu on bir temel değer, hayatın her alanında başarı sağlamak için özellikle de Malezya gibi bir ülkenin idaresi için gereken temel faktörler olarak görüldüğü için tercih edilmiştir.
İslam Hadhari veya medeniyet İslam’ı Kur’an’dan alınan İslam öğretilerine dayalı bir hükûmet teorisidir. Bu kavramı ilk ortaya atan ise beşinci Başbakan Abdullah Ahmed Bedevi’dir.
İslam Hadhari, Hz. Muhammed’in (s.a.v) ve sahabenin uyguladığı eski İslam Medeni kavramının sadece yenilenmiş bir formu olarak görülmemelidir. İslam Hadhari, eski kavramın bilhassa modern Müslüman ümmetinin sorunlarına cevap bulmak ve Müslümanların modern dünyada ihtiyaç duyabilecekleri kavramları üretmek amacıyla yeniden üretilmesi olarak görülmelidir.
İslam Hadhari, bazı partilerin iddia ettiği veya yorumladığı gibi yeni bir din veya yeni bir düşünce sistemi değildir. Yeni bir mezhep de değildir. İslam Hadhari, Müslümanları Kur’an’da ve sünnette yer alan ve esasen İslam Hadhari’nin de özünü teşkil eden temel kavramlarla birleştirme çabasıdır. İslam Hadhari, eğer doğru bir şekilde anlaşılır ve açıklanırsa doğrudur ancak hiçbir şekilde anlamından saptırılmamalı veya yanlış anlamlar çıkarılmamalıdır.
İslam Hadhari’nin 10 temel prensibi şu şekildedir:
Allah’a inanç ve iman,
Adaletli ve güvenilir bir devlet,
İnsanlara özgürlük ve bağımsızlık sunmak,
İlimlerde uzmanlık,
Dengeli ve kapsamlı ekonomik gelişme,
Herkes için iyi hayat standartları,
Azınlıklar ve kadınların haklarının korunması,
Kültürel ve ahlâki bütünlük,
Çevrenin korunması,
Güçlü bir savunma politikası.
Bu prensipler, Kur’an ve sünnet öğretilerine uygundur.
Bu yüzden İslam Hadhari Müslümanları ilerici, modern, dinamik olmaya davet eder; bu çağrı Müslümanların ekonomi, siyaset, toplum, kültür, eğitim, savunma veya astronomi gibi birçok farklı alanla hemhâl olmalarını içinde barındırmaktadır. Bakara sûresi 143. ayet de bu çağrıyı doğrular niteliktedir: “İşte böylece, siz insanlara şahit olasınız, peygamber de size şahit olsun diye sizi vasat (örnek) bir ümmet yaptık…”
Ulusal vasatiyye (itidal) politikası, 2016 yılında Malezya hükûmeti tarafından yürürlüğe alınan ve Başbakan Mohd Najib Abdul Razzak’ın tanıttığı bir politikadır. Bu politika 2009’da göreve geldikten sonra getirdiği vasatiyye (itidal) kavramının bir devamı niteliğindedir.
Vasatiyye kavramı 2010 yılında Mohd Najib’ın ilk kez ortaya attığı ve hayalindeki Malezya resmini destekleyen bir kavramdır. Bu kavram, Malezya’daki birçok farklı ırktan ve dinden insan için hoşgörü ve toplumsal adalet kavramlarını göz önünde bulundurarak imanı güçlü bir ümmet ortaya çıkarmayı amaçlar. Amacı, Müslüman toplumunun desteğini kazanabilmek için yaygın bir şekilde uygulanan sosyoekonomik dönüşüm ilkesine tüm insanların destek vermesini sağlamaktı.
Bu politika 2016 yılında Malezya’nın çok kültürlü, çok dinli, barışçıl ve uyum içinde yaşayan bir toplum karakterini hiç kaybetmemesi için Ulusal Politika olarak tanınmıştır. Politikanın beş temel amacı vardır: Malezyalıların vasatiyye yaklaşımını daha iyi anlamasını sağlamak; dürüstlük problemleri ile cebelleşen bir toplumun sorunlarına çözüm bulmak; aşırılık ve radikallik sorunları; insanlar arasındaki hoşgörü ve barış ruhu yaratabilmek için vasatiyye kavramına olan saygı ve anlayışı artırmak; değerler ve ahlâka önem veren uyum içinde bir Malezya toplumu yaratmak ve vasatiyye ilkesini Malezyalıların hayat tarzı hâline getirmek.
Vasatiyye politikası hem yerel hem de uluslararası arenada oldukça olumlu karşılandı. Hatta bu kavramı yaratma düşüncesi 2010 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Mohd Najib tarafından sunulmuş ve tartışılmıştır. 2017 yılında BM, Malezya’nın itidal çözümünü kabul etmiştir. 135 BM ülkesi politika lehine oy vermiş, İsrail ve Birleşik Devletler karşı oy kullanmıştır. Oy kullanmayan ülke olmamıştır.
Bu karar, sadece 2019 Uluslararası İtidal Yılı’nın ortaya çıkmasından ibaret değildi. Ayrıca diyalog, hoşgörü, anlayış ve iş birliğini destekleyerek itidal yanlısı seslerin daha yüksek çıkmasını sağlamaktı.
Malezya ve diğer ülkelerde vasatiyye yaklaşımının koordinesi ve uygulamasını takip etmek amacıyla Global İtidallik Vakfı Hareketi (GMMF) ve Malezya Vasatiyye Enstitüsü 2012 yılında kuruldu. Özellikle GMMF uluslararası alanda oldukça aktifti ve Portekiz, Hindistan ve Çin gibi birçok ülke ile itidallik kavramının yaygınlaştırılması için mutabakat anlaşması imzalamıştı.
Mohd Najib’in Başbakan olduğu Barisan Nasional (BN) hükûmetinin Mayıs 2018 seçimlerinde (14. Genel Seçim) yenilmesinden sonra, yerine gelen Pakatan Harapan (PN) hükûmeti GMMF’nin operasyonlarının 1 Ağustos 2018’den itibaren durdurulması kararı aldı. Benzer şekilde Vasatiyye Enstitüsü de PH hükûmeti tarafından kapatılmış ve hiçbir resmi açıklama yapılmamıştır.
Mayıs 2018’deki 14. Genel Seçimleri’nde PH hükûmetinin zaferinden sonra, dönemin Başbakanlık Dinî İşler Bakanı Mujahid Yusof Rawa Rahmatan Lil Alamin (tüm yaratılmışlara rahmet) kavramını öne sürmüştür. PH hükûmetinin ömrü fazla uzun sürmediği için bu kavram Ekim 2019’da kabine toplantısında onaylanmasına rağmen ulusal bir politikaya dönüştürülememiş ve yürürlüğe girmemiştir. Birleşmiş Malay Ulusal Organizasyonu (UMNO) ve İslam Partisi (PAS), birçok Müslüman organizasyonla bir araya gelerek bu kavrama birçok sebepten ötürü karşı çıkmıştır; bu sebeplerden en önemlisi de PH hükûmetinin gayrimüslimlere çok fazla ayrıcalık tanıyor olmasıydı. Ne var ki bu kavram aslında Enbiya sûresi 107. ayete dayalıdır: “Ve seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” O halde bu, çok kültürlü ve çok dinli bir toplum olan Malezya’da tam anlamıyla uygulanması gereken faydalı bir politikadır.
Federal Anayasa
Federal Anayasa’nın yapısı Malezya’nın farklı etnik köken ve kimliklerden oluşan yerel kültürüne dayalıdır. İstikrarın ve birliğin sürdürülebilmesi için ülkedeki üç ana siyasi parti olan UMNO, MCA ve MIC arasındaki hoşgörünün adeta bir göstergesidir.[20]
1956 yılında İngilizler, bağımsız Malezya’nın yeni anayasasını hazırlaması için Reid Komisyonunu kurmuştur. Bu komisyona yüzlerce anlaşma sunulmuştur. Ayrıca Komisyon, siyasi partiler ve tüzel kişilerle yüzlerce toplantı yapmıştır. En sonunda final bir rapor yayınlanmıştır ve artık ülkenin 31 Ağustos 1957’de gece yarısı yürürlüğe giren yeni bir anayasası olmuştur.
Federal Anayasa’da, tam koruma altında bulunan dört konu vardır: Federasyonun dini olarak kabul edilen İslam’ın durumu; Bahasa Malaysia’nın ulusal dil olması; Malay yöneticilerin durumu (ayrıca Sultanlar olarak da anılırlar ve Malezya’nın dokuz eyaletinin anayasal liderleridirler); Malay hakları ve öncelikleri. Bunlar, üç ana siyasi partinin de üzerinde anlaştığı dört ana meseledir, aynı zamanda toplumsal sözleşme olarak da bilinmektedir. Çinliler ve Hintliler kendi haklarından vazgeçmiştir çünkü jus soli (bir ülkede doğan kimselerin vatandaşlık hakkına sahip olması) ile ülkede vatandaşlık alabilmek onlar için daha öncelikli bir durumdaydı.
Rukun Negara
Rukun Negara, Malezya’nın ulusal felsefesi olarak ilk defa Terengganu’nun merhum sultanı, dördüncü DYMM Yang di-Pertuan Agong tarafından 1970 Merdeka Günü’nde açıklanmıştır. Rukun Negara felsefesinin temel amaçları Malezya’nın tüm Malezyalıları birlik ve beraberliğe ulaştırmak; demokrasi ruhunu korumak; adil bir toplum üretmek; toplumsal çeşitlilik konularında liberal bir yaklaşım üretmek ve ilerlemeci, teknolojik anlamda gelişmiş bir toplum ortaya çıkarmaktı.
