Giriş
Farklı dil, kültür ve edebiyatların aralarındaki boşluğu doldurma aracı olarak tercüme, hedef dilde var olan boşluğu doldurabilir. Bu sayede kültürel ürünler, farklı dizgeler arasında taşınır (Hermans, 1999). Hedef kültüre, o kültürde daha önce hiç bulunmamış olan yeni unsurlar, yeni dil yapıları ve yeni edebî tür ve tarzlar kazandırır. Bu tür unsurların taşınması sonucunda hedef kültür ister istemez bu unsurları kendine ait unsurlara dönüştürür (Even-Zohar, 1990).
Farsça tercümeler uzun ve hâlâ süregelen bir tarihe sahiptir. Başka dillerden Farsçaya yapılan tercümeler, İran, Batı Asya ve ötesindeki İran uygarlıklarının evriminde önemli bir rol oynamıştır. Genel anlamda 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yapılan Farsça tercümeler, İranlıları, Batı hakkında bilgilendirmenin en iyi yolu olarak kabul edilmiştir.
İster edebî ister felsefi ister tarihî olsun tercüme, sosyal veya kültürel değişimin bir aracı olarak tasavvur edilmiştir. Tercüme, tercümanlar tarafından her şeyden önce eğitim, ulus inşası ve kültürel entegrasyon için bir araç olarak kullanılmıştır. Zamanın hemen hemen bütün tercümanları esasen İranlı okuyucuları Avrupa kültürel kazanımları ile tanıştırarak İran kültürüne hizmet etmek derdinde olmuşlardır. Bunu yaparken yeni yazı tarzının, yeni iletişim araç ve yöntemlerinin ve nihayetinde yeni bir edebî geleneğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuşlardır (Karimi-Hakkak, 2013).
Önde gelen akademisyenler, 19. ve 20. yüzyılın sonlarında Batı edebiyatına ait eserlerin Farsçaya tercümesinin, modern Fars edebiyatının doğuşuna neden olan temel etkenlerden biri olduğunu düşünmektedirler. Daha sonra “tercüme hareketi” adı verilen bu muazzam “Batı edebiyatlarından Farsçaya tercüme” dalgası sebebiyle Fars edebiyatı, şiir ve nesir alanında yeni eğilimler deneyimlemeye başlamış ve bu da Fars edebiyatının kısa bir süre içerisinde dönüşüme uğramasına yol açmıştır. “Rönesans”, “devrim”, “reform”, “yeniden şekillenme” gibi ifadelerle adlandırılan bu hızlı dönüşüm, Fars edebiyatını hem biçim hem de içerik açısından etkilemiştir: Drama, kısa hikâye, modern şiir, roman ve modern edebî eleştiri gibi bir dizi yeni edebî tür ortaya çıkarken modern Fars edebiyatı yeni düşünceleri benimsemiş ve temalar, zamanın sosyopolitik meseleleri ile iç içe geçmiştir.
İran’da modern edebiyatın doğuşu sürecinde tercümenin büyük bir rol oynamış olduğu kültür tarihçileri arasında yaygın bir şekilde kabul edilmiş olmasına rağmen çalışmalarda, bu hareketin Fars edebiyatına yeni edebî türler kazandırmış olması ve İran’da edebî etkileşimin ortaya çıkması ile tercüme eserlerin Fars edebiyatının çoğul dizgesi içerisinde merkezî bir yeri olmasına neden olan çeşitli faktörler nispeten daha az dikkate alınmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, Farsçaya tercüme edilmiş Batı edebiyatı eserlerinin modern Fars edebiyatının doğuşunda oynadığı önemli rolü araştırmayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, Fars edebiyatına tercüme yoluyla kazandırılan yeni edebî türler araştırılmaktadır. Fars diline yeni türler kazandıran tercüman veya yazarlar ile birlikte tercüme edilmiş eserlerin bir taklidi olarak veya Avrupa’da kaleme alınmış eserlerin etkisi altında yazılmış ilk Farsça eserler de kısaca incelenmiştir.
Ek olarak çalışma, İran’daki edebî etkileşime yol açan koşulları ve tercümelerin Fars edebî çoğul dizgesi içerisinde kanonlaştırılmasının ana nedenlerini tartışmak için Even-Zohar çoğul dizge kuramını kullanmaktadır.
Bu çalışmanın, edebî bir çoğul dizge içerisinde tercüme eserlerin merkezî konumunu nasıl devam ettirebildiklerini ve bu sayede verili edebî çoğul dizgenin oluşumu veya reforme edilmesinde nasıl aktif olarak yer alabileceklerini göstermek amacıyla faydalı ve kullanışlı bir çalışma olduğuna dikkat çekmek gerekir. Bu çalışma ile edebiyat tercümelerinin edebî çoğul dizge içerisinde kalıcı olarak çevresel ve ikincil bir pozisyona sahip olmadığı ve incelenen çoğul dizgeye özgü durum ve çeşitli kültürel, sosyopolitik faktörlere bağlı olarak merkezî ve birincil bir konumda olabileceği ve bu durumun edebiyat tarihindeki belli başlı olaylarla özdeşleştirilmesinin gayet makul olduğu gösterilebilir.
Konuyla İlgili Tartışmalar
Bugüne kadar tercümenin İran, Türkiye, Çin vb. bazı ulusların modern dil ve edebiyatlarının doğuşunda oynadığı önemli rol üzerine çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Gholam (2001), İran’da tarihî roman türünün doğuşunda tercümenin rolünü araştırmıştır. Gholam bu çalışmada, ilk tercümelerin çeşitli modern edebî ve kültürel akımların oluşumu ve evriminde oynadıkları rol ve işlevi, İranlıların 19. yüzyıl boyunca Fransız edebiyatı ve kültürüne olan eğiliminin nedenlerini ve bu dönemde tercümanların tercüme edecekleri eserleri seçerken dikkate aldıkları kriterleri araştırmıştır. İran’da tarihî roman türünün Batı eserlerinin tercümeleri sonucunda ortaya çıktığını savunmuştur. Bir başka çalışmada Alavi (2000), Fransız edebiyatının İran’da modern romanın ortaya çıkışına yaptığı katkıyı araştırmıştır. Bu çalışma aynı zamanda 1961 ile 1971 yılları arasında bazı yazarların kaleme aldıkları farklı türde eserler arasında romana daha çok yer vermeleri konusuna da odaklanmıştır.
İranlı entelektüellerin çoğunun, Fransız ve Rus edebiyatı vesilesiyle yeni edebî türlere aşina olduğu belirtilmiştir. Alavi, bu çalışmada, İran’daki çoğu roman yazarının eserlerinin Batı yazarlarının bir taklidi olduğu sonucuna varmıştır.
Tercümenin, İran oyun yazarlarının eserleri üzerindeki etkisi, Ahmadi (2013) tarafından çalışılmıştır. Ahmadi, İran’ın büyük oyun yazarlarının eserlerini ve tercümelerin onlar üzerindeki etkisini araştırmıştır. Ahmadi ayrıca şayet bu tercümeler olmasaydı modern Fars dramasının ortaya çıkmasının imkânsız olacağını ve İran dramasının, tercümenin kültürel ve sosyal süreçleri ile birlikte Fars edebiyatına kazandırılan bir tür Batı tiyatrosu olduğunu ortaya koymuştur. Başka bir araştırmada Safari (2013), tercümenin, dramanın Fars edebiyatına kazandırılmasında oynadığı rolü açıklamıştır. Safari, çoğul dizge kuramı ışığında tercümenin, dramanın Fars edebiyatına kazandırılması ve Fars edebiyatının dönüşümü noktasında sahip olduğu merkezî konumunu ispat etmek amacıyla Anayasa Devrimi sonrası Fars edebiyatının durumunu ve bu noktada etkili diğer bazı faktörleri araştırmıştır.
