Giriş
20. yüzyılın başlarında yani ırkçılık ve sömürgecilik faaliyetlerinin zirve döneminde yeşermeye başlayan bir düşünce ve eylem akımı olarak Pan-Afrikanizm (Pan-Afrikacılık) siyasal, ekonomik ve kültürel boyutları bulunan mega ölçekli bir tasavvuru temsil etmektedir. Renk (ırk) ve kültür bilinçlenmesine bağlı bu tasavvur ya da ideoloji siyasi entegrasyon düzleminde Afrika kökenli insanları bir Afrika devleti çatısı altında toplamayı düşlerken Afrikalılar arasında ekonomik ve kültürel etkileşimi arttırarak Afrikalılığı reel bir güce dönüştürmeyi hedeflemektedir. Sömürgecilik ve ırkçılığa karşı geliştirilen bu tavır Afrikalıların temsil edildiği Batı dünyası içinde bu ideolojinin kurucu babaları olarak görülen Edward W. Blyden, Henry Sylvester-Williams, George Padmore, Marcus Garvey ve W.E.B. du Bois gibi isimlerin çabalarıyla yeşerip dal budak salarken II. Dünya Savaşı sonrasında Afrika Kıtası’nda da etkili olmaya başlamış ve Kwame Nukrumah, Partice Lumumba, Julius Nyerere gibi söylevlerinde Pan-Afrikancılıkla ön plana çıkan liderler boy göstermeye başlamıştır.
Elbette ki Afrika kıtasında yaşayan ya da kıta ile irtibatlı Müslüman düşünce adamları, akademisyen, aktivist ve politikacılar da Pan-Afrikanizm düşüncesiyle zaman zaman etkileşime girerek Müslüman kimlikleri ile Pan-Afrikancı kimliği bağdaştırmaya çalışmışlardır. Bugün Pan-Afrikan bir görünüme sahip olan Afrika devletlerinin üye olduğu Afrika Birliği (AfB) ve Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Anlaşması (AfCFTA) gibi oluşumlara nüfusunun tamamı ya da büyük bir bölümü Müslüman olan devletler de dâhildir. Benzer şekilde Pan-Afrika tabelası altında faaliyet yürüten Pan-Afrika Müslüman Gazeteciler Cemiyeti, Pan-Afrika Müslüman Öğrenciler Birliği gibi çok sayıda sivil örgütlenmenin varlığı da Pan-Afrika idealizminin Müslüman Afrikalıların düşünce dünyasında kısmen yer bulduğunu göstermektedir.
Çok boyutlu görünüm arz eden bir düşüncenin insanların zihin dünyasında ve eylemlerinde gerçekte nasıl bir etkiye sahip olduğunu sağlıklı bir şekilde ölçümlemek ve çözümlemesini yapmak hele de kaynak yokluğunda uzun soluklu bir araştırma gerektirse de biz bu çalışmada iki yönlü bir sorgulamanın peşine düşerek öncelikle İslami düşünce ve pratiklerin Pan-Afrikan düşüncesinin oluşumuna etkilerini ve sonrasında Pan-Afrikanizm fikrinin Afrikalı Müslümanların düşünce hayatına etkilerini aydınlatmak amacını gütmekteyiz. Bu minvalde Pan-Afrikanizm düşüncesinin tarihsel süreci, İslami düşünce ile temas noktalarının tespiti yapıldıktan sonra hem Müslüman hem de Afrikalı kimliğine sahip bazı düşünce ve eylem adamları özelinde bir değerlendirmeye gidilerek Pan-Afrikanizmin Afrikalı Müslümanlar nazarında işgal ettiği yer çözümlenecektir.
Pan-Afrikanizm Tasavvurunun Gelişiminde Tarihsel Süreç
Pan-Afrikanizm şeklinde adlandırılan tasavvuru Britannica Afrika kökenli insanları ortak çıkar etrafında birleştirme fikri şeklinde tanımlamaktadır (Kuryla, 2022). Aynı kavramı Africana’da ise tüm Afrikalıları kapsayacak şekilde diasporadaki Afrikalıların da dönüş yapabilecekleri tek bir Afrika devleti amaçlayan siyasal bir proje olarak açıklamaktadır. Kavram kültürel alanda ise Afrikalıların edebi ve sanatsal faaliyetlerden müteşekkil bir doktrin olarak değerlendirmektedir (Appiah, 1999, s. 1484). Farklı bir görüşe göre ise Pan-Afrikanizm ortak vatan arzusu, ırk eşitliği, birlik ve Afrika kökenli insanların sosyal koşullarının iyileştirilmesini kapsamaktadır (Odamtten, 2019, s. 92). Ancak pek çok yorumcuya göre Pan-Afrikanizm kavramının nasıl tanımlanması gerektiği sorunu hala güncelliğini korumaktadır.