Rukun Negara, bu idealleri gerçekleştirebilmek için beş temel yapı taşı belirlemiştir: (a) Allah’a inanmak; (b) kral ve ülkeye sadık olmak; (c) anayasanın üstünlüğünü tanımak; (d) hukukun üstünlüğünü tanımak; (e) alçakgönüllü ve ahlâklı olmak.
Günümüzde Rukun Negara prensibi çok daha önemli ve gerekli bir hâl almıştır. Bunun üç temel sebebi vardır:
Öncelikle, Rukun Negara’nın temsil ettiği felsefe Malezya’nın tarihi boyunca sınanmaya devam etmiş olan etnik uyumluluğu sağlamak ve koruyabilmek için büyük öneme sahiptir. Bu noktada birçok kişi 1946 Malay Birliğinde yaşanan çatışmalara işaret etmiştir, çünkü bu olay Malay yarımadasındaki birçok farklı etnik grup arasında etnik bilinç ve milliyetçiliğin yükselmesinin bir başlangıcı olarak görülmektedir.
Tüm toplumsal sınıflardan Malaylar, Birliğe tek yürek olup karşı gelirken Malay olmayanlar ise daha karmaşık hislere sahipti. Bunun sebebi muhtemelen Malay Birliğinin, Sultanların güçlerini kısıtlamak, Malayların özel imtiyazlarını azaltmak ve vatandaşlık için gereken nitelikleri gevşetmek gibi Malayların çıkarlarını doğrudan etkileyen kararlar almasıydı. Malay Birliği daha sonra 1948 yılında Malaya Federasyonu tarafından azledilmiştir.
Bu arada ülkede bağımsızlık isteyen sesler gitgide güçlenmiş ve İngilizler bazı şartlar öne sürerek de olsa bunu kabul etmek durumunda kalmıştır. Bu şartlardan bazıları, bütün etnik grupların bir arada yaşayabileceklerini ve “iş birliği yapabileceklerini” kanıtlamalarıydı. Farklı etnik kökenli taraflardan oluşan Perikatan Koalisyonu, “veren alır” mantığıyla hareket ederek ırklar arasında yakın bağların ve hoşgörü ortamının var olabileceğini kanıtlamıştı. Sonuç olarak Malezya 31 Ağustos 1957’de bağımsızlığını ilan etmiştir.
Etnik birlik 1963’te Malezya’nın kuruluşu sürecinde yeniden bir imtihan konusu haline gelmiştir. Singapur, Sabah ve Saravak’ın da resme dâhil oluşu ciddi bir nüfus değişimini beraberinde getirmiştir. Singapur beraberinde daha çok sayıda Çinli nüfus getirirken, Sabah ve Saravaklar Malezya’yı farklı etnik gruplar ve kabileler ile tanıştırmıştır. Sabah ve Saravak için 20 maddelik bir anlaşma hazırlanmış ve etnik kimlikler ile devlet haklarının koruması amacıyla federal anayasaya eklenmiştir. Tüm bunlara Rukun Negara’nın ön koşul olarak eklenmesi ise çok kültürlü anayasamıza mükemmel bir katkı olacaktır.
İkinci olarak, ekonomik dağılım konusunda Rukun Negara’nın adil toplum felsefesi yalnızca temel bir yol gösterici ilke olarak görülmelidir. Yerli nüfus ile dışarıdan gelen nüfusun arasında çok ciddi bir ekonomik fark bulunmakta ve bu durum ülkenin ciddi sorunları arasında yer almaktadır. Uzun süren ekonomik eşitsizlikler, toplum içerisinde kaçınılmaz bir şekilde önyargı ve düşmanlık ortaya çıkarmaktadır. Rukun Negara felsefesi dahi 13 Mayıs 1969’da yaşanan ve ekonomik eşitsizliklerin alevlendirdiği etnik ayrılıklar sonucu ortaya çıkan isyan ve şiddet olaylarına bir cevap niteliğinde hazırlanmıştı. Bu olay sonrası Anayasa askıya alınmış ve ülkede düzen ve barışı yeniden sağlamak için görevlendirilen Ulusal Operasyonlar Konseyi (MAGERAN) kurulmuştur. Rukun Negara’nın yanı sıra ilk Yeni Ekonomi Politikası da (NEP) ekonomik sorunları azaltmak ve ulusun zenginliklerini daha adil ve eşit şekilde dağıtabilmek için kurulmuştur.
Üçüncü olarak da Rukun Negara’nın anayasaya bir nevi ön söz olarak eklenmesinin federal anayasayı açıklama ve anlamada büyük oranda yardımcı olacağı kanaatindeyiz. Bu anlamda Rukun Negara üç amaca hizmet edebilir: herkesi kapsayacak bir birlik düşüncesini teşkil etmek, anayasal imtiyazların açıklanması ve anlaşılmasında temel prensip görevi görmek ve hukuka tam bir uyum sağlamak. Buradan hareketle, bilhassa bugünün toplumsal gerçekliklerini ve millî birliğe karşı gitgide yükselen sesleri de göz önünde bulunduracak olursak ilk maddede belirtilen birlik ve beraberliği oluşturmayı özellikle vurgulamak gerekmektedir.
Malezya Seküler Bir Devlet mi?
Malezya’nın seküler mi yoksa İslamî bir devlet mi olduğu sorusu, ülkede bugüne kadar devam eden birçok tartışmanın konusu olmuştur. Başbakan Mahathir Muhammed’e göre Malezya gibi bir İslam ülkesinde kimse adaletten muaf değildir; kanunlar hem Müslümanlar hem de gayrimüslimler için geçerlidir. Kimilerine göre bunun sebebi ülkenin anayasasında belirtilen tek resmi dinin İslam olmasıdır. Anayasalarında seküler kelimesinin açık bir şekilde belirtildiği Türkiye ve Hindistan gibi ülkelerin aksine Malezya anayasasında bu tür bir kavram geçmemektedir.
Buna rağmen yukarıdaki bölümlerde bahsedilen resmî rapor Malezya’nın seküler bir ülke olacağı yönündeydi. Anayasanın hazırlandığı dönemlerde Reid Komisyonu, anayasaya ülkenin seküler olduğuna dair bir kısım eklenmesini önermişti. Ancak son aşamada İslam’ı ülkenin resmî dini olarak kabul eden ifadeler kabul görmüş fakat bu durumun gayrimüslimlerin kendi dinlerini özgürce yaşayamayacağı anlamına gelmemesi gerektiğinde fikir birliği oluşmuştu. Aynı zamanda Anayasa’da bu ifadenin bulunması ülkenin seküler bir devlet olmadığı anlamına da gelmemeliydi.
Ayrıca tarihçiler de Malaya’nın bir İslam devleti olduğunu ifade etmiştir. İslam hukuku, ceza ve sivil hususlar da dâhil olmak üzere uygulanmaktaydı. En çok bilinen İslamî kanunlar arasında Hukum Kanun Melaka, Undang-undang Pahang, Undang-undang Johor, Undang-undang Perak ve benzerleri bulunmaktaydı. Ancak İngilizler Malaya’yı sömürmeye başladıklarında bütün bu kanunlar zamanla mahkeme kararlarıyla İngiliz kanunlarına dönüştürüldü çünkü İngiliz hakimler İngiliz kanunlarına göre hüküm vermek istiyordu. Aynı zamanda Sözleşme Kanunu, Ceza Kanunu ve Cezai Prosedür Kanunu gibi farklı İngiliz kanunlarını da ana akım hukuk sisteminin içine dâhil etmişlerdi.
Ne var ki Malaya 31 Ağustos 1957’de bağımsızlığını kazandığında İslam devleti veya Müslüman devlet kavramları henüz Anayasa’da geçmiyordu. Seküler kavramı da Anayasa’da yer almıyordu. 44 yıllık bağımsızlıktan sonra, 29 Eylül 2001 yılında Başbakan Mahathir Muhammed Malezya’nın bir İslam devleti olduğunu ilan etti. Bu ilandan sonra Federal Anayasaya herhangi bir ek veya düzenleme yapılmadı. Konuyla ilgili yeni tartışmalar Anayasanın 3. maddesi (1) esas alınarak yapılmalıdır, bir sonraki bölümde de bu madde tartışılacaktır.
Reid Komisyonu resmî raporunu ilk kez açıkladığında, İslam’ın devlet dini olduğuna dair herhangi bir ek ya da açıklama yapılmamıştır. Komisyon üyelerinden Pakistanlı Hakim Abdülhamid bu konuda muhalif bir görüş açıklamıştır. Daha sonra Birlik (Alliance) Partisi, İslam’ın bu Federasyonun resmî dini olduğuna dair anayasaya bir ek yapılması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak ilk etapta Malay hükümdarlar, ellerinde kalan tek güç ögesini de (yani İslamî meseleleri) kaybetme korkusuyla bu fikri kabul etmemişlerdir. Ancak Birlik Partisi bu değişikliğin Malay hükümdarların hak ve güçlerini hiçbir şekilde tehlikeye atmayacağına dair uzun bir açıklama ve tartışma sürecinden sonra Malay hükümdarlar bu fikri kabul etmiştir.