Fars edebiyatında modern şiirsel tema ve biçimlerin ortaya çıkmasında Fransız şiiri tercümelerinin rolü, Bahrami (2013) tarafından incelenmiştir. Bu etkinin boyutu göz önüne alınarak bu çalışma sadece Nima, Şamlu, Yedullah Royai gibi seçkin şairlerden oluşan seçmelere odaklanmıştır. Bahrami, Fransız edebî eserlerinin tercümelerinin, yeni sosyopolitik hareketleri ve özellikle yeni edebî akım ve fikirleri, İranlılara tanıttığını keşfetmiştir. Bu çalışmaya göre Batı eserlerinin tercümesi yoluyla Fars şiirine yeni tema ve biçimler kazandırılmıştır. Bununla birlikte bu çalışmaya göre modern Fars şiirinin ortaya çıkışının Fransız eserlerinin tercümesi sayesinde olduğu iddia edilebilir.
Yabancı kurgu roman ve hikâyelerin tercümesi süreci ve bu tercümelerin Efgânîstan kurgu edebiyatının yenilenmesindeki rolü, Bezhan (2005) tarafından incelenmiştir. Bu çalışmada, yabancı kurguların tercümesinin, Efgânîstan’da 20. yüzyılın başlarından bu yana görülen en önemli kültürel gelişmelerden biri olduğu ve bunun Efgânîstan’da modern kurgu ile roman, kısa hikâye ve drama gibi çeşitli türlerin ortaya çıkmasına ve gelişmesine yol açan ana etkenlerden biri olarak kabul edilmiştir. Bezhan, tercümelerin edebiyata yönelik yeni yaklaşımlar sağladığı sonucuna varmıştır. Tercümeler, Afgan yazarların kendi edebî etkinliklerinin doğası hakkında daha fazla bilgi edinmelerine ve yeni yapılar ve temalar keşfetmelerine yardımcı olmuş ve dahası Darice üzerinde özel etkiler bırakmışlardır.
Fazelian (2011), Batı edebî eserlerinin tercümesi ve bu tercümelerin Fars edebiyat kanonunun reformunda oynadığı rolü araştırmıştır. Çalışma üç önemli metin kümesinin belirgin özelliklerini tanımlamış ve analiz etmiştir: Klasik Fars edebiyatı kanonunun son dönemi (1800), Batı edebiyatından yapılan erken dönem tercümeleri (metinler ve modeller) (1850), Modern Fars edebî kanonunun ortaya çıkışı (1850-1906). Bu üç kümeyi karşılaştıran çalışma, Batı edebiyatına ait hangi söylemsel unsur ve fikirlerin Fars edebiyatına girip Fars edebî çoğul dizgesini yeniden şekillendirdiğini göstermeyi amaçlamıştır. Fazelian, Batı edebiyatından yapılan tercümelerin Fars edebî çoğul dizgesi içerisindeki konumunu aydınlatmaya ve yerelleştirme stratejisinin benimsenmiş olmasına rağmen tercümelerin kendileri ile birlikte modern edebî kanonun şekillendirilmesinde belirleyici olan yeni model ve fikirleri de Fars edebiyatına aktardığını göstermeye çalışmıştır.
Başka bir araştırmada Berk (2006), Batı edebiyatından yapılan tercümelerin Türk edebiyatı çoğul dizgesi içerisindeki konumunu incelemiştir. Berk, tercüme politikalarının anlamlarına ve uygulamalarına ışık tutabilecek ve tercümenin sosyokültürel bağlamının daha net bir şekilde tasvirine katkıda bulunabilecek modeller ortaya koymak amacıyla Türkiye’de tercümenin 19. yüzyılın ortasından 20. yüzyılın sonlarına kadar olan tarihini resmederek bu tercümelerin, Türk kültürünün dönüşümünde[1] önemli bir rol oynadığı gerçeğini açıklığa kavuşturmuştur.
Kunt Akbaş (2007), Türk ulusal edebiyatının tercümeler yoluyla zenginleşmesi konusunu çalışmış ve hususiyle Tercüme Bürosu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal ve kültürel yaşamı ve Türk tercüme tarihindeki yeri ile ilgilenmiştir. Büro tercümelerini, bu tercümelerin Türk kültürü, toplumu ve edebiyatı üzerindeki etkilerini tespit etmek ve bu tercümelerde kendini gösteren normları tanımlamak amacıyla tarihsel, siyasi, sosyal ve kültürel bağlamlarında değerlendirmiştir. Kunt Akbaş bu çalışmada, Tercüme Bürosu çevirilerinin Türk toplumuna yeni, insancıl ve medeni bir dünya görüşü kazandırmakla kalmayıp aynı zamanda ulusal edebiyatın temellerini attığını da tespit etmiştir. Bu tercümeler, Türk aydınlarına, yazarlarına ve eleştirmenlerine yeni edebî ve sanatsal modellerle destek vermişlerdir.
Yifeng (2008) de Çin edebiyatı üzerinde benzer bir araştırma yapmıştır. O, çalışmasında, tercümelerin Çin edebiyat kanonu tarafından özümsenmesi konusunu inceleyerek modern Çin edebiyatında estetik ve kültürel duyarlılıklarda radikal bir değişime işaret eden melezleşmiş bir siyasi ve kültürel söylem üzerinde yoğunlaşmıştır. Yifeng, tercümelerin Çin edebiyatına yeni kültürel paradigmalar ve edebî gelenekler kazandırdığını ve Çin edebiyatının romantizmden gerçekçiliğe doğru gelişmesini sağladığını açıkça ortaya koymuştur. Kanonik modern Çinli yazarlar çoğu zaman Batı ya da Rus edebiyatından etkilenmişlerdir ve bu eserlerin tercümanları da bizzat kendileri olmuştur.
Yukarıda bahsedilen çalışmalarda görülebileceği üzere farklı ulusların edebiyat ve dillerinin dönüşümünde ve zenginleşmesinde tercümenin oynadığı önemli rol oldukça fazlaca incelenmiştir. Bu durum konuya çok fazla ilgi duyulduğunu ve konunun daha derinlemesine araştırılmasının konuya yeni bir bakış açısı kazandırabileceğini ima eder.
Metodoloji
Bu çalışma, tanımlayıcı ve nitel bir araştırmadır. Çalışmada, kütüphane araştırmasından elde edilen veriler kullanılmıştır. Verilerin toplanması veya analizi için bilgisayar yazılımı kullanılmamış, veriler şahsen araştırmacı tarafından elde edilmiştir. Araştırmacı; veri toplamak amacıyla toplumun çeşitli sosyopolitik koşullarının tercümeler ve tercümanlara önemli bir rol yüklediği ve Fars edebiyatına yeni edebî türlerin kazandırılarak modern Fars edebiyatının ortaya çıkmasına sebep olduğu belirli zaman dilimlerini ayırt etmek için modern Fars edebiyatı tarihine ilişkin eserlerin tarihsel bir incelemesini yapmıştır.
Bir ulusun edebiyatının türler arasında sürekli rekabetin bir sonucu olarak evrimi ve yeni türlerin bu ulusun içerisindeki okuyucu çevreler tarafından kabulü çoğul dizge kuramı ile çok yakından bağlantılıdır ve bu kuram tarafından etkili bir şekilde açıklanabilir. Aslında belirli bir ulusal edebiyatın çoğul dizgesi, edebî çoğul dizgenin yanında sanatsal, dinî veya siyasal vb. diğer çoğul dizgelerin birbiriyle uyum içerisinde olduğu daha geniş bir sosyokültürel çoğul dizgesini oluşturan tek bir unsur olarak görülmektedir. Bu nedenle edebiyat sadece bir metinler koleksiyonu olarak değil daha geniş ifadesiyle bu metinlerin üretimini, tanıtımını ve kabul görmesini düzenleyen bir dizi faktör olarak kabul edilir (Shuttleworth, 2001).