Bu tanımlama girişimlerinden anlaşılacağı üzere Pan-Afrikanizm en genel haliyle diasporada ya da Afrika kıtasında yaşayan Afrika kökenli tüm insanların birleşmesine ve özgürleşmesine çağrı yapan simültane yürütülen entelektüel, kültürel, sosyal, siyasi, ekonomik ve sanatsal projeleri barındıran bir tasavvur olarak değerlendirilebilir. Bu tasavvurun gelişim sürecine kabaca bakıldığın farklı evrelerin söz konusu olduğu görülmektedir. Bu evreler kronolojik sıraya göre (Rabaka, 2020, ss. 8-9) 1776-1900 arasında Pan-Afrika düşüncesinin doğuşu, 1900-1958 Pan-Afrika Hareketi’nin ivme kazandığı yıllar ve 1958’den günümüze Pan-Afrika Hareketi olarak şekillenmiştir. Bütün bu süreç boyunca ve farklı başlıklar altındaki arayışlarda en temel motivasyon özetle “Afrika Birliği” ya da başka bir ifadeyle “Afrikalıların Birliği” fikri etrafında şekillenmiştir.
Pan-Afrikanizm yani Afrikalılığa yönelik kolektif bir bilinç gelişimi kökleri çok da gerilere uzanamayan eylemsel olarak köle isyanlarının ivme kazanmasıyla Yeni Dünya ve Karayipler’de başlarken bunun ete kemiğe bürünerek düşün evrenine taşınması 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşir. Amerika kıtası’nda köle isyanları boyunca ve kölelikten kaçış hikayeleri çoğaldıkça Afrikalılık ya da o dönemin jargonuyla konuşacak olursak siyahilik (zencilik) üzerinden ortak bir bilinç gelişmeye başlar. Kaçan insanların birbirlerine yardım etmeleri, yer altı örgütleri oluşturmaları, plantasyonlarda isyan örgütlemeleri bu ortak bilince tutunma çabasını alevlendirdikçe alevlendirir. Kitleselleşmenin henüz başladığı adı konmamış bu bilinçlenme etrafında toplaşan insanların temel motivasyonu elbette hayatı zindana çeviren ırkçılıktan ve köle sisteminden tüm siyahilerin bir an önce kurtulmalarına yardımcı olmaktır.
Ali Mazrui (1986/1992, s. 110), Pan-Afrikanizm Hareketi’ni Batılıların renk ayrımcılığının yani ırkçı tutumlarının doğurduğuna işaret etmektedir. Bu nedenle Pan-Afrika düşüncesinin temelinde siyah milliyetçiliğinin yattığının tespitini yapmak abartı olmayacaktır. Bu noktada özellikle siyahi milliyetçiliğe öncülük eden Marcus Garvey’in ismi zikredilmelidir. Malcolm X’in babasının da dâhil olduğu Garveyizm ekolü beyazların ırkçı ve dışlamacı tavırları karşısında siyahilerin kendi ekonomik ve siyasi güçlerine dayanarak karşı bir güç oluşturmaları gerekliliği temelinden hareket ederek bir dizi iktisadi girişim başlatmıştır.
Giderek ivme kazanan Pan-Afrikanizm Afrika kökenli insanlar arasında işbirliği ve etkileşimi arttıracak şekilde iktisadi de olmak üzere yeni formlar kazanırken Pan-Afrika kongrelerinin düzenlenmeye başlanmasıyla kurumsal bir platform kazanır ve Pan-Afrikan önderler Avrupa metropollerinde bir araya gelmeye başlar. Belirli aralıklarla düzenlenen Pan-Afrika kongrelerinde Batı’da karşılaşılan ırkçılığın yanında sömürge altında talan edilen Afrika kıtasının geleceği de tartışmalara konu olur. Kongre katılımcılarının temel motivasyonu ırkçılığa ve sömürgeci faaliyetlere karşı ortak bir tavır belirleme ve kolektif mücadelenin yol haritasını oluşturmaktır.
Pan-Afrikan bakış açısının Paris’te özel bir forma bürünerek aynı zamanda kültürel Pan-Afrikanizm adı verilen Negritute akımına dönüşmesinde Frankofon dünyada yer alan Afrika kökenli entelektüellerin düşünsel, kültürel ve sanatsal çalışmalarının etkisi olmuştur. Senegalli şair-politikacı Léopold Sédar Senghor ve Aliane Diop gibi isimlerin yanında Martinik asıllı Aimé Césaire’ın şiirleri Afrikalılığı kutsamaya başlar. Aliane Diop’un girişimiyle başlayan Présence africaine dergisi bu faaliyetlerin yürütüldüğü en önemli mecraya dönüşür. Aynı dönemlerde Senegalli Antropolog Şeyh Anta Diop’un akademik eserleri ise Afrikamerkezciliği ve Afrika Medeniyeti fikirlerine ivme kazandırır (Harris ve Zeghidour, 1999, s. 714).