Resmî rapor, “Federasyon’un resmi dini İslam’dır; ancak diğer dinler de Federasyon’un tüm bölgelerinde barış ve uyumluluk içinde yaşanabilecektir” ifadesinin ülkenin seküler bir devlet olmasını engellemeyeceğini vurgulamıştır. Raporun son kısmı sahadan ve ilmî çevrelerden birçok ismin bu konulardaki tartışma ve görüşlerine ayrılmıştır. Bazı ilim insanlarına göre Malezya seküler bir devlettir ancak bazıları İslamî bir devlet olduğunu savunmuştur. Bu konuda sonu asla gelmeyecek bu tartışmalar herhangi bir sonuca ulaşmayacaktır.[21] Pan-Malezya İslam Partisi (PAS) -Malezya’daki İslamcı siyasi parti- hariç ülke Müslümanlarının çoğu Malezya’nın seküler bir devlet olmadığı kanaatindedir.[22]
Yukarıda not edildiği gibi 3. maddeye (1) göre “Federasyonun resmi dini İslam’dır; ancak diğer dinler de Federasyonun tüm bölgelerinde barış ve uyumluluk içinde yaşanabilecektir”. Bu bir ifade Madde 11’de (1) de yinelenmiştir. Başka hiçbir dinin adı Federal Anayasa’da açıkça geçmemektedir. Böylece İslam dinine özel bir konum verilmiş olsa da Federal Anayasa bireylerin Müslüman olsun olmasın din özgürlüğünü yaşayabileceklerini kesin garanti altına almaktadır.
Anayasa bağlamında İslam’ın konumunu doğru anlamak çok önemlidir. İslam, Anayasa’da diğer dinlerden daha üstün bir konumda görünmektedir.[23] Bazı fıkhi ve hukuki yorumlar İslam’a verilen bu yüksek pozisyonu doğru bulsalar da Che Omar bin Che Soh v Public Prosecutor (1988) 2 MLJ 55 farklı görüştedir. Anayasa Mahkemesine göre “İslam dini sadece bir dogma ve ritüeller bütünü olmamasına, aksine her anlamıyla bir hayat tarzı olmasına ve insan hayatının özel ve kamu, hukuk, siyaset, ekonomi, toplum, kültür, ahlâk ve hukuk gibi tüm veçhelerini kapsamasına rağmen”, Madde 3 (1) İslam’a sadece yüzeysel ve ritüellere bağlı bir rol atfetmiştir (A.g.e.). Sheridan’da Che Omar ile aynı görüştedir. Ona göre Madde 3 (1) örneğin bir federal törene düzenlenecekse, dinle ilgili olabilecek herhangi kısmını sadece İslamî geleneklere göre düzenleme zorunluluğu oluşturmaktan başka bir şey yapmamaktadır.[24] Ancak Abdul Aziz Bari’ye göre bu durum Reid Komisyonu ve raporlarında belirtilen İslam’ın net bir resmini çizmemektedir.[25] Bu yüzden Bari’ye göre Che Omar kararı Madde 3 (1)’in hukuki hususlara karşı çıkılabilecek bir düzlem olmaması gerektiğini ifade eder. Yani İslam’ı sadece bu maddede belirtilen konu ile sınırlandırmaktadır. Ayrıca İslam’ın Anayasa’da belirtilen kapsam ve uygulamaları sadece Madde 3 (1) veçhesinden değerlendirilmemelidir.[26] Fakat aynı zamanda Che Omar kararının, Anayasanın 3. maddesi (1)’de bahsedildiği şekliyle İslam hukukunun pozisyonunu değiştirdiği vurgulanmaktadır. İslam, Anayasa’da belirtildiği üzere ülkenin dini olduğu için ve anayasa da Federasyonun yüksek kanunu olduğu için (Madde 4 [1]), uyuşturucu kaçakçılarına idam cezası verilmesi, İslam hukukuna dahil olmadığı ve hudud ve kısas kanunları ile uyumlu olmadığı için İslamî emirlere karşıdır ve bu yüzden de anayasaya aykırıdır.[27] (O dönemki hâliyle) Anayasa Mahkemesi bu görüşü kabul etmemiştir, Madde 3 (1)’in aslında Malezya’nın bir İslam devleti olduğu anlamına gelmediğini fakat İslamî kanunların sadece Müslümanların kişisel meselelerinde geçerli olduğunu vurgulamıştır. Anayasa özel ve kamu kanunları (bireysel veya kamusal meseleler) arasında net bir ayrım yaptığı için,[28] uyuşturucu kaçakçılığı gibi ciddi suçlar Federal hükûmetin yargı sistemini tanımlayan Federal Listelerin altındadır ve dolayısıyla anayasaya yargısı altındadır.[29]
Malay Hükümdarların Konumu
Malaya’da monarşi kurumu, Malakka Sultanlığının kuruluş dönemine yani 14. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Monarşi kurumuna dair alanda birden fazla görüş vardır. Bazı tarihçiler, monarşi tarihinin Malakka Sultanlığı’ndan bir yüzyıl öncesinde, Perak’ın kuruluş dönemine kadar götürülebileceğini ifade etmektedir.
Monarşi kurumu ülkede büyük önem taşımaktadır. Ülkenin ekonomik ve siyasi istikrarını güvence altına almanın yanı sıra ülkenin toplumsal refahını da etkilemektedir. Malay hükümdarların konumu sadece törenlerde mühür basmaktan daha fazladır. Federal Anayasa Madde 38’de Malay Hükümdarlar Topluluğunun önemini tanımaktadır. Yasama, yürütme ve yargı gibi üç önemli görevin işleyişinde “kontrol ve dengeyi” sağlama görevi görmektedirler.
Anayasal Monarşi
Malezya 31 Ağustos 1957’de bağımsızlığını ilan etmiştir. Malay hükümdarları, Reid Komisyonu tarafından düzenlenen Federal Anayasayı gayet olumlu bir yaklaşımla kabul etmiştir. Ancak eskiden mutlak ve herkesi kapsayan güçleri artık sadece dinî meseleler, Malay gelenekleri ile ilgili konular, Malaylara, Sabah ve Saravaklara verilen imtiyazlarla sınırlandırılmıştır.
Böylece anayasal monarşi Sultanlara/Agong’lara verilen ve mutlak olmayan güç alanına işaret etmektedir. Anayasa’nın 40. maddesi (1) ve (1A)’da belirtildiği üzere Agong, Anayasa’da aksi belirtilmediği müddetçe bir bakan ya da bakanlar kurulunun tavsiyeleri ve direktifleri üzere hareket etmelidir. Bu anlamda 40. madde (2) Agong’lara: (a) Başbakan atanması; (b) Herhangi bir meclisi dağıtma çağrısına rıza göstermeme; (c) yalnızca kraliyet ailesinin önceliklerini, konumlarını ve saygınlıklarını ilgilendiren bir Hükümdarlar Meclisi toplantısı talep etme ve bu tür bir toplantıda olabilecek herhangi bir konuyla ilgilenme ve Anayasa’da belirtilen ve burada geçmeyen herhangi bir görevi yerine getirme yetkisi vermektedir. Başbakan bakanlar kuruluna danıştıktan sonra olağanüstü hal ilan etmek isterse bir Agong’un bu talebi reddedip edemeyeceğine dair de bir tartışma olmuştur. Buna örnek olabilecek yakın zamanda yaşanan bir olayda, Malay hükümdarlara danıştıktan sonra Agong, sebep olarak COVID-19 salgını ile mücadele gösterilmesine rağmen Başbakanın olağanüstü hâl ilan etme talebini geri çevirmiştir (26 Ekim 2020).
Hükümdarlar Meclisi
Majlis Raja-raja (MRR) olarak da bilinen Hükümdarlar Meclisi, Anayasa’nın 38. maddesi ile kurulan resmî bir meclistir. Üyeler, dokuz sultandan ve validen oluşmaktadır. Ancak valiler Agong ve Agong yardımcısını seçen veya görevden alan foruma dâhil edilmemektedir. Bu hak, sultanlara verilen imtiyazlardan biridir. Zaten valiler de Meclisin onayı alındıktan sonra başbakanın tavsiyesi üzerine Agong tarafından atanmaktadır.
Yukarıda bahsedilen önemli görevlere ek olarak adalet bakanı ve yüksek mahkeme hakimlerinin, genel denetçinin, seçim komisyonu üyelerinin, İnsan Hakları Komisyonu başkanının ve üyelerinin, kamu hizmetleri komisyonunun, eğitim servisleri komisyonunun atanması da Meclisin onayına bağlıdır.
Ayrıca Anayasa’da geçen ulusal dil, Malaylara, Sabah ve Saravaklara verilen özel haklar ve hükümdarların konumlarına dair meseleler veya yapılacak değişiklikler de öncelikle Meclisin onayını almak zorundadır.
Meclis üyelerinin görevleri genel olarak dürüstlük, kamuya karşı şeffaflık, Anayasa’nın sağladığı imtiyazlar çerçevesinde dengeyi kurmak, vatandaşlar arasında uyum ve barışı sağlamaktır.
Hükümdarlar Meclisi, İslam dinine ilişkin meseleleri de gündemine alır. Bunun içinde kanunların standartlaştırılması, Federal düzeyde İslami Kalkınma Bakanlığı (JAKIM), Vakıf, Zekat ve Hac Birimi (JAWHAR) gibi bazı önemli İslamî kurum ve kuruluşların kurulması da vardır.