Even-Zohar (1990), edebî çoğul dizgelerin evriminde edebiyat tercümelerine özel bir rol atfetmektedir. O, Edebiyat Tercümelerinin Edebî Çoğul Dizge İçerisindeki Yeri adlı eserinde, farklı ulusların edebiyat tarihlerini incelerken tercümelerin tutarlı ve tam olarak ele alınmadığından şikâyet etmekte ve edebiyat tercümelerinin o ulusun edebiyatı içerisinde belirli bir edebî çoğul dizge olarak muhtemel varlığına dair bir farkındalık olmadığını belirtmektedir. (Even-Zohar, 1990, s. 45). Even-Zohar, edebî etkileşimi, farklı edebiyatlar arasındaki bir ilişki olarak tanımlar. Öyle ki burada kaynak edebiyat, hedef edebiyat için doğrudan veya dolaylı bir ödünç kaynağı olabilir ve hedef edebî çoğul dizgesi içerisinde edebî etkileşimin ortaya çıkması ve vuku bulması için koşulları hazırlar. Bu süreç şöyle özetlenebilir: (1) Şayet dirençli bir durum ortaya çıkmazsa kaynaklar er ya da geç bir etkileşim oluşturacaktır, (2) kaynak, edebî saygınlığa bakarak seçilir, (3) kaynak, edebî nüfuza bakarak seçilir ve (4) bir çoğul dizge kendi içerisinde kullanılamayan ögelere ihtiyaç duyduğunda etkileşim meydana gelir (Even-Zohar, 1990, s. 63).
Genel itibarıyla Even-Zohar (1990), edebiyat tercümelerini yalnızca edebî çoğul dizgenin parçası olan bir dizge olarak değil bu dizgenin içerisinde daha aktif bir dizge olarak ele almaktadır. O, tercüme edebiyatının böyle bir rolü üstlenebileceği üç koşulunu tanımlamaktadır: “(a) Bir çoğul dizge henüz kristalize olmamışsa yani bir edebiyat daha genç, kuruluş aşamasında olduğunda, (b) bir edebiyat çevresel olarak birbiriyle ilişkili büyük bir edebiyat grubu içerisinde veya zayıf olduğunda veya her ikisi birden olduğunda ve (c) bir edebiyatta dönüm noktaları, krizler veya edebî boşluklar mevcut olduğunda (Even-Zohar, 1990, s. 46).
Bu koşullar altında başka ulusların edebî eserlerinin tercümeleri, hedef edebî çoğul dizgede merkezî bir konuma sahip olur ve bu konumunu sürdürmeye devam eder. Dolayısıyla çoğul dizgenin merkezini şekillendirmede aktif bir rol oynarlar. Yabancı eserlerin tercümesi, hedef çoğul dizgeye yeni modeller ve özellikler kazandırmakta ve yeni dağarcığın geliştirilmesinin yollarından biri hâline gelmektedir (Even-Zohar, 1990, s. 46).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında bu çalışmada, İran’daki edebî etkileşimin temel nedenlerini ve Farsçaya tercüme edilmiş olan eserlerin Fars edebiyatı çoğul dizgesi içerisindeki merkezî konumunu korumasına neden olan faktörleri araştırmak için teorik çerçeve olarak Evan-Zohar’ın çoğul dizge kuramı kullanılmıştır.
Tartışma ve Sonuçlar
Tercümeler Vasıtasıyla Fars Edebiyatına Kazandırılan Yeni Edebî Türler
Birçok araştırmacıya göre tercüme, bazı fikirlerin İran’a aktarılması noktasında bir araç olmuştur. Daha geniş ifadesiyle tercüme, İranlıları yeni fikirler, düşünce okulları ve edebî eğilimlerle tanıştırmanın temel aracı olmuştur. Başka bir deyişle, moderniteye yönelmenin gerekli bir bileşeni olarak kabul edilmiştir (Karimi-Hakak, 2013).
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Batı eserlerinin tercümeleri, Fars edebiyatına yeni kültürel paradigmalar ve edebî gelenekler kazandırmış ve belki de Fars edebiyatının tarihi boyunca geçirdiği en derin ve yoğun dönüşümü olan devrimsel bir değişim ve tecrübeye yol açmıştır.
Tercümenin, modern Fars edebiyatının doğuşunda oynadığı önemli rolü anlamak için Batılı eserlerin tercümeleri ya da Avrupa’daki eserlerin etkisi altında Farsça olarak yazılmış eserlerin Fars edebiyatına kazandırdıkları yeni edebî türlerin tarihsel bir incelemesini yapmak elzemdir. Bu nedenle takip eden bölüm, İran’da modern Fars edebiyatının doğuşuna sebep olan bu tür edebî türlerin tarihsel bir incelemesini ortaya koymaktadır.
Drama
Drama, Fars edebiyatında yeni bir edebî türdür. Yani dramaya modern anlamıyla klasik Fars edebiyatında rastlanmaz. Drama, İran’da Darülfünun’un kurulması ve Molière’in oyunlarının tercüme edilmesi ile birlikte başlamıştır (Arianpour, 1976, s. 336). Molière’in oyunlarından en az üçünün (Le Médecin Malgré Lui, Le Misanthrope ve L’Étourdi’yi kastediyor olması gereken The Ass başlıklı bir başka oyun) Farsça tercümesi yapılmıştır (Browne, 1956, s. 459). Bunlardan en önemlisi, Farsçaya tercüme edilen ilk drama olan ve dramayı İranlılara tanıtan Molière’in Le Misanthrope’unun tercümesidir (Malekpour, 1982, s. 317). 1869’da Molière’in Le Misanthrope’unu İstanbul’da tercüme edip yayınlayan Ahmed Vefik Paşa’dan etkilenen Mirza Habib Efendi (İsfahani) (1835-1893) 1869-70’te İstanbul’da basılmış olan Gozāresh-e Mardom Goriz (İnsanoğlundan Kaçan Adamın Macerası) adlı eserinde Le Misanthrope’un kendince bir Farsça uyarlamasını üretmiştir (Javadi, 2005, s. 836). Bu eser, üstün bir tercüme olmasına rağmen fark edilmemiş ve bu esere hiçbir zaman büyük bir popülerlik atfedilmemiştir.
Aslında drama modern hâliyle Fars edebiyatına 1874 yılında Mirza Cafer Karacadâğî’nin (1835-1893) Azerbaycanlı Feth Ali Ahundzade’nin komedilerini (eserlerin asılları 1850 ile 1856 yılları arasında kaleme alınmıştır) Farsçaya tercüme etmesiyle birlikte girmiştir (Javadi, 2005). Eserlerini Avrupa özellikle de Fransız eserlerini taklit ederek yazan Ahundzade (1812-1878), İranlı ilk oyun yazarıdır ve Shakespeare ile Molière’in çalışmalarından ilham almıştır.
Ahundzade, Azerbaycan Türkçesinde “Temsilat” (Allegoriler-Kinayeler) adı verilen altı oyun kaleme almıştır. Onun kaleme aldığı ilk oyun aynı zamanda onun ilk oyun eseri olarak da kabul edilen “Hekâyet-i Mollâ İbrâhîmhelîl Kîmyâger”dir (Arianpour, 1976, ss. 345-351).
Fakat tarihî belgelere göre ilk Farsça oyunlar, Mirza Ağa Tebrizi (18151915) tarafından 1870 ile 1871 yıllarında kaleme alınmış ve bunlardan bir kısmı 1908 yılında yayınlanmıştır. Tebrizi’nin (1) “Arabistán Valisi Eşref Han’ın Maceraları”, (2) “Burucerdli Zamán Han’ın Hükümet Yöntemleri” ve (3) “Şahkulu Mirza Kerbela’ya gider ve birkaç gününü Kirmanşah’ta Vali Şah Murad Mirza ile geçirir” adlı oyunları, 1921 ve 1922 yıllarında Berlin’de yayınlanmıştır (Browne, 1956, s. 463). Açıktır ki Mirza Ağa Tebrizi, Ahundzade’nin çalışmalarından etkilenmiş ve yazdığı dramalarda Ahundzade’nin eserlerini kaleme almıştır.