İtalyan işgaline direnen ve sömürge girişimlerinin başarısız olduğu Etiyopya ve Sahra Altı Afrika’da ilk bağımsızlık kazanan Gana, Pan-Afrikanistler için siyasal yönden önemli birer merkeze dönüşürken Senegal’in başkenti Dakar’da Senghor, Aliane Diop ve Şeyh Anta Diop gibi sanatsal ve akademik çalışmaların ivme kazanmasıyla Pan-Afrikanizmin kültürel başkenti haline gelir. Örneğin Mazrui’nin tespitine göre Negritute akımı içinde yer alan, şiirler ve operalar yazan Senghor’un Pan-Afrikancılığı siyasi aktivizmden çok düşünce ve estetikle ilgilidir (Mazrui, 2005, s. 57).
Siyasal alanda ise II. Dünya Savaşı sonrasında sömürgeciliğin çözülme sinyallere başladığı bir dönemde Pan-Afrikanizm’den etkilenen Afrikalı lider şahsiyetlerin sayısı artış gösterirken bu insanların temel meselesi birlik olmak ve Batı karşısında paramparça olmadan hayatta kalabilmektir. Pan-Afrika düşüncesinin önemli ismi Kwame Nkrumah’ın sıklıkla tekrar ettiği “Afrika birleşmeli” söylemine gerçeklik kazandırmak için yapılan toplantı ve kongreler tek bir siyasi devlet altında tüm Afrikalıların birleşmesini sağlayamasa da bu Pan-Afrikanizm’in ölümü değildir. 1963 yılında Afrika Birliği Örgütü (OAU)’nün kurulması ve siyasal arenada başarılamayan birlik söylemlerini ekonomik ve kültürel düzlemde diri tutabilmek için girişimler devam ettirilir.
1963-2002 yılları arasında yürürlükte kalan OAU’nun fiiliyata geçişi Afrikalıların birliği açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 1884-1885 Berlin Konferansı sonrasında büyük bir parçalanma yaşayan Afrika Kıtası ilk kez birlik olma adına somut bir örgütlenme gerçekleştirmiştir (Malisa ve Missedja, 2020, s. 41). Pan-Afrikanizm hanesine büyük bir kazanım olarak geçen OAU’nun kurulum sürecine bakıldığında ise 1963 öncesinde 1958-1960 aralığında bir dizi oturumun yapıldığı görülmektedir. Söz konusu dönemde bağımsızlık kazanmış Müslüman kimliğiyle bilinen Sudan, Libya, Fas, Tunus ve Mısır bu oturumlara iştirak ederek Pan-Afrikan bir oluşum olan OAU’nun kurulmasına destek sağlamışlardır (Asante ve Chanaiwa, 1999, s. 725).
1963 sonrasında Pan-Afrikanizm Soğuk Savaş’ın getirdiği ideolojik çekişmelerin gölgesinde kurulan uzun ömürlü diktatöryal rejimler nedeniyle uzun süreli bir çöküşe girerek parlak dönemini geride bırakmıştır. Ancak 90’lı yıllarla birlikte Soğuk Savaş’ın bitmesi ve küreselleşme eğilimleri ışığında Pan-Afrikanizmin yeniden canlanma emareleri göstermeye başladığı görülmektedir. Afrika Kıtası ülkeleri arasında sınırları açarak gümrüksüz ticari işlemler yapılması, insan ve mal mobilizasyonu sağlanması gibi mega ölçekli projeler söz konusu olmaya başlayarak Afrika Birliği’nin gündemine girmiştir (Orakçı, 2021).
Pan-Afrikanizm Düşüncesinin Babası Edward
W. Blyden ve Afrika İslam’ı
Yukarıda kısaca tarihsel gelişim süreci özetlenen Pan-Afrikanizm tasavvurunun İslam dinî ile ve Müslüman Afrikalılarla temas noktalarını tespit etmek oldukça zor görünmektedir çünkü Yeni Dünya ve Karayipler’de ortaya çıkan bu düşünce karma bir topluluk içinde yeşermiştir. Kölelerden ya da daha sonrasında kölelerin çocukları ve torunlarından oluşan bu topluluk hem Afrika Kıtası’na uzanan geçmişleri hem de dinî inanışları nedeniyle büyük bir çeşitlilik arz etmektedir. Bilindiği gibi köle topluluklarının içerisinde aynı zamanda Müslümanlar da yer almışlardır. Örneğin siyasal bilinçlenmede önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilen Haiti Devrimi’nin mimarları arasında yer alan ve bu adada köle isyanlarını ateşleyen Boukman ve Fatiman gibi isimlerin Müslüman oldukları bilinmektedir (Buck-Morss, 2009/2012, s. 151). Ancak biz bu bölümde çerçeveyi biraz daha netleştirmek adına meselenin düşünsel boyutunu ele almayı uygun görmekteyiz. Bu sebepten ötürü Pan-Afrikanizm tasavvurunun kurucu babaları arasında gösterilen Edward Wilmot Blyden üzerinden hareket etmeyi uygun gördük.