İslam Dini ve Malay Sultanların Konumu
İslamî ilişkilere verilen imtiyazlar eyaletlerin sultanlarına verilen güç ve yargı yetkileri çerçevesinde belirlenmiş ve sınırlandırılmıştır. Herhangi bir sultanı olmayan eyaletler yani Kuala Lumpur, Putrajaya ve Labuan, Penang, Malaka, Sabah ve Saravak Federal Bölgelerinde, bu görevi Agong üstlenmektedir. Sultanı olan eyaletlere şeriat mahkemelerinin hâkimlerini Sultanlar atamakta, Kuala Lumpur, Putrajaya ve Labuan, Penang, Malaka, Sabah ve Saravak Federal Bölgelerine ise hâkimleri Agong atamaktadır. Eyaletlerin İslamî Dinî konseylerinin başkanları ve müftülerinin atamaları için de aynı kural geçerlidir. Ayrıca camilerin idaresi, dinî eğitimcilerinin ve vaizlerin yeterliliklerini ölçme gibi konularda da sultan ve Agong’ların onayını almak gereklidir.
Bu yüzden Agong ve Malay sultanlarının Malezya’da İslam dininin refahı için önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Agong ve Malay sultanlarının İslam dinine dair meselelerde direkt bir söz hakkı olması, herhangi bir siyasi çıkar konuya dâhil olmaksızın geniş çevrelerden olumlu tepkiler almıştır.
Kuala Lumpur, Putrajaya ve Labuan, Penang, Malaka, Sabah ve Saravak Federal Bölgeleri’nin Din İşleri Başkanı olan Agong İslam dinine dair tüm meselelerin işler hâlde olduğu ve bir problem yaşanmadığını kontrol etme ve gözetlemede merkezî bir rol oynamaktadır (Anayasa Madde 3 (5), 3 (3) ve 3 (5).
Din Özgürlüğü
Anayasa’nın 11. maddesine göre:
1) Her insan dinini istediği şekilde yaşama ve fıkra (4)’e tabi olmakla beraber yayma özgürlüğüne sahiptir.
2) Hiç kimse tamamı veya bir kısmı kendi dini dışındaki hizmetler için kullanılacak herhangi bir vergi ödemek zorunda bırakılamaz.
3) Tüm dini gruplar;
a) Kendi dini işlerini kendileri yönetme,
b) Dini veya hayırseverlik amaçları için kendi vakıf ve kurumlarını kurup yönetme,
c) Kanun çerçevesinde mülk edinme, sahip olma ve mülkünü yönetme haklarına sahiptir.
4) Kuala Lumpur ve Labuan Federal Bölgelerinde, Federal kanunlar İslam dinine mensup kimseler arasında herhangi bir dini doktrin ya da inancın dayatılmasını kontrol edebilir veya kısıtlayabilir.
5) Bu madde genel kamu düzen, kamu sağlığı veya ahlâkına ters düşecek hiçbir kanuna onay veremez.
Madde 11’in başlığı din özgürlüğü kavramını kullansa dahi 11 (1) içerisinde bu kavrama rastlamamaktayız. 11(1)’e göre: “Her insan dinini istediği şekilde yaşama ve fıkra (4)’e tabi olmakla beraber yayma özgürlüğüne sahiptir.”
Maddedeki ifadeleri daha açık hale getirmek için bu tür farklı bir başlık kullanmak eski bir gelenektir. O hâlde Madde 11(1)’in içeriğini ve gerçek anlamını açıklamak için mahkeme kararı gerekecektir.
Anayasa’daki hükümleri açıklarken iki noktanın göz önünde bulundurulması gereklidir: öncelikle hâkim kararları yasaya uygun metinlerin açıklanmasında eskisine göre daha az dâhil olmaktadır; ikinci olarak da Anayasa canlı bir yasama metni olduğu için maddeleri ve imtiyazları genel bir şekilde açıklanmalıdır ve aşırı bir şekilde detaya girilmemelidir yani “diğer kanunlara kıyasla daha esnek ve cömert olmalıdır.” Anayasa sui generis (şahsına münhasır) bir metindir ve kendine özgü açıklanma biçimleri vardır ve yasal ve genel açıklamaların sıradan kurallarını her zaman kabul etmek zorunda değildir.
Madde 11 (1) iki önemli ifade içerir: “İlan etmek” ve “uygulamak”. İlan etmek ve uygulamak kavramları Anayasa’da net bir şekilde açıklanmamasına rağmen Singapur’dan Mohamed Said Nabi, v. [1965] 31 MLJ 121 davası bize bu konuda bazı fikirler vermektedir. Bu davada tecrübeli hakim şöyle demiştir:
“İlan etmek kelimesi ile bahsedilen anlam nedir. Shorther Oxford Sözlüğüne göre “ilan etmek” doğrulamak, kişinin bir inanç, ilke, tanrı veya azize inanç veya bağlılığını beyan etmesi…” [s.122]
“Vasiyet sahibi kişi Müslüman olarak doğduğu, yetiştirildiği ve Japon işgali sırasında Müslüman olarak yaşadığı için, Hong Kong ve Singapur’daki Müslüman geleneklerine göre evlenmiş, kendi evinde İslamî dini törenler düzenlemiştir. Bu da bu kişinin İslam dini mensubu olduğuna dair yeterli bir delildir.”
“Vasiyet sahibinin günde beş vakit namaz kılmadığı ve düzenli oruç tutmadığı aktarılmaktadır. Peki bu, kişinin İslam dini mensubu olmadığını mı gösterir. Öyle sanmıyorum. Eğer günde beş vakit namaz kılmak veya Ramazan orucunu bütünüyle tutmak bir kriter olarak koyulursa korkarım ki Singapur’daki çok az sayıda Müslüman bu kritere uyum sağlayacaktır.”
Madde 11(1)’de geçen diğer bir önemli kavram “onun dini” ifadesidir ki bu ifade Anayasa’da geçen diğer istisnalar ışığında mahkeme kararı ile incelenmezse net bir anlam vermek çok zordur. Malezya anayasal metinlerinde İslam’la ilgili bir konu geçtiğinde iki kavram öne çıkmaktadır: birincisi “inanç” olarak İslam, ikincisi de “hukuk sistemi” olarak İslam’dır.
Anayasa’daki madde 11(1)’in Müslümanlara tanıdığı inanç hakkı, gayrimüslimlere tanınan inanç hakkı ile tamamen aynı olmak durumundadır. Ancak burada Madde 11(1)’in Müslümanlar ve gayrimüslimler için farklı yorumlanmasını gerektiren kısım ikinci ifadedir yani bir hukuk sistemi olarak İslam’ın ülkedeki tüm Müslümanlar için geçerli olması konusudur. Bunu yapabilmek için Anayasa’nın diğer maddelerine bakmak gerekir. Bunun eşitlik maddesi olan Madde 12 ile çeliştiği iddia edilebilir, ancak bu noktada Anayasa nezdinde İslam dininin özel bir durumu olması ve bunun sadece Madde 11’de değil diğer tüm maddelerde de gayet aşikar olduğu şeklinde bir karşı argüman üretilebilir. Hukuk yorumcuları çoğunlukla Anayasa’daki diğer maddelerin Madde 11(1) üzerindeki etkisini görmezden gelmektedir. İslam’ın aksine, Federasyondaki diğer hiçbir dinin Anayasa nezdinde bu denli ikili bir rolü ve statüsü yoktur.
Anayasa’da Din Özgürlüğünün Mutlak Olmaması Durumu
Malezya’da - en azından İslam ile ilgili konularda - din özgürlüğü kavramının mutlak olmaması, Ahmad Yani b Ismail & Anor v Ketua Polis Negara & 3 Ors [2004] 5 AMR 571 davasında Heliliah Mohd Yusoff J tarafından tanınmıştır. Bu davada temyiz talebinde bulunan taraf cezalarının geçerliliğine ISA kapsamında itiraz etmiş ve ISA kapsamında bakanın güçlerini kullanmasının Anayasa Madde 11’de korunan haklarını ihlal ettiğini söylemişlerdi. Suçlu kişi ise Madde 11 nezdinde (ISA’yı da geçiren karar olan) Madde 149’un, Madde 11 kapsamına giren anayasal haklarını ellerinden almak için yapılacak herhangi bir eylemi yasallaştıramayacağını iddia etmiştir. Hâkim, bu argümanı hatalı bulmuştur. Çünkü ona göre bakan, temyizcilerin herhangi bir eyleminin “dinini ilan etmek ve yaşamak” kapsamına girmemekteydi. Ayrıca Madde 11’in 4. fıkrası da federal kanunların İslam dini mensupları arasındaki herhangi bir dini doktrin veya inancı kontrol etme ve kısıtlamasına müsaade ederek Madde 11 altında verilen hakkın mutlak olmadığı yönünde bir eğilim açığa çıkarıyordu. Yüksek mahkemenin ISA’nın Jamaluddin davasında suçluya karşı kullanılmasına izin vermesi suçlunun Müslümanlar arasında herhangi bir inancın ve doktrinin yayılmasını kısıtlayan diğer kanunlar altında hüküm giymeyeceği anlamına gelmiyordu.
Anayasa’daki 11(4)’üncü maddesine göre devlet kanunları ve Kuala Lumpur, Labuan ve Putrajaya Federal bölgeleri için de federal kanunlar, İslam din mensupları arasında herhangi bir doktrinin veya inancın yaygınlaştırılmasını kısıtlayabilir ve kontrol edebilir. Anayasa’da federal kanunların İslam dini mensubu olmayan kimseler için herhangi bir dinî inancı veya doktrini yaymayı kısıtlamak gibi bir madde veya imtiyaz yoktur. Örneğin Anayasa’da Hristiyan azınlıkların Budist, Taocu ve Hindular arasında Hristiyanlık inancını yaymaya çalışmasını önlemek için herhangi bir ek veya imtiyaz kanunu bulunmamaktadır.