Roman
Klasik Farsça edebiyatında bolca hikâye yazarı bulunur. Ancak Batı’da tanımlandığı şekliyle roman, Fars edebiyatında yenidir ve Fars edebiyatında romanın tarihi 19. yüzyılın sonlarına dayanmaktadır. Roman, İran’a tercüme ve zamanın sosyokültürel gelişmelerinin bir sonucu olarak girmiştir. Bildiğimiz kadarıyla yeni roman meselesi, İran’da ilk defa 1871’de Mirza Feth Ali Ahundzade’nin Mirza Ağa Tebrizi’ye yazmış olduğu ve drama ve romanın millete faydalı ve okurların zevkine uygun olarak nitelendirildiği mektubunda gündeme gelmiştir. Ahundzade, büyük ölçüde Avrupalı realist yazarlardan etkilenmiştir. Her ne kadar Ahundzade’nin Azerice olarak kaleme aldığı ve Mirza Cafer Karacadâğî tarafından Farsçaya tercüme edilmiş olan Setāregān-e Fa-ríb-khorde ya Hikāyat-e Yusef Şah (İhanete Uğramış Yıldızlar veya Yusef Şah’ın Hikâyesi) adlı romanın tercümesi 1874 yılında yayınlanmış olsa da zamanın şartları böyle yeni bir ifade biçiminin yaratılması için uygun değildi (Mir-Abedini, 1998, s. 1159).
Aslında James Molier’in İsfahanlı Hacı Babanın Maceraları ve Alexandre Dumas’ın Les Trois Mousquetaires’in (Üç Silahşörler) tercümesi, diğer dillerden Farsçaya tercüme edilmiş olan anlatı ve hikâye nesrinin doğuşunun öncüleri olmuşlardır.
İlk roman, 1872’de Mirza Habib İsfahani tarafından (1905 yılında Kalküta’da basılmıştır), ikincisi ise Muhammed Tahir Mirza tarafından (ilk kez Tahran’da üç cilt olarak basılmıştır, 1889) tercüme edilmiştir (Aryanpur-Kashani, 1973, s. 297).
Mir Abidini (1998, s. 30), Prens Muhammed Tahir Mirza’dan (1834-1900) Alexandre Dumas’ın tarihî romanlarını tercüme eden zamanın en aktif tercümanı şeklinde bahseder. En iyi tercümeleri Le Comte de Monte Cristo (Monte Kristo Kontu, 1894) ve Les Trois Mousquetaires’dir (Üç Silahşörler, 1889). Bu tercümeler, Dumas père, Fénelon, Daniel Defoe, Jules Verne, Lesage ve Bernardin de Saint-Pierre’nin romanlarının tercümeleri ile birlikte 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan Fars romanının temellerini atmıştır (Javadi, 2005, s. 835).
Ancak İran’ın ilk yeni roman tarzı hikâyesinden bahsetmek için 1895 yılına kadar yani Zeynelabidin Merağeyi’nin Safar-Näme-ye Ebrahim Beig (İbrahim Beg’in Seyahatnamesi) adlı romanı yayınlanana kadar beklememiz gerekecektir. Roman yazısına yönelik ikinci girişim, Abdürrahim Talibof’un 1905’te yayınlanan Masalek ul-Mohsenin (Erdemlilerin Yolculukları) adlı romanıdır (Mir-Abedini, 1998, s. 1160). Her ne kadar Avrupa dillerinden tercüme edilmiş eserlerden etkilenmiş olsalar da Talibof’un eserleri tam bir sanatsal ve edebî Farsça eser olarak kabul edilmese de Fars romanının oluşumundaki ilk deneyimler olarak kabul edilir (Arianpour, 1976, s. 236).
Tarihsel roman, İran’da önemli bir okuyucu kitlesini kendisine çeken ilk kurgusal nesir türü olmuştur. Bu yöndeki ilk girişimlerden biri de Muhammed Bagher Mirza Khosravi (1849-1919) tarafından kaleme alınan ve 1910 yılında Kirmanşah’ta yayınlanan Shams o Tagra, Mari-e Venisi (Venedikli Maria) ve Togrol o Homay adlı eserlerden oluşan üçlemedir. Aslında bu üçleme, Dumas’ın romanı Üç Silahşörler’i andırır (Yavari, 2002a).
Belirli bir zaman diliminde ortaya çıkan Farsça tarihî roman yazma yönündeki girişimlere rağmen bu girişimler, 1920’lerde yerini toplumsal romana bırakmıştır.
Toplumsal romanlar, Emile Zola gibi Avrupalı romancıların edebî natüralizminden etkilenmiştir. İlk Farsça toplumsal roman, Mürteza Müşfik Kazimi’nin kaleme aldığı ve 1921 ile 1923 yıllarında 2 cilt olarak yayınlanan Tahran-e Makhuf (Korkunç Tahran) adlı romandır (Arianpour, 1976). Müşfik’in (1902-1977) eserlerindeki anlatım tarzı, Dumas’ın Monte Kristo Kontu ve Kamelyalı Kadını ile Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı gibi Batılı romanlara benzemektedir (Alavi, 2007).
Kısa Hikâye
Kısa hikâye de Avrupa’daki anlamıyla klasik Fars edebiyatında bulunmayan ve Fars edebiyatı içerisinde yeni bir edebî türdür. İran’daki ilk kısa hikâye yazarları çoğunlukla ya en az bir yabancı dile aşina olan ya da Avrupa metinlerini tercüme etmeyi deneyen yazarlardır. İran’da kısa hikâyenin tarihinin Cemalzade tarafından kaleme alınan Yeki bud Yeki Nabud (Bir Zamanlar, 1921) ile başladığı söylenmelidir. Sadık Hidayet, Büzürg-i Alevi, Sadık Çubek ve İbrahim Gülistan gibi yazarlar da -ki Cemalzade hariç hepsi de kısa öyküler tercüme etmiştir- Fars edebiyatı içerisinde kısa hikâye türünü oluşturmuş ve şekillendirmişlerdir.
Avrupa’daki kısa hikâye yazma tekniklerini Fars edebiyatına tanıtan Cemalzade’dir (1895-1997). Cemalzade, farklı yabancı ülkelerde yaşamış ve bunun sonucunda Fransızca, Almanca ve Arapçayı akıcı bir şekilde konuşacak şekilde öğrenmiştir. Kısa öykülerinde ruh hâlinden veya karakter gelişiminden ziyade olay örgüsü ve eylem üzerinde durur ve eserleri bu bakımdan Guy de Maupassant ve O. Henry’nin eserlerini andırır (Mirsadeghi, 2003). Aslında teknik açıdan bakıldığında Batı edebiyatının Cemalzade’nin çalışmaları üzerindeki etkisi bariz bir biçimde hissedilebilir.
Sadık Hidayet (1903, 1951), yaşamının büyük bir bölümünü Fransızca konuşulan ülkelerde geçirdiğinden Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşmuş ve Fransız edebiyatına aşina olmuştur. Hidayet, edebiyat kariyerine Franz Kafka ve Anton Çehov’un eserlerini tercüme ederek başlamıştır. Hidayet, bu tür çalışmaları, Farsçaya çeviren ilk tercüman olarak görülebilir (Baharlouian ve Ismaili, 2000, s. 167).
Seh Ghatra Khun (Üç Damla Kan, 1932) ve Zenda be Gur (Yaşayan Meftun, 1930) gibi kısa öykü koleksiyonları kaleme almıştır (Yavari, 2002b). Seh Ghatra Khun (Üç Damla Kan), Fransızların edebiyattaki sembolizm ve gerçeküstücülük, modern Avrupa sanatındaki sürrealizm ve Laurence Stern’in Tristram Shandy’si ve Rabelais’in Gargantua’sında ve diğer eserlerde uzak emsalleri olan günümüz Avrupa filmlerinin dışa vurumculuk tekniklerini kullanması açısından modernist bir tarza sahiptir. Hidayet’in yazıları genel itibarıyla Farsça hikâye ve anlatı edebiyatında yeni bir ahlak yaratma amacıyla ortaya çıkan ilk ciddi girişimlerdir (Hedayat, 2013).