19. yüzyılın ikinci yarısında yazdıklarıyla kendisini hissettiren Blyden bu özelliği nedeniyle Pan-Afrikanizm düşüncesinin doğuşunda kendisine önemli bir rol atfedilen ve zaman zaman bu düşüncenin babası olarak adlandırılmaktadır. Turner’a (1997, s. 172) göre Edward W. Blyden’ı önemli kılan hususlardan biri Batı Afrika İslamı’nı ve Pan-Afrikanizm’i entelektüel düzeyde ilgi alanına sokan ilk siyahi fikir adamı oluşunda yatmaktadır. Kiliseye mensup biri olarak Edward W. Blyden aynı zamanda İslam dinî üzerine de Batı Afrika’da gözlemlerde bulunmuş ve Afrika kültürüne daha az zarar verdiğini düşündüğü İslami öğretileri Afrikalı şahsiyeti adına Hristiyanlığa göre daha tercih edilebilir bulmuştur (Odamtten, 2019, s. 153). Blyden’ın Pan-Afrika düşüncesine yaptığı orijinal katkı ise Batı Afrika İslamı’nı siyahi kültür milliyetçiliğinin paradigması olarak kullanmasından kaynaklanmaktadır. Liberya ve Sierra Leone’ye yaptığı geziler ve Müslümanlarla iletişimleri sayesinde Blyden ırki önyargılara yer vermeyen İslam dininde kardeşlik olgusunun önemli bir yer tutması nedeniyle İslam’ın Afrikalılar üzerindeki birleştirici gücünü keşfetmiştir (Turner, 1997, s. 174).
Blyden İslam dininin Afrikalılar üzerindeki dönüştürücü etkisini yaptığı seyahatlerde pagan köyler ile İslamlaşmış köyler arasındaki atmosferi kıyaslayarak fark etmiştir. Bu nedenle Hristiyanlık, İslam ve Siyah Irk (Christianity, Islam and Negro Race) başlıklı kitabında İslam dininin insanlar üzerindeki karakter inşa eden, ahlaki, duygusal ve insanlık durumunda meydana getirdiği köklü değişime dikkat çekmektedir. Kur’an’ın önemli bir eğitim aracı olduğunu kabul eden Blyden onun ilkel topluluklar üzerindeki tesirinden müthiş derecede etkilenmiştir. Aynı dinî metin etrafında toplanan toplulukların ister Hausa olsun ister Mandinka bir birliktelik oluşturduklarının altını çizmektedir.
Blyden’ın (1888/2013) önemli tespitlerinden biri de Hristiyan Afrikalılar ile Müslüman Afrikalılar arasındaki karşılaştırmasından doğmaktadır: İslami öğretilerin Araplar üzerinden kıtada yayılım gösterse de Araplardan bağımsız özgür ve bağımsız bir karakter inşa ettiğinin altını çizen Blyden, Hristiyanlaşma sürecinin ise tamamen Avrupa’ya bağlı sürdürüldüğünün altını çizmektedir. İslam dininin yerelleşmesine yani Afrikalılaşmasına vurgu yapan Blyden Müslümanlar dışa bağlı olmadan kendi ibadethanelerini, ticari aktivitelerini, sosyal hayatlarını organize edecek örgütlenmeler geliştirebilirken Hristiyan Afrikalılar kiliselerinin kurulumu ve desteklenmesi için Avrupa’ya ihtiyaç duymaktadırlar. Hristiyanlığı Arapça üzerinden yayma gibi bir hedef taşıyan Blyden bu nedenle Hristiyanlığın da benzer bir süreç geçirmesi gerektiğine inanarak kilisenin Afrikalılaştırılmasını teşvik etmiş ve Afrika kiliselerinin kurulumunu teşvik etmiştir (Odamtten, 2019, s. 153).