Anayasa Madde 11(4)’ün verdiği güçler doğrultusunda dokuz eyalet meclisi de Müslümanlara farklı dinlerin yayılmasını kontrol eden ve kısıtlayan kanunlar çıkarmıştır. Pahang eyaletinde en az bir gayrimüslim suçluya karşı bir cezai takibat davası açılmıştır. Davacı olan Maziah Jusoh, kendisi evli olan suçluya aşık olmuş ve bu durum yedi sene devam etmiştir. Davacının kalacak bir yeri olmadığı için suçlu ve karısından onlarla birlikte yaşayabilmek için ricada bulunmuştur. Suçlu ve davalı fiziksel kavgaya kadar giden bazı tartışmalar yaşamıştır. Suçlu bir noktada davalıya İslam dinini bırakıp Hindu olması için tehditler yağdırmıştır. Davalı ayrıca Hindu tapınağında bir yemin etmeye zorlanmış ve Müslüman olarak namaz kılması engellenmeye çalışılmıştır. Suçlu, 1989 Pahang Eyaleti İslam Dışı Dinlerin Yaygınlaştırılmasının Kontrol ve Kısıtlaması Kanunu (4)(2)(i) celbi gereğince hüküm giymiş, 1.500 RM para cezasına ve 20 gün hapis cezasına çarptırılmıştır.
İslam Dışı Dinlerde “Allah” Kelimesinin Kullanımının Yasaklanması
1984 Matbaa ve Yayıncılık Kanunu meclis tarafından onaylanan ve basılı materyallerin yayın ve dağıtımına dair dinî özgürlükleri koruyan bir kanundur. Bu kanunun (7)1 celbi altında Bakan, kamu düzeni, ahlâkı, güvenliği veya kamu nezdinde kanunla çeliştiğini düşündüğü herhangi bir konuda önyargılı olan yayınların üretim ve yayılmasını, ithal edilmesini kısıtlama ya da yasaklama hakkını elinde bulundurmaktadır.
İç Güvenlik Kanunu’nun Kısım 22 (b) maddesi ve Matbaa ve Yayıncılık Kanunu’nun 7. celbine uygun bir şekilde İç İşleri bakanı Katolik Kilisesinin haftalık gazetesi Herald’ın Malayca versiyonunda “Allah” kelimesinin kullanılmasını yasaklamıştır. Yasağa karşı çıkmak için Katolik kilisesi bu konuyu önce yüksek mahkemeye, sonra temyiz mahkemesine, en sonunda da federal mahkemeye taşımıştır.
4-3 çoğunluğu ile 23 Temmuz 2014’te toplanan Federal mahkeme Herald’ın “Allah” kelimesini haftalık gazetelerinde kullanma talebini reddetmiştir. Bu hükme gerekçe olarak da Herald’ın talebinin İslam’ı federasyonun resmî dini olarak gösteren Madde 3(1) ve Müslümanlar arasında İslam dininden başka herhangi bir dinin propagandasını yasaklayan Madde 11(4)’e ters düştüğü ifade edilmiştir.
Ne var ki bu tür bir yasaklama Sabah ve Saravak toplumları için geçerli değildir. Çünkü “Allah” kelimesi İncil’de kullanılmaktadır. Bu yasak bilhassa Malezya yarımadaları için geçerlidir. Dahası, Sabah ve Saravak’taki Müslümanlar arasında herhangi başka bir dinin propagandasını düzenlemek için yürürlükte herhangi bir kanun dahi yoktur.
Malezya Vatandaşlığı
Vatandaşlık, kişiler hangi dinden veya ırktan olursa olsun verilmektedir. Tarihsel olarak jus soli (doğuştan vatandaşlık verilmesi) yoluyla alınan vatandaşlık çoğunlukla Çinli ve Hintliler tarafından istenmiştir çünkü bir noktada geldikleri ülkeye geri gönderilmekten korkmuşlardır.
1946 yılında Malaya Birliğine sunulan Jus soli o dönemde Malaylar arasında tepkilere yol açmıştır. Vasatiyye yaklaşımının benimsenmesinden sonra vatandaşlık meselesi, köken, yerel veya göçmen olmasına bakılmaksızın şahsın 31 Ağustos 1957’de veya öncesinde Malaya’da doğması şartıyla herkes için olumlu bir şekilde uygulanmıştır.
Malay Dilinin Resmî Ulusal Dil Olması
Malay dili Malezya, Endonezya ve Brunei’de resmî dil olmasının yanı sıra Singapur’da da resmî olarak tanınan dillerden biridir. Endonezya’da bu dil Bahasa Endonezya olarak bilinirken Malezya’da çoğunlukla Bahasa Melayu olarak tanınmaktadır. Bu dört ülkenin yanında Malay dili Güney Tayland, Filipinler, Kamboçya, Vietnam, Sri Lanka ve Güney Afrika’da da konuşulmaktadır.
Birçok ismi olmasına rağmen Malay dili çoğunlukla “Bahasa Melayu” ve “Bahasa Malaysia” olarak tanınmaktadır. Sonuç olarak Malezyalılarda ülkelerinin resmi dilinin hangisi olduğuna dair bir karışıklık ortaya çıkmaktadır – Bahasa Melayu mu, Bahasa Malaysia mı?
Bağımsızlığın ilk yıllarında o dönemde başbakan olan Tunku Abdul Rahman ülkenin resmî dili olarak Bahasa Malaysia’yı tanıttığı ve bu kavramın hızlıca yayıldığı ifade edilmektedir.
Ancak bu kavram Tunku Abdul Rahman tarafından tanıtılmamıştır. 13 Mayıs 1969’da yaşanan kötü bir trajediden sonra kendi kendine kullanılmaya başlanmıştır. Hatta dönemin yerli gazetelerinden biri insanlar arasında “Bahasa Melayu” yerine “Bahasa Malaysia” kavramını kullanma konusunda bir fikir birliği oluştuğunu yazmıştır. Ancak federal anayasanın 152. maddesi Bahasa Melayu’nun ulusal resmî dil olduğunu açıkça ifade etmektedir.
1986’da ise hükûmet bir politika değişikliğine gitmiştir. “Bahasa Malaysia” kavramı “Bahasa Melayu” olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklik, Federal Anayasa’nın “Malezya’nın resmî dili Bahasa Melayu’dur” şeklindeki 152. Maddesi uyarınca yapılmıştır. Ancak 4 Haziran 2007’de bakanlar kabinesi bu değişikliği iptal ederek anadil “Bahasa Melayu’yu” “Bahasa Malaysia” olarak değiştirmiştir.
Kabine, bütün bakanlıklar, üniversiteler ve yüksek eğitim kurumlarının ilgili birimlerini resmî yazı, bildiri ve belgelerinde “Bahasa Malaysia” dilini kullanmalarını emretmiştir. Bu hamle ırk ve etnik köken ayırt etmeksizin tüm Malezyalılarda birlik ve beraberlik duygusunu aşılama çabasının bir parçası olarak görülmüştür.
5 Kasım 2007’de ise dönemin Enformasyon Bakanı Datuk Seri Zainuddin Maidin, “Bahasa Malaysia”nın kullanılacak tek kavram olduğu yönünde son bir ültimatom vermiştir.
Malezya’da Bahasa Melayu’nun resmî dil olduğu anayasanın 152. maddesinde açıkça belirtilmektedir. Ülkenin hâkim kanun sistemi olarak anayasa ise meclisin, eyalet meclislerinin ve diğer tüm devlet politikalarının onandığı temel yapıdır. Meclis, Madde 152’yi Malay hükümdarlarından onay almadan değiştiremez. Bu da anayasanın 159. maddesinde (5) açıkça belirtilmektedir. Ayrıca (1967’de değiştirilen) 1963 Resmî Dil Kanunu da Bahasa Melayu veya Malay dilinin Malezya’nın resmî dili olarak kalacağını ifade etmiştir. Sonra da 1956 tarihli Razak Raporu’nda Malay dilinin Malezya’nın eğitim sisteminde ana öğretim kanalı olacağını ifade ederek dilin konumunu daha da güçlendirmiştir.
O hâlde Malay dilinin Anayasa’da özel bir konuma sahip olması elbette anlaşılabilir. Malaylar, anayasanın 160(2)’nci maddesinde belirtildiği üzere Malay dilinde konuşmaya alışkındır. Bu yüzden Anayasa’nın 10(4)’üncü maddesi Malay dilinin düşünce özgürlüğü adı altında sorgulanmaması gereken meselelerde biri olduğunu ifade etmiştir.
Ancak resmî kaynaklarda kullanılmaması kaydıyla farklı dillerin eğitimini vermek serbesttir. 152. maddenin (1) (a) ve (b) fırkaları resmî kaynak ve alanlarda kullanılmaması takdirinde diğer dilleri öğrenmek ve öğretmeye izin vermektedir.
Madde 153: Malaylar ile Sabah ve Saravak’ların Özel İmtiyazları
Malaylar ile Sabah ve Saravak asıllılara tanınan özel imtiyazlar anayasanın 153. maddesinde koruma altına alınmıştır. Elbette bu imtiyazlar Malaylar daha aşağıda görüldüğü ve onları “yükseltebilmek için” bir sihirli değnek gerektiği için verilmemiştir. Aksine bunlar maalesef çoğunluğu geri kalmış olan Malaylara yardımcı olmak amacı taşıyan bir eylem planı dahilindeki imtiyazlardır. İlginçtir ki bu madde Malayları “ülkenin insanları” olarak tanımlamaktadır.