Modern Fars kısa hikâyesinin gelişimine büyük katkı sağlayan diğer etkili öykü yazarları Büzürg-i Alevi (1904-1997), Sadık Çubek (1916-1998) ve İbrahim Gülistan’dır (d. 1922). Bu yazarlar, birkaç yabancı dil bilme gibi bir ayrıcalığa sahip olmuş ve Avrupalı yazarlar tarafından kaleme alınmış bazı başyapıtları tercüme etmişlerdir. Genel itibarıyla bu yazarların eserleri, kısmen Avrupa’da kaleme alınan benzer eserleri takip etmiştir.
Modern Fars Şiiri
Klasik Fars şiirinin uzun bir tarihî geçmişi vardır. O, İran’daki tüm sınıflar arasında her zaman çok popüler olmuş ve sanatın özü olarak kabul edilmiştir. Ancak yaklaşık bir asır önce İran’daki modernist hareket süreci ve toplumsal değişimlerle birlikte modern İran’da şiir de dönüşüme uğramıştır. Fars şiiri, soyut basmakalıplardan kurtulmuş ve insanların yaşamını yansıtmaya başlamıştır. Aslında modern Fars şiiri başta Fransa, İngiltere ve Rusya olmak üzere Avrupa şiirinden imgesel fikirler edinmiştir (Ghorbani, 2001).
Dolayısıyla resmî ve geleneksel türde şiirler yazılmaya devam ederken 20. yüzyılın ikinci on yılında, modern şiir ve kafiyesiz on heceli nazım şekliyle yazmayı denemiş şairler de ortaya çıkmıştır.
Bazıları Fransız bazıları ise Türk edebiyatının etkisi altında kalmış olan Abdül Kasım Lahuti (1887, 1957), Taki Rıfat (1889, 1920), Şems Kasmai (1883, 1961) ve Cafer Hamaney (b. 1887) gibi şairler, yeni biçim ve tarzlarda şiirlere el atmışlardır (Javadi, 2005).
Abdül Kasım Lahuti 1909 yılında yani modernist Anayasa Devrimi’nin zaferle sonuçlanmasından iki yıl sonra Vafay-e be Ahd (Bir Sözün Yerine Getirilmesi) adlı ilk yeni şiiri kaleme almıştır. 1923 yılında Moskova’da, Victor Hugo’nun şiirlerinden birinin tercümesi olan Sangar-e Khonin (Kanlı Hendek) adlı ilk kafiyesiz şiirini (Nima tarzı şiir) yazmıştır (Langroudi, 1991).
Yeni şiirin yukarıda bahsi geçen ve şiirleri genel olarak Batılı şairlerin basit taklitleri olan bu öncülerinin tüm girişimlerine rağmen bu şairler, modern Fars şiirinin kurucusu olarak görülmemişlerdir. Çünkü bu şairlerin şiirlerinde yenilik sadece şeklen görülmüş ve onlar, eski ve geleneksel temalardan, ifadelerden ve benzetmelerle yollarını kesin bir biçimde ayırmaya çalışmamışlardır (Langroudi, 1991). Farsça şiirinin gidişatını değiştiren ve eski klasik ölçüyü (aruz) bıraktığını ve yeni bir stil (şiir-i āzād-serbest şiir) benimsediğini ilan eden kişi Muhammed İsfendiyari (1897-1959) yani daha çok bilinen adıyla Nima Yuşic olmuştur (Talattof, 2000, s. 26). Nima, Fransızca biliyordu ve Batı edebiyatı ve kültürüne aşinaydı. Fransız izlenimcileri Nima’da tesir bırakmıştı (Javadi, 2005). Nima’nın uzun lirik şiiri Afsāneh (Efsane, 1922), modern Fars şiirinin mihenk taşı olarak kabul edilir (Langroudi, 1991). Bu şiir, Fransız romantiklerinin yoğun etkisi altında kalmıştır (Javadi, 2005). Belli ki Victor Marie Hugo, Alphonse de Lamartine ve Alfred de Musset’in çalışmalarından da derinden etkilenmiştir (Zabihniya-Omran, 2012).
Modern Edebiyat Eleştirisi
Edebiyat eleştirisine de Avrupa’daki anlamıyla klasik Fars edebiyatında rastlanmamıştır. 19. yüzyılda, Avrupa liberal düşüncesi ile Rus eleştirel düşüncelerinden etkilenen İranlı entelektüeller, despotik Fars sistemine ve ona hizmet eden edebiyata karşı çıkmış ve bu da edebî eleştiri konusuna ilgi duyulmasına neden olmuştur.
Yeni eleştiri tarzı, klasik Fars edebiyatında gördüğümüz tarzda eleştirilerden tamamıyla farklıdır. Yeni eleştiri tarzı, konu ve ifade tarzı hakkındaki yargılardan oluşmuş ve rasyonel standartları benimseyecek şekilde ufkunu genişletmiştir. Ancak klasik Farsça edebiyat eleştirisi çoğunlukla söylemdeki belagat ve sözcüklerle yapılan sanatın yani sözcüklerin ustaca kullanılıp kullanılmadığının tartışılmasıyla sınırlı kalmıştır. Modern edebiyat eleştirisi, yazarları ve şairleri, sıradan insanların hayatlarıyla ilgisi olmayan temalardan uzaklaştırmış ve edebî eserlerin toplumsal değerlerini yargılamıştır. İranlı entelektüellerin bu alanda örnek aldıkları modeller, Avrupa edebiyatları olmuştur. Bu realist bakış açısı, 1838-1848 yılları arasında Rusya’da Belnisky (1810-48) gibi çağdaş eleştirmenleri hatırlatan toplumsal tutum ve davranışlarla bir arada olmuştur (Parsinejad, 2003).
Mirza Feth Ali Ahundzade (1812-1878), İran’daki modern edebî eleştirinin kurucusu olarak bilinir. Modern eleştiri, İran edebiyatına Ahundzade’nin 1866’da kaleme aldığı Qertitika’sı (Eleştiri) ile birlikte kazandırılmıştır. Ahundzade’nin Rusçaya hâkimiyeti, onun Rus yazar ve düşünürlerin eserlerinin asıllarını okumasını sağlamıştır. Ahundzade özellikle Rus edebiyat dünyasında hüküm süren realizmden etkilenmiş olsa da sahip olduğu fikirlerin bazı hususi taraflarının Voltaire ve Moliere’in etkisi altında geliştiği görülmektedir. Ahundzade’nin aralarında Mirza Ağa Han Kirmânî (1853-1896), Mirza Melkum Han (1833-1908), Zeynelabidin Merağeyi (1840-1910) ve Abdurrahim Talibof’un (1834-1911) bulunduğu ve 19. yüzyılda Fars edebî eleştirisinin öncüsü olan bir düşünür ve yenilikçi kuşağını etkilediğine de dikkat çekmek gerekir (Parsinejad, 2003). Bu kişiler, Avrupa’daki çalışmalardan da etkilenmişlerdir. Örneğin; Mirza Melkum Han’ın eserlerinde Fransız pozitivist Auguste Comte ve Voltaire’in etkisi görülür. Mirza Abdurrahim Talibof ise John Stuart Mill’in On Freedom (Özgürlük Üzerine) adlı eserinin Rusça tercümesinden ilham alarak Ezahat dar Khosus-e Azadi (Özgürlük Üzerine Açıklamalar) adlı eseri kaleme almıştır (Parsinejad, 2003).
Bu bağlamda modern Fars edebiyatının gelişimi için kritik öneme sahip etkenler arasında, Avrupa ve çoğunlukla Fransız edebiyatından yapılan erken dönem tercümelerin mirası olduğu mutlaka ifade edilmelidir. Yukarıda belirtilen çalışmaların her biri İran’ın entelektüel ikliminde köklü bir değişimin temelini atmış ve böylece yavaş yavaş yeni edebî türler ortaya çıkmış ve modern Fars edebiyatı gelişmiştir.