Odamitten’e (2019, s. 130-132) göre Blyden ve Batı Afrika’daki Müslüman topluluklar arasında hasıl olan ilişki Pan-Afrikanizm’in kurucu babası sayılan Bylden’ın Arapçanın ve Akdeniz kültürünün kıtaya ulaşması ve ilkel toplulukları siyasi, kültürel ve ekonomik dönüşümü üzerinden Afrika kültürünü ve Afrika’daki insan hareketliliğini daha iyi kavramasına kıta dışı ve içi kültürlerin etkileşimindeki dinamizmi görmesine yardımcı olmuştur. Ancak Blyden’ın İslam dinî ve Müslümanlarla teması derinleştikçe ve sempatisi arttıkça gizlice Müslüman olduğu da dillendirilmeye başlamış ve önceleri Abdulkerim daha sonra ise Muhtar olarak adlarını alarak Abdulkerim Muhtar Blyden’a dönüşmüştür. Bu durumunun ona Hristiyanlar arasında düşmanlar kazandırdığını vurgulayan Odamtten gene de Blyden’ın sonuna kadar Hristiyan kaldığını belirtmektedir. Ne var ki Turner (1997, s. 181) 1886’dan itibaren Blyden’ın İslam’a geçişinin açık hale getirdiğini belirtmekte ve bu tarihte mensup olduğu kilisedeki görevinden istifa edişini ve Fransız sömürüsünü sonlandırmak için Liberya ve Sierra Leone’de cihad başlatan Samori[1]’nin hayranı haline geldiğini belirtmektedir. Tarihi ilginçliklerden biri ve onun İslam’a geçtiği tezini güçlendiren bir diğer hadise de ismi Pan-İslam fikri ile özdeşleştirilen Sultan II. Abdulhamid’in Blyden ile temas etmesi ve kendisine Batı Afrika’da İslami eğitime hizmetlerinden dolayı 1905 yılında Mecidi nişanı verilişidir (Odamtten, 2019, s. 130, 133).
Müslüman ve Pan-Afrika Kimlikleri: Çatışma mı Uzlaşı mı?
Pan-İslam düşüncesinin ve Pan-Afrikanizm düşüncesinin aynı dönemlerde şekillenmesi de esasında Müslümanların ve Afrikalıların sorunlarının ortaklığına işaret etmektedir. Batı karşısında var oluş mücadelesi verilen bir iklimde batı-dışı dünyada birlikteliğe vurgu yapan mega tasavvurlar etkilidir. Rus dünyasında Pan-Slavizm, İslam dünyasında Pan-İslamizm ve Afrika için Pan-Afrikanizm. Bunlar 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ivme kazanan düşünce akımlarıdır. İslam dünyası ile Afrika arasında bir kader ortaklığı söz konusu olmaktadır ve Afrikalı Müslüman bu kesişimin tam ortasında yer alır. Bu kesişimde Afrikalı Müslümanların konumu daha kendine has bir hal almaktadır çünkü Afrika ve İslam kimliğini örtüşük hale getirmek icap etmektedir yani hem Afrikalıların menfaatlerini hem de Müslümanların menfaatlerini gözetmek zorunluluğu ortaya çıkar.
Sultan II. Abdulhamid’in Blyden’ı Mecidi nişanı ile taltif edişi de Pan-İslam ve Pan-Afrika tasavvurları arasında benzeşim ve paralelliklerin olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Dönem itibariyle hem İslam dünyasının hem de Afrika Kıtasının sömürgecilikten muzdarip oluşları Batı karşısında toparlanma arayışı içinde oluşları ortak bir sorunla karşı karşıya olduklarını göstermektedir. Ancak şu da belirtilmelidir ki Pan-İslam düşüncesinin etkili olmaya başladığı ve siyasal alana yansıdığı dönemde henüz Pan-Afrikanizm kuluçka evresindedir. Pan-İslam fikrinin giderek zayıfladığı bir ortamda Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıktığı ve hilafet makamının ilga edildiği bir ortamda Pan-Afrika fikri yeşermeye ve Afrikalı zihinlerde yer bulmaya başlar.
Afrika Müslümanları açısından bakıldığında Pan-İslam düşüncesinin zayıflamaya başladığı bir evrede yeni bir alternatif olarak Pan-Afrika fikri ufukta göründüğü anlaşılmaktadır. İslami öğretilerin ve Pan-Afrika idealin barındırdığı özlemler ve öneriler benzerliklere sahip olsa da bu iki düşünce biçiminin aralarında çatışma mı yoksa uzlaşma mı doğuracağı sorusu üzerinde durmak icap etmektedir. Burada İslami ilkelerin nereye kadar temelinde milliyetçilik yatan Pan-Afrikanizm ile uyuşabileceği sorusu da akla gelmektedir. Afrikalı Müslüman insanlar ve düşünce adamları için bu cevabı verilmesi gereken bir sorudur çünkü her iki ekol de ulus-üstü önerilere sahiptir.
Pan-Afrikanizm moderliğin saç ayaklarından sömürgecilik ve ırkçılık olguları karşısında doğmuş modern-seküler bir tasavvur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak özüne bakıldığında ırkçılığa karşı çıkan Pan-Afrikanist düşünce de tıpkı İslami siyasal tasavvurlar gibi ulus-devlet düşüncesine karşı ulus-üstü bir örgütlenme arayışı içindedir ve özünde anti-emperyalist, anti-sömürgeci ve ırkçılık karşıtıdır (Muhammad ve Umar, 2002, s. 159). Bu olgular sömürge faaliyetlerinin başlamasının ardından Müslümanların da muzdarip oldukları ve karşı durdukları olgulardır aynı zamanda. Afrika tarihinden bilindiği gibi 19. yüzyıl boyunca sufi tarikatlar ve bazı dinî gruplarca Batı Afrika’da, Nijerya, Sudan ve Somali’de sömürge faaliyetlerini durdurmak ve Avrupa devletlerini çıkartmak için cihad hareketleri örgütlenmiştir. Bu hareketler henüz o dönemde varlığı söz konusu olmadığı için Pan-Afrikanist olarak değerlendirilemese de Pan-Afrikanizmin ulaşmak istediği hedeflere ilham verecek düzeydedir. Blyden’ın Fransızlara karşı cihad ilan eden Samori’ye hayranlık duyması bunun örneklerinden biridir.