Malaylar ile Sabah ve Saravak kökenlilere verilen imtiyazlar arasında Anayasa’da da belirtildiği üzere kamu hizmetlerinde iş verilmesi, burs, eğitim ve farklı sektörlerde iş imkanı sağlanması vardır. Bu özel imtiyazların verilmesi diğer ırkların haklarını elinden almamaktadır. Aslında diğer ırkların da haklarının aynı şekilde Anayasa’da korunduğunu burada zikretmek gerekir.
Anayasa’nın 153. maddesinde bahsedilen ayrıcalıklar üç ana meseleye odaklanmaktadır:
Kamu Hizmeti
Federal Anayasa’da belirtildiği üzere federal kamu hizmetlerinde Malaylar, Sabah ve Saravak halklarına belirli bir özel kontenjan açılmasını sağlamak Agongların (Sultanların) sorumluluğu altındadır. Aynı zamanda kamu görevlilerinin kolayca görevlerinden alınmayacağını da garanti etmelidirler. Benzer şekilde ırkına ve kökenine bakılmaksızın bütün kamu görevlileri görev, maaş ve sosyal haklar açısından eşit olmalıdırlar.
Ekonomik Durum
Federal Anayasa’ya göre Malaylar, Sabah ve Saravak halkları ekonomik anlamda aynı imtiyazları hak etmektedir. Bu imtiyazlar arasında iş lisansı alabilmek, çalışma izni alabilmek ve iş alanı satın alabilmek vardır. Bunun arkasındaki mantık ise ekonomik sektörle direkt ilişki içinde olmaları ve kontrol ve mülkiyetlerini güçlendirerek ekonomiye katkı sağlamaları vardır. Aslında bu İngilizlerin “böl ve yönet” politikasının bir sonucuydu çünkü o dönemde Malaylar kırsal kesimlere gönderilirken Çinliler şehir merkezlerine yerleştirilmişti. Sonuç olarak Malaylar İngilizlerin getirdiği politikalardan ötürü ekonomik anlamda çifte standarda maruz kalmış ve gitgide fakirleşmişlerdir.
Eğitim
Eğitim konusundaki imtiyazlar ise Malaylar ve Sabah ve Saravak kökenlilere burslar, finansal yardımlar ve üniversite ve kolejlere girebilmeleri için özel yardım ve eğitimler sunulmasıdır.
Bu ayrıcalığı vermenin sebebi olarak da Malaylar ile Sabah ve Saravak yerlilerinin eğitim konusunda uzun yıllar boyunca geri bırakılması gösterilmektedir.
Bu geri kalmışlık olgusu ise İngiliz sömürgeciliğinin, Malayların baskılanmış bir toplum olmasını amaçlayan bir eğitim sistemi getirmelerinden kaynaklanmaktadır. Malayların uymak zorunda olduğu eğitim sisteminin tek amacı yeni nesli anne babalarından daha iyi birer çiftçi hâline getirmeye yetecek kadar bilgi vermekti.
Ayrıca Malay okullarının durumu oldukça vahimdi, yeterli okul ekipmanları, laboratuvar ve salonları, mobilya, kitap ve defterleri dahi çok sınırlı sayıdaydı.
Ülke, bağımsızlığını kazandığından bu yana Madde 153, yazılış amaçlarını hâlâ gerçekleştirememiştir. Malay olmayan kimselere de eğitim konusunda tanınan bazı ayrıcalık ve kolaylıklar vardı. Anayasa Malaylara eğitim konusunda özel imtiyazlar vereceğini açıkça belirtse de millî bir eğitim sistemi yaratmayı hedefleyen 1956 Razak Raporu 12. paragraf ile direkt çelişmesine rağmen Çinli ve Hintlilerin ana dilde eğitim veren okulları hâlâ işlemektedir: “Bu ülkenin eğitim politikalarının amacı, milli dilimizi ortak eğitim paydası olarak kullanan ve dil, din, ırk ayırt etmeksizin tüm çocukları tek bir çatı altında toplayan bir eğitim sistemi yaratmaktır.”
Ana dilde eğitim veren okulların varlığı Malezya vatandaşları arasında ırk birliği ve millî entegrasyona ters düşmektedir. Mandarin Çincesini ana dil olarak kabul eden yaklaşık 60 tane Çin ortaokulu ve lisesi bulunmaktadır ancak bu tür uygulamalar Malay dilinin (Bahasa Melayu) her seviyede eğitimin ana dili olmasını açıkça talep eden 1956 Razak Raporu ile çelişmektedir.
Hükûmetin, Malaylar ile Sabah ve Saravak halklarının daha iyi kalitede bir eğitim alabilmesi için attığı olumlu adımlar arasında yatılı okullar açmak, millî İslamî liseler açmak, MARA Orta Bilim Kolejleri (MRSM) kurmak ve üniversite kolejleri kurmak vardı. Ancak Malay olmayanların talebi üzerine %10’luk bir özel kota da Bumiputra’lara ayrıldı.
Durum ne olursa olsun, Malaylar ve Sabah ve Saravak halklarına ayrılan kotaları hiç düşünmeden sadece başarı üzerine verilen burslar da Anayasa’nın 153. maddesine aykırı olarak görülebilir.
Toplumsal Sözleşme ve Zorlukları
Anayasa’nın da zorlukları ve birçok eleştirilebilecek kısmı vardır. Örneğin bazı kesimler görünmez bir toplumsal sözleşmenin varlığını ısrarla inkar etmektedir. Temel argümanlarından biri de toplumsal sözleşme kavramının Anayasa’da geçmemesidir. Buna verilecek en pratik cevap şudur: Anayasa’da demokrasi, hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı veya yargı bağımsızlığı gibi kavramlar da geçmemektedir. Ancak bu kavramların somut ve yazılı bir şekilde geçmemesi, bu denli önemli kavramların Anayasa’daki merkezi varlığını ortadan kaldırmamaktadır.
1957 yılında kurulan toplumsal sözleşme fikrinin artık geçerliliğini yitirdiğini ve toplumun yeni taleplerini karşılayamadığını ifade eden sesler de vardır. Bu tür fikirlerden sonra genellikle İslam’ın konumu, Malayların ve Malay dilinin özel durumu ve Malay yöneticilerin durumu gibi imtiyazların gözden geçirilmesi ve mümkünse kaldırılması talebi gelmektedir. Ne yazık ki bu talepler, yüzyıllardır ulusun temel yapı taşı hâline gelmiş olan birlik ruhu, karşılıklı saygı gibi ilkelere direkt karşı gelmektedir.
Anayasa, ılımlılık, denge ve Bumiputras ile Bumiputras olmayan halklar arasında “veren alır” şeklinde karşılıklı bir anlayış ruhundan ortaya çıkmıştır. Anayasa, bütün aşırılık ideolojilere engel ve etnik kökenler arasındaki sorunlara da bir ilaç hükmündedir.
Anayasanın son hâli verilirken, Reid Komisyonu ve ülkenin atalarının tek amacı bütün Malezyalıların güzel ve huzurlu bir hayat yaşamasıydı. Toplumsal sözleşmenin de temsil ettiği bu itidalli yaklaşım bugün insanların sahip olduğu hoşgörü ve kabullenme ruhunu oluşturan yegâne değerdir. Anayasa, Malezya toplumunu oluşturan çeşitlilik içinde birlik kavramının vücut bulmuş hâlidir.
Sonuç
Temelde federal anayasa vasatiyye (itidal) kavramını toplumun farklı kesimleri arasında dengelemeye çalışan bir metindir. Etnik gruplar arasında karşılıklı fayda düşüncesini uygulamaya geçirmek ve ideoloji ve eylemlerde aşırılığa kaçmamak bu itidal çerçevesine dâhildir.
Merdeka Anayasası’nı oluşturan atalarımız ve Reid Komisyonunun amacı bütün Malezyalıların huzurlu bir hayat yaşamasıydı. Bu belge, Malezya’daki çok kültürlü toplumdaki çeşitlilik içinde birlik kavramının vücut bulmuş hâlidir.
Anayasa’yı okurken bütüncül bir yaklaşım edinmek elzemdir. Örneğin Madde 8’e referansla eşitlik isterken toplumsal sözleşmenin bir parçası olarak anayasaya eklenen diğer imtiyaz ve ekler göz ardı edilmemelidir. Madde 4 (1)’e göre Anayasa, ülkenin yüksek kanunu sayıldığı için bu canlı metin Malezyalılar için temel birlik kaynağıdır. Bu yüzden Malezyalıların farklı köken, dil ve dinlerine bakılmaksızın barış ve uyum içinde yaşaması için anayasal hedeflere sıkı sıkıya bağlanılması elzemdir.
Kaynakça
Abd. Manaf Haji A. (2009). Kontrak Sosial. Kuala Lumpur: Utusan Publications.
Abdul Aziz, Bari. (1999). “Institusi Ketua Negara, Ketua Negeri dan Majlis Raja-Raja” Ahmad Ibrahim (Ed.), Perkembangan Undang-Undang Perlembagaan, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Abdul Aziz Bari. (2002). Cabinet Principles in Malaysia: The Law and Practice, 2nd Edition, Kuala Lumpur: The Other Press.
Abdul Aziz Bari. (2005). Islam dalam Perlembagaan Malaysia, Petaling Jaya: Intel Multimedia & Publication.
Abdul Aziz Bari. (2002). Majlis Raja-Raja: Kedudukan dan Peranan dalam Perlembagaan, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Abdul Aziz Bari. (2003). Malaysian Constitution: A Critical Introduction, Kuala Lumpur: The Other Press.