İran’daki Edebî Etkileşimin Ana Sebepleri
Etkileşim, edebiyatlar arasındaki ilişki olarak tanımlanır. Etkileşim vesilesiyle belirli bir A edebiyatı (kaynak edebiyat), başka bir B edebiyatı (hedef edebiyat) için doğrudan veya dolaylı olarak alıntı veya aktarma yapılan bir kaynak hâline gelebilir. Herhangi bir kültürel çoğul dizge tarihsel varlığının bir parçası olduğundan etkileşimin edebî tarihten ayrılamayacağı mutlaka ifade edilmelidir. Bu, etkileşimin tarihsel bağlamdan bağımsız kendi başına bir mesele olarak analiz edilemeyeceği anlamına gelir (Evan-Zohar, 1990, s. 54). Dolayısıyla edebî etkileşime neden olan koşulları tanımak için İran’da belirgin bir şekilde ortaya çıkan ve Fars edebiyatı çoğul dizgesinde değişimlere yol açan bu tarihsel bağlam mutlaka incelenmelidir.
19. yüzyılda İran bir anda kendisini, İngiltere, Fransa ve Rusya’ya yönelik sürekli artan ilgi ve rekabetin merkezinde bulmuştur. Bu, Avrupa ile daha fazla ilişki geliştirme noktasında bir başlangıç olmuş ve böylece İran’da uzun ve zor bir modernleşme yolculuğunun ilk aşaması başlamıştır. Bu süre zarfında bazı öğrencilerin Batı’daki teknikleri öğrenmek için Avrupa’ya gönderilmesi, İran’da matbaaların yayılmasıyla birlikte gazete ve kitapların çoğalması, 1852 yılında İranlı entelektüellerin Avrupa kültürü ile kapsamlı bir şekilde temas kurmalarını mümkün kılan Darülfünun’un (Teknik Üniversite) kuruluşu, 1864’te İran ile Hindistan ve Avrupa arasındaki telgraf hattının tamamlanması, Nasiruddin Şah’ın sık sık gerçekleştirdiği Avrupa seyahatleri, ülkede Avrupa’da kaleme alınan kitapları ve özellikle Avrupa’da yazılan edebî, felsefi, tarihî eserlerin tercümelerini satan kitapçıların kurulması ve İranlıların özellikle 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, Avrupa fikirleri ve kültürleriyle geniş bir şekilde temasa geçmesine yol açmıştır.
Evan-Zohar’ın (1990) belirttiği üzere direnç gösteren herhangi bir koşulun ortaya çıkmaması durumunda bu temaslar er ya da geç bir etkileşim oluşturacaktır. İran örneğinde, direnç gösteren bir koşul ortaya çıkmamıştır. Çünkü geleneksel dogmada akla bir temel bulamamış olan İranlı aydınlar çaresiz bir biçimde Avrupalı düşünürlerin düşüncelerini özümsemek durumunda kalmışlardır (Parsinejad, 2003). Bu entelektüeller özellikle Anayasa Devrimi’nden sonra (1905-1911) Batı uygarlığının bilimine ve teknolojisine erişmeye çalışmışlardır. Aslında bu değişim arzusu, İran’da Avrupa toplumunda ortaya çıkan şeylere karşı oluşan olumlu tavrı desteklemiştir. Entelektüeller, Avrupa medeniyetinin kendi kültürlerine aktarılması durumunda bu medeniyetin yardımı ile mevcut ve istenmeyen durumlarından kurtulmayı umut etmişlerdir. Ayrıca bu dönemde diğer disiplinlerin yanı sıra Avrupa ülkelerinin edebiyatlarına karşı da bir çeşit kültürel açıklık bulunmakta ve yurt dışından gelen her şeyin iyi olması gerektiği düşünülmektedir.
Buna ek olarak Even-Zohar (1990), etkileşimin bir çoğul dizgenin kendi içerisinde bulunmayan ögelere ihtiyaç duyduğu durumlarda da ortaya çıktığını açıklamaktadır. İran örneğinde, direnç gösteren koşulların bulunmamasına ek olarak güçlü bir ihtiyaç hissi de etkili olmuştur. Batılılaşmış entelektüellerin çoğu Fars edebî çoğul dizgesini yöneten normların artık etkili olmadığını ve bu nedenle değiştirilmeleri gerektiği düşüncesine sahiptirler. İran edebiyatının eski ve yeni edebî şaheserlerin tercüme edilmesine her şeyden daha çok ihtiyaç duyduğu düşünülmüştür. Zira İran’ın entelektüel ve edebî durgunluğu ve o zamana göre az gelişmiş olması büyük ölçüde modern dünyanın edebî düşünce, tarz ve yöntemleri ile temasa geçmemiş olmasından kaynaklanmaktadır (Baraheni, 1985).
Buna bağlamda direnç gösteren koşulların bulunmaması ve Farsçanın yerel dağarcığının sunmadığı ancak Avrupa’da dizgelerin sahip olduğu seçeneklere duyulan ihtiyaç hissi, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Fars edebiyat çoğul dizgesi içerisinde edebî etkileşimin ortaya çıkmasına yol açmış ve aslında dolaylı bir etkileşim kanalı olan tercüme, edebî etkileşimin ana kanalı olmuştur.
Bununla birlikte edebî etkileşim, hedef edebiyatın merkezine veya çevresine hasredilebilir. Yalnızca kaynak edebiyatın hedef edebiyat ile daha yüksek seviyedeki bir dağarcığa sahip olarak etkileşime geçmesi durumunda, hedef edebî çoğul dizgede merkezî bir konuma sahip olabilir ve onun dağarcığını şekillendirmede aktif olarak yer alabilir (Evan-Zohar, 1990). Bu sebeple bir sonraki bölümde Farsçaya tercüme edilmiş edebî eserlerin Fars edebî çoğul dizgesinde merkezî bir konuma sahip olması ve İran’daki modern Fars edebiyatının ortaya çıkmasına sebep olan faktörler incelenmektedir.
Batı edebiyatının tercümesinin, Farsça edebî çoğul dizgesi içerisinde merkezî bir konuma sahip olması ile sonuçlanan koşulları teşhis etmek için Evan-Zohar (1990) tarafından ortaya konulan ve tercüme edebiyatının, Fars edebiyatı açısından belli bir edebiyat çoğul dizgesinde merkezî bir konumda olmasına neden olabilecek üç ana durumu mutlaka incelemeliyiz.
Üç bin yıl gibi uzunca bir süreye yayılan bir tarihe sahip olan Fars edebiyatını “genç” veya “çevresel” olarak tanımlamak oldukça anlamsız olacaktır. İran edebiyatı, İslam medeniyetinin ve kültürünün zenginleştirilmesinde ve güçlendirilmesinde önemli bir rol oynamış, Osmanlı Türkiye, Müslüman Hindistan ve Türki Orta Asya’nın edebiyatlarını derinden etkilemiş ve diğerlerinin yanı sıra Goethe, Emerson, Matthew Arnold ve Jorge Luis Borges için bir ilham kaynağı olmuştur. Fars edebiyatının önemi ve üstünlüğü meşhur Avrupalı yazarlar ve düşünürler tarafından büyük ölçüde kabul edilmiştir. Örneğin; diğer yazar ve düşünürlerin yanı sıra Charles Augustin Sainte-Beuve, Firdevsi’nin Şahname’sini okumasının ardından (1804-1869), “Şahname gibi harika eserlerin dünyada var olduğunu fark etmiş olsaydık kendi çalışmalarımızla böylesine aptalca bir şekilde bu kadar gurur duymazdık” ifadelerini kullanmıştır (Bruijin, 1869). Öyleyse Fars edebiyatının genç ya da çevresel olmadığı açıkça görülmektedir.