Batı Afrika’da Selefîliği benimsemiş Müslümanlar üzerinde yapılan yakın zamanlı bir çalışma Pan-Afrika idealizmi ile Müslümanların inanç ve görüşleri arasında büyük oranda uyumluluğun bulunduğunu göstermektedir. Bu çalışmada Selefî önder ve cemaat üyeleri etnik kimlik ayrımlarına büyük oranda karşı olduklarını, Afrika Kıtası’nda mal ve insanların serbest dolaşımını desteklediklerini, Afrika devletleri arasında ticari aktiviteleri desteklediklerini, servet dağılımında dezavantajlı Afrika ülkelerinin gözetilmesini ve çok büyük oranda tek bir Afrika devletinde birleşim fikrini desteklediklerini beyan etmişlerdir (2002, ss. 150-158). Ancak gene de belirtilmelidir ki seküler bir inanca dayanan Pan-Afrika düşüncesi ile dinî temelleri bulunan Selefî düşünceye gönül verenlerin arzuladıkları tek Afrika devletinin yapısı birbirinden farklı olacaktır. İslami öğretilerle örgütlenmiş ve Pan-Afrikan vizyonla mücadele sahasına çıkmış örgütlerin taşıdıkları hedef ortaklıklarına rağmen Pan-Afrikacılığın İslami esaslardan farklılaştığı milliyetçi bir zemin de bulunmaktadır. Pan-Afrika tahayyülde Afrikalı kimliği ve belirli bir özelliğe sahip insanları bu kimlik etrafında toplanma hayali önemli bir mesele haline gelmektedir. Bundan ötürü İslamlaşmış Afrika topraklarının sakinleri için dinî inançlarının temin ettiği İslami kimliğin yanında renk ve kültüre bağlı Afrikalı kimliği söz konusu olmaktadır: Müslüman Afrikalı ya da Afrikalı Müslüman kimlik.
Afrika Müslümanlar açısından benliklerinde iki kimliği örtüştürmek söz konusu ise de bir de kıtada yaşayan insanlar ve topluluklar arası ilişkiler bağlamında konu önem arz etmektedir. Pan-Afrika idealinin ve İslami öğretilerin çatışma doğurduğu örneklerden biri Güney Sudan meselesidir. Bilindiği gibi Sudan’da İslami devrim şeklinde lanse edilen bir süreçte kuzey-güney sürtüşmesi iç savaşa dönerek Güney Sudan’ın Sudan topraklarından kopuşuna yol açmıştır. Pan-Afrikanist eğilimleriyle bilinen Jogn Garang’ın liderliğinde yürütülen Güney Sudan mücadelesi dinî ve etnik kimlik tartışmaları üzerinden Pan-İslamcılığın ve Pan-Afrikacılığın çatışmasının örneklerinden biridir. Bu çatışma açık bir şekilde entegrasyondan ziyade parçalanma ile son bulmuştur.
Çalışmamızın bundan sonraki bölümünde ise hem Afrikalı hem de Müslüman kimliği ile düşünce ve eylem alanında ön plana çıkan önder şahsiyetler üzerinden bir değerlendirmeye gidilecek bu çerçevede Malcolm X, Ali Mazrui ve Muammer Kaddafi’nin söylem ve düşüncelerine bakılacaktır.
Afrikalı Müslüman Düşününce-Eylem Adamları ve Pan-Afrikanizm: Malcolm X, Mazrui ve Kaddafi
Öncelikle İslami kimliğin Müslümanlar açısından siyasi, ekonomik ve kültürel boyutları olduğu gibi Pan-Afrika düşüncesinin de benzer tasavvurlarının olduğunu belirtmek gerekir ancak her iki tasavvurun da sundukları vizyon ortak noktalara rağmen farklılaşmaktadır. Örneğin İslami perspektiften ortaya konan siyasal vizyon ile Pan-Afrikanizmin siyasal vizyonları farklıdır. Gene benzer şekilde kültürel zeminde beklentiler oldukça farklılaşmaktadır. Peki Afrikalı Müslümanlar hem Afrika tarafından temsil edilmeleri hem de İslam dünyası içinde yer almaları nedeniyle bu iki tasavvuru ne oranda bütünleştirebilmektedirler? Bu bölümde her iki kimlikle ön plana çıkan bazı şahsiyetler üzerinden bu soruların cevabı aranacaktır.