Abdul Aziz Bari. (2001). Perlembagaan Malaysia: Asas dan Masalah, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Abdul Aziz Bari. (2008). Perlembagaan Malaysia: Teori dan Praktis, Shah Alam: Arah Pendidikan Publications.
Abdul Aziz Bari. (2006). Politik Perlembagaan, Kuala Lumpur: Institut Kajian Dasar & Konrad Adenauer Foundation.
Abdul Aziz Bari. (2013). The Monarchy and the Constitution in Malaysia, Kuala Lumpur: IDEAS.
Abdul Hamid Mohamed. (2014). “Hubungan Antara Kaum Melalui Rang Undang-undang Harmoni” Abd Karim Ali & Rumaizi Ahmad (Ed.), Islam dan Tajdid Tinjauan Isu-isu dan Perspektif Semasa, Persatuan Ulama Malaysia,
Abdul Hamid Mohamed. (2016). I Will Never Beg, Selangor: CLJ Publication, Ampang.
Abdul Hamid Mohamed. (2016). The Truth Shall Prevail (Speeches, Papers and Articles), Dewan Bahasa dan Pustaka.
Abdul Hamid Mohamed. (2016). Konflik dan Pengharmonian (Konflik Bidang Kuasa dan Pengharmonian Undang-undang), IKIM.
Abdul Karim Ali & Mohd Roslan Mohd Nor, (2013). Undang-undang Syariah di Malaysia, Persatuan Ulama Malaysia.
Abdul Razak Baginda & Peter Schier. (2005). Is Malaysia an Islamic State? Secularism and Theocracy – A Study of the Malaysian Constitution, Kuala Lumpur: Malaysia Strategic Research Centre & Konrad-Adenauer-Foundation.
Abdul Razak Baginda (ed.), (2009). Governing Malaysia, Kuala Lumpur: Malaysian Strategic Reserach Centre.
Abdul Monir Yaacob & Nurul ‘Uyun Haji Zainal. (2017). Artikel 121 (1A) Perlembagaan Persekutuan: Sejauh Manakah Artikel ini Menyelesaikan Konflik Antara Mahkamah Syariah dengan Mahkamah Sivil, Cyberjaya: Universiti Islam Malaysia (UIM).
Abdul Monir Yaacob. (2016). Perkembangan Pentadbiran Undang-undang Islam di Malaysia, Cyberjaya: Universiti Islam Malaysia (UIM).
Abdul Monir Yaacob. (2015). Kehakiman Islam dan Mahkamah Syariah, Cyberjaya: Universiti Islam Malaysia (UIM).
Andrew Harding & H.P. Lee (eds). (2007). Constitutional Landmarks in Malaysia The First 50 Years 1957-2007, Singapore: LexisNexis.
Andrew Harding. (2002). “Keris, Islam and the Blind Goddess”, Singapore Journal of International and Comparative Law 6, pp. 150-180.
Andrew Harding. (2012). The Constitution of Malaysia A Contextual Analysis, Oregon: Oxford & Portland.
Andrew Harding. (1996). Law, Government and the Constitution in Malaysia, Kuala Lumpur: Malayan Law Journal Sdn. Bhd.
Ashgar Ali Ali Mohamed (ed). (2014). Malaysian Legal System, CLJ Publication.
Azmi Sharom. (2015). Brave New World, Petaling Jaya: SIRD.
Idris Abdul Hamid, Norsuhaily Abu Bakar, Maheran Makhtar & Rahimah Embong. (2015). Bicara Ilmiah Perlembagaan Malaysia, Kuala Terengganu: Penerbit Universiti Sultan Zainal Abidin (UNISZA).
Ibrahim Abu Shah (ed.). (2004). .Islam, Democracy and Good Governance – The Malaysian Experience, UPENA, Shah Alam: Universiti Teknologi MARA (UiTM).
Jayum A Jawan. (2007). Malaysian Politics & Government, Cetakan Keempat, Shah Alam: Karisma Publications.
Joseph M. Fernando. (2014). Perlembagaan Persekutuan Perbandingan Antara Malaysia dan Amerika Syarikat, Penerbit Univeriti Malaya.
Joseph M. Fernando. (2002). The making of the Malayan Constitution, Kuala Lumpur: MBRAS Monograph No. 31.
Shamrahayu Abdul Aziz & Siti Shamsiah Md. Supi. (2017). Laporan Kajian Pengharmonian Undang-undang: Undang-undang Bertulis, Kuala Lumpur: Institut Kefahaman Islam Malaysia.
The White Paper. (1957).
Mahdi Shuid & Mohd Fauzi Yuno. (2002). Pengajian Malaysia, Petaling Jaya: Pearson Malaysia Sdn. Bhd.
Malaysia Sebagai Sebuah negara Islam, (2005). Kuala Lumpur: Institut Kefahaman Islam Malaysia.
Mazlee Malik. (2015). Good Governance, Civil Society & Islam, IIUM Press.
Mohamed Azam Mohamed Adil, (2018). Pelaksanaan Undang-undang Islam di Malaysia - Khayalan Atau Realiti?, Ilham Books & IAIS Malaysia.
Mohamed Azam Mohamed Adil & Mohammad Hashim Kamali (eds). (2018). Islamic Law in Malaysia, Issues, Developments and Challenges, CLJ & IAIS Malaysia.
Mohamed Azam Mohamed Adil & Muhammad Fadhli Zulkifli. (2017). Harmonisasi Undang-undang Sivil dan Syariah dalam Abdul Karim Ali & Mohd Roslan Mohd Nor, 6 Dekad Kemerdekaan Agenda Menuju Kehadapan, Persatuan Ulama Malaysia,
Mohamed Azam Mohamed Adil & Rafeah Saidon. (2017). Perkara 121(1A) Perlembagaan Persekutuan dan Bidang kuasa Mahkamah Syariah di Malaysia: Isu dan Cabaran, dalam Abdul Monir Yaacob & Nurul ‘Uyun Haji Zainal, Artikel 121 (1A) Perlembagaan Persekutuan: Sejauh Manakah Artikel ini Menyelesaikan Konflik Antara Mahkamah Syariah dengan Mahkamah Sivil, Universiti Islam Malaysia (UIM), Cyberjaya, 167-199.
Mohamed Azam Mohamed Adil dan Nisar Mohammad Ahmad. (2016). The Status and Implementation of Islamic Law in Malaysia, dalam Rosella Bottani, Rinaldo Cristofori and Silvio Ferrari (s), Religious Rules, State Law and Normative Pluralism – A Comparative Overview, Ius Comparatum – Global Studies in Comparative Law, Vol. 18, Switzerland: Springer.
Mohamed Azam Mohamed Adil. (2016). Undang-undang Kawalan Pengembangan Agama Bukan Islam di Malaysia: Penguatkuasaan Bagi Kes Pengembangan Agama Bukan Islam di Alam Siber dalam Mohamad Zamri Mohamed Shapik (Penyelenggara), Undang-undang Jenayah Syariah di Alam Siber, SKMM & JAKIM.
Mohamed Azam Mohamed Adil. (2016). Institusi Semak dan Imbang Negara - Sempena Hari Keputeraan Yang Di-Pertuan Agong Hari Ini, Utusan Malaysia, 4 Ju.
Mohamed Azam Mohamed Adil dan Nisar Mohammad Ahmad. (January 2014). Islamic Law and Human Rights in Malaysia, Islam and Civilisational Renewal, Vol. 5. No. 1.
Mohamed Azam Mohamed Adil. (2014). Hudud -Perspektif Semasa di Malaysia, dalam Abd Karim Ali & Rumaizi Ahmad, Islam dan Tajdid Tinjauan Isu-isu dan Perspektif Semasa, Persatuan Ulama Malaysia.
Mohamed Azam Mohamed Adil. (2007). Law of Apostasy and Freedom of Religion in Malaysia, Asian Journal of Comparative Law, Vol. 2.
Mohamed Azam Mohamed Adil (Jun 2008). Raja-raja Melayu Benteng Akhir Keharmonian Kaum, VISI, Institut Kefahaman Islam Malaysia (IKIM).
Mohamed Azam Mohamed Adil. (April 2006). Perlembagaan Persekutuan: Malaysia Bukan Negara Sekular, VISI, Institut Kefahaman Islam Malaysia (IKIM).
Mohammed Suffian Hashim. (1988). An Introduction to The Legal System of Malaysia, Petaling Jaya: Penerbit Fajar Bakti Sdn. Bhd.
Mohammed Suffian Hashim. (1987). Mengenal Perlembagaan Malaysia. Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Mohd Foad Sakdan. (1992). Pengetahuan Asas Politik Malaysia, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Mohd Noor Abdullah. (1997). Kemasukan Sabah dan Sarawak ke dalam Persekutuan Malaysia, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Mohd Salleh Abas. (1985). Unsur-Unsur Tradisi dalam Perlembagaan Malaysia, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Muhammad Kamal Awang & Mohd Ashruddin Mohd Tahir. (2001). Sultan dan Perlembagaan, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Muhammad Kamal Awang. (2000). The Sultan & The Constitution, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Mujahid Yusof Rawa. (2015). Islam & Kepelbagaian Rahmat Untuk Semua, Ilham Books,
Nazri Muslim. (2015). Islam dan Melayu dalam Perlembagaan Tiang Seri Hubungan Etnik di Malaysia, Penerbit UKM.
Norani Othman, Mavis C. Puthucheary & Clive S. Kessler. (2008). Sharing the Nation Faith, Difference, Power and the State 50 Years After Merdeka, Petaling Jaya: Strategic Information and Research Development Centre (SIRD).