Bununla birlikte incelenen dönemde yani 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, İran edebiyatının durumu, edebiyatta dönüm noktaları, krizler veya edebî boşlukların olması şeklindeki üçüncü duruma tam olarak uyuyordu. Meseleyi tarihsel olarak ele aldığımızda, Avrupa ülkeleriyle olan temasın etkisiyle o günlerde İran toplumunun yeni bir dönemin başlangıcına işaret eden bazı yeni öge ve özellikler deneyimlediğini söyleyebiliriz.
Modem öncesi zamanlarda (yazılı, resmî, yüksek) edebî dil, İran’daki sıradan insanların sözlü konuşma dillerinden farklı olmuş ve edebî gelenekte konuşma dili kullanılmamıştır. Geçmiş zamanlarda genel itibarıyla şiir her dönemde İran’daki tüm sınıflar arasında çok popüler olmuş ve diğer sanat biçimlerinin rollerini de yerine getiren bir tür ve sanatın özü olarak kabul edilmiştir (Mollanazar, 2001). Klasik Fars şiiri neredeyse tamamen kraliyet himayesinde üretilmiş ve soyut ve öznel temalar etrafında yapılandırılmıştır. O, insanların çoğunluğunun yaşam ve duygularının gerçek bir yansıması olmamış ve günlük dile yer vermemiştir.
Ancak 18. yüzyılın sonlarına doğru Batı ile temas, modern okulların kurulması, halk için eğitimi kolaylaştırmak, okuryazarlık oranının artması, gazete ve kitapların yaygınlaşması ve toplumda bir orta sınıfın oluşması dâhil çeşitli etkiler, Fars edebiyatını dönüştürmeye başlamıştır. Hükûmetin verimliliğini ve bilginin yayılmasını artırmak amacıyla yetkililer ve tarihçiler tarafından kullanılan yazı dilini sadeleştirmek için bir girişimde bulunulmuştur. Mirza Taki Han Emir Kebir, dilin sadeleştirilmesi sürecinin ilerletilmesinde en etkili kişi olmuştur (Mollanazar, 2001). Kaçar Hanedanı’nın son dönemlerine doğru özellikle 1906 Anayasası Devrimi sırasında ilerici fikirler çoğalmaya başlamıştır.
Anayasa Devrimi ile halkın yaşadığı hayat, ilgi odağı olmaya başlamış, sıradan insanlar tarihsel olaylara müdahil olmuş, sıradan insanların sosyal hiyerarşi içerisindeki varlıkları önem kazanmış ve geçmişte seçkin sınıflar önemli olarak kabul edilir, edebiyatta onlar tarafından geliştirilen dil kullanılıp okunur ve sıradan insanlar güç hiyerarşisi içerisinde görmezden gelinirken artık sıradan halkın dil tarzı “edebî kanona uygun olma” vasfını elde etmiştir ve artık edebiyatta onların dili yani “halkın dili” kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra ülkede bir dönüm noktası olmuş ve Fars edebiyatında emsali olmayan yeni bir ifade biçimine duyulan ihtiyaç belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Klasik edebî modellerin artık zamanın gereksinimlerini yansıtamadığını savunan dönemin entelektüelleri ve edebî figürleri, eleştirel fikirlerini ifade etmek ve değişen toplumun taleplerini ve sorunlarını dillendirmek için modern bir yol ve model arayışına girmişlerdir. Klasik Fars edebiyatının karmaşık dilinden uzak durmaya ve İran’daki tüm insanların sesi olabilecek yeni bir edebiyat dili oluşturmaya çalışmışlardır. Bu durumda Batılı eserlerin tercümesi kullanışlı bir model olarak gündeme gelmiştir. Tercümanlar, eserlerin asıllarına sadık kalmak istediklerinden daha basit, sade ve doğal bir dil benimsenmiştir. Genel olarak İranlı nesir tercümanları konuşma dilini kabul etmiş ve tercümelerinde konuşma dilini kullanmıştır. Bunun sonucunda Avrupa dillerinden yapılan tercümeler, sade bir şekilde yazma tarzını şekillendirme noktasında çok önemli bir rol oynamış ve edebî boşluğu doldurmaya yardımcı olmuştur.
Entelektüellerin ve edebiyatçıların, yazma tarzının sadeleşmesine yönelik ortaya çıkan harekete ek olarak dönemin gerekleri bağlamında insanları aydınlatmak ve kitap ve makaleler vasıtasıyla insanları düşünce eğitimine tabi tutmak için uygun zeminler bulmaya çalıştıkları ve ülkenin mevcut istenmeyen koşullarını eleştirmek istedikleri ifade edilmelidir. Bu bağlamda klasik edebiyat özellikle de klasik şiir çağının sona erdiğini ve onun soyut ve öznel temaları ile geleneğe ait olduğunu düşünmüşlerdir. Klasik edebiyatın, çağın siyasi ve toplumsal istek ve arzularını doğru betimleyemediği düşünülmüştür. Bu koşullar altında özellikle Avrupa’daki edebî türlerin, İranlı entelektüellerin, hakikatin içerisine bir tünel açan ve mevcut gerçekleri ortaya çıkaran taşlayıcı (hicivsel-satirik) ve kavgacı (mücadeleci) temalara sahip bir tür edebiyata olan ihtiyacı karşılayabileceği varsayılmıştır (Ghazalsofli, 1998).
Yine bu noktada, Avrupa’da kaleme alınmış çeşitli eserlerin tercümeleri, kullanışlı bir model olarak görülmeye başlanmış ve mevcut edebî boşluğu doldurma noktasında faydalı oldukları kabul edilmiştir.
Bu bağlamda Fars edebiyatı çoğul dizgesi içerisindeki dinamikler, ülkenin sosyokültürel koşulları, kurulu modellerin artık genç nesil İran entelektüelleri ve edebiyatçıları için uygun olmadığı bir dönüm noktası yaratmıştır. Böyle bir dönüm noktasında Fars edebî çoğul dizgesinin menşeinde emsali olmayan yeni edebî modeller ve temalara (basit ve sade yazma tarzı ve kavgacı-mücadeleci edebiyat) duyulan ihtiyaç muazzam bir şekilde hissedilmiş ve tercüme edilen eserlerin mevcut boşluğu doldurmaya uygun oldukları düşünülmüştür. Bu durumda Avrupa modellerinin Fars edebiyatı dağarcığına sızması kolay olmuş ve dolayısıyla edebiyat tercümeleri Fars edebî çoğul dizgesi içerisinde merkezî bir konuma gelmiştir.
Sonuç
Tercüme, farklı dil grupları arasındaki iletişim için vazgeçilmez bir araçtır. Tercüme, bir ülkede yaşayan insanlara yeni ufuklar kazandırır ve diller, kültürler ve edebiyatlar arasındaki boşluğu kapatmanın bir aracı olarak hedef dilde var olan boşluğu doldurabilir. Başka dillerden Farsçaya yapılan tercümeler uzunca bir tarihe sahiptir ve bu tercümeler, İran uygarlığının evriminde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle 19. yüzyılın ortasından bu yana Avrupa dillerinden yapılan tercümeler, İran’daki çeşitli modernleşme projelerinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu tercümeler, Fars edebî çoğul dizgesine yeni tema ve modellerin kazandırılmasında önemli bir rol oynamıştır.
İran’da Batı kültürünün etkili hâle gelmesinden önce Fars edebiyatında, modern anlamlarıyla drama, roman, kısa hikâye, modern Pers şiiri ve modern edebiyat eleştirisi gibi edebî türlerin görülmediği ileri sürülebilir.
19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Batı dillerinden yapılan tercümeler, yazarlara daha önce bilmedikleri modellerden örnekler sağlamıştır. Bu modeller, edebiyat alanında yeni bilgilerin yolunu açmış ve böylece yavaş yavaş İran’ın edebî ikliminde köklü bir değişim ile yeni edebî türlerin ortaya çıkışının temeli atılmıştır.