Pan-Afrikan bir profil çizen Müslüman eylem ve düşünce adamlarından biri Malcolm X’dir. Özellikle İslam’a giriş sonrasında Afro-Amerikalıların sivil hak mücadelesine aktif bir şekilde katılım gösteren Malcolm X’in söylemleri hem İslami özellikler hem de Pan-Afrikan özellikler barındırdığı söylenebilir. Malcolm X her şeyden önce söylemlerinde Amerika’da yaşam mücadelesi veren Afrika kökenli insanları merkeze koymakta ve beyaz adamın kurduğu ırkçı sistemi eleştirmektedir. Kardeşlik ve birlik olma çağrılarını sık sık dile getiren Malcolm X’in yurtdışı gezileri öncesinde beyaz ırkçılığa karşı siyahi milliyetçiliği önerdiği söylenebilir. Garveyizm ile bağları da göz önünde tutularak Malcolm X’in genellikle siyahi milliyetçiliğin gelişimine büyük katkı yaptığı kabul edilmektedir (Ahmed ve Stanford, 1972). Malcolm X’in rahip olan babası Earl Little Marcus Garvey’in kurduğu Evrensel Zenci Dayanışma Derneği (UNIA) topluluğunun sadık bir üyesidir. Malcolm X çocukluk yıllarında evlerindeki toplanmaları hatırlamakta ve o dönemde bir peygamber gibi görülen Marcus Garvey’e ait posterlerin nasıl elden ele dolaştığını anlatmaktadır (Haley, 1965/2003, s. 101, 108).
Amerika’dan çıkıp daha küresel bir perspektif yakalamaya çalışan Malcolm X Nijerya, Gana, Liberya, Senegal, Gine, Fas, Cezayir, Mısır, Etiyopya, Kenya, Tanzanya gibi ülkeleri ziyaret etmiş ve Afrika sorunlarına daha yakından temas gerçekleştirmiştir. Bu seyahatlerde dönemin etkili liderleri ve entelektüelleri ile temaslar kurmuştur. Pan-Afrikanist bir profil çizen Kwame Nkrumah, Kulius Nyeyere, Nnamdi Azikiwe, Sekou Toure ve Jomo Kenyatta gibi isimlerle tanışmıştır. Nijerya seyahatinde “geri dönen oğul” anlamına gelen “Omowale” ismini almıştır (Jalali, 2016). Kutsal beldeleri ziyareti sonrasında farklı renkte insanların kardeşlik bağı ile bağlanabileceğini tecrübe eden Malcolm X için bu gözlem dönüm noktası olmuş ve siyah ırkçı tavrı törpülenmiştir. Malcolm X’in de tıpkı Blyden gibi İslam’ın sunduğu kardeşlik olgusundan derinden etkilendiği dikkat çekmektedir. Şurası açıktır ki İslam ile tanışması ve Hac yolculuğu Malcolm X’e düşünce dünyasında yeni açılımlar kazandırmıştır.
Afrikalılık köklerine göndermeler yapan ve bu köklerin araştırılması çağrısında bulunan Malcolm X 1963 yılında Afrika Birliği Örgütü’nün kurulumunun hemen akabinde Afro-Amerikan Birliği Örgütü (OAAU)’nü kurarak Afro-Amerikalıları toparlamak ve yeni kurulan Afrika Birliği Örgütü ile işbirliği yapılmasını amaçlamıştır (Harris ve Zeghidour, 1999, s. 714). Söylevlerinde Pan-Afrikan bir profil çizmeye başlayan Malcolm X şüphesiz Pan-Afrikanist örgütlenmelere ilham kaynağı olmuştur. Malcolm X sadece hayatta kaldığı sürede değil öldürüldüğünde de insanları etkilemeye devam etmiştir. Etkili hatibin öldürülmesinin hemen ardından Harlem Rönesansı’nın en etkili ismi haline gelecek olan Beat Kuşağı şairlerinden LeRoi Jones inancını değiştirerek İslam’a geçerek Amiri Baraka adını almıştır. Baraka siyah milliyetçiliğinin şiirdeki peygamberi gibi görülmektedir.
Entelektüel faaliyetleri arasında Pan-Afrikanizm tasavvuruna ilgi duyan ve bu kavramı tartışan Afrikalı akademisyenlerden biri de şüphesiz Kenyalı akademisyen Ali Mazrui’dir. Geride bıraktığı eserlerine bakıldığında Mazrui’nin zaman zaman Pan-Afrikanist perspektifi ön plana çıkarttığı görülmektedir. Mazrui (2005, s. 56-57) politik ekonomi, kültür, felsefe ve şiirle ilgili boyutları olduğunu düşündüğü Pan-Afrikanizmin ortaya çıkmasında Dubois, Nkrumah, Padmore ve Senghor gibi entelektüellerin oynadığı role dikkat çekerek eğitimli entelektüellerden bağımsız olarak bu tasavvurun ele alınamayacağını belirtmektedir.