Raja Nazrin Shah. (2004). The Monarchy in Contemporary Malaysia, Singapore: Institute of Southeast Asian Studies.
Ruhani Ahmad. (2005). Patriotisme Malaysia: Penangkis Neoimperialisme, Kuala Lumpur: Utusan Publications.
Salleh Buang. (1997). Prinsip Perlembagaan dan Pemerintahan di Malaysia, Kuala Lumpur: Dewan Bahasa dan Pustaka.
Shad Saleem Faruqi. (2012). The Bedrock of Our Nation: Our Constitution, Kuala Lumpur: Zubedy Ideahouse Sdn. Bhd.
Shad Saleem Faruqi. (2008). Document of Destiny the Constitution of the Federation of Malaysia, Petaling Jaya: Star Publications.
Shad Saleem Faruqi. (2006). Islam, International Law and The War Against Terrorism, Shah Alam: UPENA, Universiti Teknologi MARA.
Syed Husin Ali. (2008). Ethnic Relations in Malaysia Harmony & Conflict, Petaling Jaya: Strategic Information and Research Development Centre (SIRD).
Vidhu Verma. (2004). Malaysia State and Civil Society in Transition, Petaling Jaya: Strategic Information Research Development (SIRD).
Virginia Hooker & Norani Othman (Ed.), (2003). Islam Society and Politics, Singapore: Institute of Southeast Asian Studies.
Wan Ahmad Fauzi Wan Husain, Anisah Che Ngah & Mohamed Anwar Omar Din. (Oktober 2017). Islam Agama Bagi Persekutuan: Satu Kajian Sejarah Perundangan (Islam as the Religion of the Federation: A Study of Legal History), Akademika, 87 (3), pp. 179-195.
Zulkifli Hasan (ed). (2016). Hududisme Antara Retorik dan Realiti, ABIM & Ilham Books.
[1] Singapur Malezya’dan 1965 yılında ayrılmıştır.
[2] Anayasanın Dokuzuncu Eki, Liste IIA, IIIA; Onuncu Eki, 4 ve 5. Bölümler.
[3] Syed Muhammad Naguib al-Attas, Preliminary Statement on a General Theory of the Islamization of the Malay-Indonesia Archipelago, Dewan Bahasa dan Pustaka, 1969, p. 11.
[4] Poh-Ling Tan (Edt.), Asian Legal Systems -Law, Society and Pluralism in East Asia, Butterworths, Sydney, 1997, p. 267.
[5] A.g.e.
[6] Mahmood Zuhdi Hj. Ab. Majid & Raihanah Azhari, Undang-undang Keluarga Islam Konsep dan Perlaksanaannya di Malaysia, Karya Abazie, K. Lumpur, 1989, p. 38; see also Mahmud Saedon Awang Othman, “Penyelesaian Masyarakat Majmuk Melalui Perundangan Islam”, Majalah Dakwah, September 1984, p. 43.
[7] https://www.mycensus.gov.my/index.php/ms
[8] Prof. Harding’e göre “Şeriatın yasama ve yürütmenin kaynağı olabileceğine dair herhangi bir hüküm veya imtiyaz yoktur”, bkz. Andrew Harding, “Keris, Islam and the Blind Goddess”, Singapore Journal of International and Comparative Law (2002) 6, s. 167.
[9] Andrew Harding, Law, Government and the Constitution in Malaysia, Kluwer Law International, London, 1996, pp. 136-137.
[10] Ek şöyle ifade etmektedir: “Kuala Lumpur, Labuan ve Putrajaya Federal Bölgeleri hariç, İslam hukuku ve İslam dinine mensup kimselerin bireysel ve aile hukukları, haleflik, geçerli veya geçersiz vasiyetnameler, nişan, evlilik, boşanma, çeyiz, nafaka, evlat edinme, meşru nesep, koruyuculuk, hediyeler, miras bölünmesi ve velayet, miras; Vakıflar ve dini – dini olmayan vakıfların tanımı ve işleyişi, İslamî dini ve vakıf organizasyonlara mütevelli atanması ve üye alınması, kurumlar, fonlar, vakıfların Devlet nezdinde tümüyle işleyebilmesi; Malay gelenekleri; Zekat, Fitre ve Beytül Mal veya benzer İslamî dini gelir hususları; camiler veya diğer kamusal İslamî ibadethaneler, Federal Liste’de bahsedilen meseleler hariç İslam dinine mensup kişilerin dinlerine karşı işlediği suçların cezalandırılması; sadece İslam dini mensupları üzerinde söz sahibi olabilecek ve (federal kanunların kapsadığı suçlar olmamaları kaydıyla) bu paragrafta geçen hususlarla ilgili olan şeriat mahkemelerinin anayasası, organizasyonu ve prosedürleri, İslam dinine mensup kişilerin doktrin ve inançlarını yaymalarının kontrolü; İslam hukuku ve doktrini ile Malay gelenekleri kapsamına giren meselelerin belirlenmesi.”
[11] Dokuzuncu Ek, Liste II – Eyalet Listesi.
[12] Madde 76 (2).
[13] Madde 76 (1) (b).
[14] Madde 76 (1) (c).
[15] Madde 3 (2), Federal Anayasa.
[16] Madde 74 (2) Ayrıca bkz. Hamid Jusoh, The Position of Islamic Law in the Malaysian Constitution with Special Reference to the Conversion Case in Family Law, Dewan Bahasa dan Pustaka, 1991, s. 35.
[17] Madde 75, Federal Anayasa.
[18] 1965 Şeriat Mahkemeleri Kanunu (Ceza Yargı Yetkisi) (1984’te yürürlüğe girdi).
[19] The Special Muzakarah Fatwa Council for the National Islamic Religious Affairs, 5 May 1996.
[20] Mansor Mohd Noor, Abdul Rahman Abdul Aziz & Mohamad Ainuddin Iskandar Lee, Hubungan Etnik di Malaysia, Prentice Hall Pearson Malaysia Sdn. Bhd., Petaling Jaya, 2006, p. 124.
[21] Bu konuda detaylı bir analiz için bkz. Mohamed Azam Mohamed Adil, “Law of Apostasy and Freedom of religion in Malaysia”, Asian Journal of Comparative Law, Volume 2 (2007), pp. 145-147.
[22] Shad Saleem Faruqi, “Constitutional Perspectives on Freedom of Religion, Secularism and Theocracy” in Ibrahim Abu Ashah (ed.), Islam, Democracy and Good Governance – The Malaysian Experience Essays in Honour of Tun Dr. Mahathir Mohamad, UPENA, UiTM, 2004, p. 88.
[23] Bkz. Meor Atiqulrahman bin Ishak & Anor. v Fatimah Bte Sihi & Anor, [2000] 5 MLJ 382 davasındaki karar. Bu davada hakim, Dato’ Mohd Noor Abdullah, “Federasyonun dini İslamdır, ancak diğer dinler Federasyonun her yerinde barış ve huzur içinde yaşanabilir” şeklindeki Madde (3)1’i İslam dininin diğer dinlere kıyasla üstün olduğu şeklinde yorumlamıştır. Federasyondaki diğer bütün dinlerden öte bir konuma koyulmuştur, ayrıca bkz. Abdul Aziz Bari “Islam in The Federal Constitution: A Commentary on The Decision of Meor Atiqulrahman” [2000] 2 MLJ at cxxxv-cxxxix; ayrıca bkz. Abdul Aziz Bari, “Murtad Dalam Konteks Kebebasan Beragama di Malaysia” Malaysian Journal of Law and Society (MJLS) 3(1999) pp. 54-57; Abdul Aziz Bari, “Negara Islam Dalam Kerangka Perlembagaan Malaysia” Dewan Masyarakat, Dewan Bahasa dan Pusataka, November 2001, p. 22.
[24] Sheridan, L.A., The Federation of Malaya Constitution – Text, Annotations and Commentary, University of Malaya Law Review, Singapore, 1961, p.4
[25] Bkz. Abdul Aziz Bari, Islam Dalam Perlembagaan Persekutuan (Intel Multimedia and Publication, Petaling Jaya, 2005) pp. 21-23, 80-81; ayrıca bkz. Abdul Aziz Bari, “Murtad Dalam Konteks Kebebasan Beragama”, MJLS 3 (1999) p. 55; ayrıca bkz. Abdul Aziz Bari, “Islam in The Federal Constitution: A Commentary on The Decision of Meor Atiqulrahman” [2000] 2 MLJ at cxxxviii; ayrıca bkz. Abdul Aziz Bari, “Negara Islam dan Kerangka Perlembagaan Malaysia”, Dewan Masyarakat, Dewan Bahasa dan Pustaka, November 2001, p. 22.
[26] Bkz. Abdul Aziz Bari, “Islam in The Federal Constitution: A Commentary on The Decision of Meor Atiqulrahman” ibid at cxxxix.
[27] Bkz. Che Omar bin Che Soh v Public Prosecutor [1988] 2 MLJ 55; ayrıca bkz. Kevin Tan et.al, Constitutional Law in Malaysia and Singapore, (Malayan Law Journal Sdn. Bhd, 1996) p. 691.
[28] Dokuzuncu Ek, Liste 1, Federal Liste; Liste 2, Eyalet Listesi, ve Liste 3, Devamlı Liste.
[29] Andrew Harding, “The Keris, The Crescent and the Blind Goddess: The State, Islam and the Constitution in Malaysia”, 6 Singapore Journal of International and Comparative Law 154 at 166-167 (2002).