Çoğul dizge kuramı perspektifinden bakıldığında, İranlıların Avrupa düşünceleri ve kültürleri ile geniş temasları, direnç gösteren koşulların bulunmaması ve 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan, Fars edebiyatı içerisinde mevcut olmayan fakat Avrupa dizgeleri içerisinde mevcut bulunan seçeneklere duyulan güçlü bir ihtiyaç hissi nedeniyle İran’da aslen dolaylı bir etkileşim kanalı olan tercümenin edebî etkileşimin ana kanalı hâline geldiği gözlemlenmiştir.
Kaçarların yönetimi altında ve özellikle 1906 Anayasa Devrimi’nden sonra edebiyat tercümelerinin Fars edebî çoğul dizgesi içerisinde merkezî bir konuma sahip olduğu açıkça görülmüştür. Çünkü Fars edebî çoğul dizgesi içerisindeki dinamikler, Avrupa dillerinde kaleme alınmış eserlerin tercümesinin içinde düşülen edebî boşlukları doldurmada aktif olarak görev yaptığı ülkede bir dönüm noktasının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Aslında klasik Fars edebiyatında sıradan insanlar tarafından anlaşılabilecek sade bir yazı stili ile insanları aydınlatmaya ve onların sahip oldukları haklar konusunda onlarda bir bilinç uyandırmaya uygun hiciv ve mücadele temalı edebî türlerin olmayışı, İran aydınları ve edebî figürleri arasında bu tür edebî boşlukların hissedilmesine neden olmuştur. Böyle bir durumda tercüme, İran kültürüne yeni yerel unsurlar, yeni dil yapıları ve daha önce Fars edebiyatı içerisinde hiç rastlanmamış yeni edebî türler ve tarzlar kazandırmıştır. Bu nedenle tercümeler, içine düşülen boşluklarını doldurmuş ve Fars edebî çoğul dizgesinde merkezî bir konum elde etmiştir. Bu bağlamda tercümenin modern Fars edebiyatının inşası ve şekillenmesini etkin bir şekilde kolaylaştırdığı ve bu noktada ciddi katkıda bulunduğu ileri sürülebilir. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, edebiyat tercümelerinin Fars edebî çoğul dizgesi içerisinde merkezî bir pozisyona sahip olması oldukça doğal ve kabul edilebilirdi çünkü modern Fars edebî çoğul dizgesinin gelişimi büyük ölçüde Avrupa dillerinden Farsçaya yapılan tercümelere dayanıyordu.
Kaynakça
Ahmadi, M. (2013). The influence of translation on the works of Iranian playwrights. Presentation at the Conference on Translation and Contemporary Persian Literature. Tehran: Allameh Tabataba’i University.
Alavi, B. (2007). Tarikh va tahavole adabiyate jadide Iran [History and evolution of modern Iranian literature]. (Çev. Shalchi, A.. Tehran: Neghah.
Alavi, F. (2000). The Contribution of French Literature in The Emergence of the Modern Novel in Iran. Pajoheshe Adabiyate Moasere Jahan, 8, 90-103.
Arianpour, Y. (1976). Az saba ta nima [From saba to nima]. Tehran: Zavvar.
Aryanpur-Kashani, M. (1973). Tarikh-e ada-biyate Iran [History of Iraninan literature]. Tehran: Keyhan.
Baharlouian, S. ve Ismaili, F. (2000). Shenakhtnameye Sadeq Hedayat [Recognition of Sadeq Hedayat]. Tehran: Qatreh.
Bahrami, N. (2013). The role of translation of French poetry in the emergence of modern Persian poetry. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Alzahra University, Tehran.
Balay, C. (1998). Peydayesh-e romane farsi [The emergence of Persian novel]. (Çev. Ghavimi, M. ve Khattat, N.). Tehran: Moeen.
Baraheni, R. (1985). Kimya va khak [Elixir and clay]. Tehran: Morghe Amin.
Berk, Ö. (2006). Translating the “West”: The Position of Translated Western Literature Within the Turkish Literary Polysystem. Review of Literatures of the European Union, 4, 1-18.
Bezhan, F. (2005). The Study of The Translation of Foreign Fictions And its Role in the Renovation of Fiction in Afghanistan. Irannameh, 85, 71-98.
Bruijn, J. T. P. (2013). Persian literature. http://www.britannica.com/art/Persian- literature/Classical-prose adresinden erişilmiştir.
Even-Zohar, I. (1990). Polysystem Studies. Poetics Today, 11(1), 1-251.
Fazelian, P. (2011). Translation of Western literature and its role in reforming Persian literary canon. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Allameh Tabatabai University, Tehran.
Ghazalsofli, M. A. (1998). Persian language & literature: A political review of Iranian contemporary poetry. http://www.iranchamber.com/literature/articles/political_review_iranian_contemporary_poetry.php#sthash.VpGUQj89.dpuf adresinden erişilmiştir.
Gholam, M. (2001). The Role of Translation in the Rise of The Historical Novel in Iran. Zaban va Adabiyate Farsi, 32, 147-170.
Ghorbani, A. (2001). An annotated contemporary Persian poetry. Maaz Publications.
Hedayat, S. (2013). In ensyclopedia Irannica online. http://www.iranicaonline.org/articles/heda yat-sadeq-i adresinden erişilmiştir.
Hermans, T. (1999). Translation in systems. Manchester: St. Jerome.
Hoqouqi, M. (1998). Morori bar tarikhe adabiyate emroze Iran [A review of the history of the Iranian contemporary literature]. Tehran: Ghatre.
Javadi, H. (2005). Literature in Persia. A. Chahryar (Ed.). History of civilizations of central Asia: Towards the contemporary period: From the mid-nineteenth to the end of twentieth century (6. Cilt) içinde (ss. 834-850). United Nations: UNSCO.
Kunt, A. S. (2007). Enrichment of national literature through translation: Significance of the translation bureau in the Turkish Republic’s social and cultural life, as well as Turkish translation history. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Langroudi, S. (1991). Tarikhe tahlile shere no [The history of modern poetry analysis]. Tehran: Markaz Publication.
Mir-Abedini, H. (1998). Sad sal dastannevisiye Iran [A hundred years of Iranian fiction writing]. Tehran: Cheshmeh.
Mirsadeghi, J. (2003). Jahane dastan [Story world]. Tehran: Eshare publication
Mollanazar, H. (2001). Naturalness in the translation of novels from English to Persian. (Yayımlanmamış doktora tezi).University of Warwick, Coventry.
Parsinejad, I. (2003). A history of literary criticism in Iran, 1866-1951. Maryland: Ibex Publishers.
Presentation at the Conference on Translation and Contemporary Persian Literature. Tehran: Allameh Tabatabai University.
Safari, S. (2013). The influence of translation on the works of Iranian playwrights.
Shuttleworth, M. (2001). Polysystem theory. M. Baker (Ed.). Encyclopedia of translation studies içinde (ss. 176-177). London and New York: Routledge
Talattof, K. (2000). The politics of writing in Iran: A history of modern Persian literature. New York: Syracuse University Press.
Yavari, H. (2002a). Persian language & literature: The Persian novel. http://www.iranchamber.com/literature/articles/persian_novel.php#sthash.7iNwfzB2.d puf adresinden
Yavari, H. (2002b). Persian language & literature: The Persian short story. http://www.iranchamber.com/litera-ture/articles/persian_short_story.php adresinden erişilmiştir.
Yifeng, S. (2008). Opening the Cultural Mind: Translation and the Modern Chines Literary Canon. Modern Language Quarterly, 69(1), 13-27.
Zabihniya-Omran, A. (2012). Tasir va Nofoze Romantike Hugo, Musset and Lamartine bar Afsānehye Nima [The influence of Hugo, Musset and Lamartine’s Romantic on Nima’s Afsāneh]. Journal of Adabiyate Ghanaie, 19, 55-76.
[1] Batı dillerinden yapılan edebî tercümelerin, 19. yüzyılın ortalarından itibaren başlayan bir Batılılaşma şeklinde tezahür ettiği üzere Türk modernleşme sürecinde önemli bir rol ve işlev oynadığı genel olarak kabul edilmektedir.