Özellikle 1986 yılında BBC için hazırlamış olduğu Afrika: Üçlü Miras belgeseli onun Pan-Afrikancı bakış açısını yansıtmaktadır (Butty, 2014). Bağımsız Gana’nın ilk başbakanı Kwame Nkrumah’ın Pan-Afrikacılığından etkilenen Mazrui yaptığı konuşmalarda ve eserlerinde sık sık Afrika’nın birliğine ve entegrasyonuna çağrılarda bulunmuştur (Addisu, 2014). Pan-Afrika düşüncesinde Etiyopya için merkezi bir konum atfeden Mazuri’ye (1986/1992, s. 113) göre Afrika Kıtası’nın bağımsızlaşması ve kıtada beyaz hükümranlığının sona erdirilmesi hususunda Pan-Afrikanizm başarılı olmuş bir düşüncedir ancak kıta ülkelerinin ekonomik ve siyasi entegrasyonunda aynı başarı gösterilememiştir.
Afrika topraklarının dekolonizasyonu (sömürgecilikten arındırılması) öncesinde Nkrumah, Senghor, Kenyatta ve Nyerere gibi isimlerle altın çağlarını yaşayan Pan-Afrikanizm tasavvuru 1963’te OAU’nun kurulumu sonrasında ise düşüşe geçmiştir. Mazrui’ye (2005, s. 60) göre bu gerilemenin sebebi bağımsızlık sonrası yaşanan askerî darbeler, diktatör rejimlerin ortaya çıkışına bağlı olarak düşünsel özgürlüklerin kısıtlanması ve entelektüel faaliyetlerin düşüşüyle alakalıdır.
Batı’nın yani Beyaz Adam’ın ırkçı tutumunun Pan-Afrikanizmi doğurduğunun tespitini yapan Mazrui (1986/1992, s. 114) Afrikalı kimliğinin ortaya çıkması ve Afrika bilincinin oluşumunu Avrupa’nın Afrika’ya bıraktığı en önemli miras ya da hediye olarak değerlendirmektedir. Mazrui (1982, s. 25-26), Pan-Afrikanizm üzerine yaptığı kapsamlı değerlendirmelerde bu tasavvurun farklı şekillerdeki algılanışına da açıklık getirmekte ve üç farklı Pan-Afrikanizm türünden söz etmektedir: Irk ve renk bilinçlenmesinin ön planda olduğu Sahra Altı Pan-Afrikanizmi, kıtanın kuzeyinde yer alan Arap ülkeleriyle ortak kaderi paylaşan Trans-Sahara Pan-Afrikanizmi ve son olarak kıta dışındaki diapora ve akraba topluluklarını da kapsayacak şekilde Transatlantik Pan-Afrikanizmi. Mazrui’ye (2005, s. 64-65) göre OAU’nun temellendiği Afro-Arap bir birliğe işaret eden Trans-Sahara Pan-Afrikanizmi kıtadaki Arap popülasyonu dışlayan Sahra Altı Pan-Afrikanizmine göre daha başarılı olmuştur.
Arap milliyetçisi bir profil çizen Muammer el Kaddafi’nin Arap birliğinden ümidini kestiği son dönemlerinde Pan-Afrikan bir profil çizmeye başladığı bilinmektedir. Batılı ülkelerle ilişkilerinde gelgitler yaşayan Kaddafi Libya’nın izolasyona maruz kaldığı yıllarda Nkrumah’ın sık sık dile getirdiği Afrika Birleşik Devletleri fikrini yeniden canlandırmak için girişimlerde bulunmuştur. ABD’deki Kara Panter Hareketi ve Nation of Islam’a fon sağladığı bilinen Kaddafi Afrika kıtasında da ANC gibi hareketlere maddi destek sağlamıştır (Jama, 2019). Ayrıca Afrika Birliği Örgütü (OAU) Muammer Kaddafi’nin girişimleriyle 1999 Sirte zirvesinden sonra Afrika Birliği’ne dönüşmüştür.
Mazrui (2005, s. 65) yüz yüze görüşmelerinde Kaddafi’nin Pan-Arap bir profilden çok Pan-Afrikanistliğinin ağır bastığını müşahade ettiğini belirtirken onun Mısır lideri Cemal Abdunnasır’ın mirasını Afrikalılaştırmaya çalıştığını ifade etmektedir. Bu minvalde Afrika kimliğine giderek daha fazla vurgu yapmaya başlayan Kaddafi ortak Afrika pasaportu, Afrika parası ve Afrika ordusu kurulması gibi söylemlerde bulunarak Pan-Afrikanizmin siyasi arenadaki simalarından birine dönüşmüştür. Batı ile sorunlu ilişkileri nedeniyle anti-emperyal söylemler inşa eden Kaddafi ekonomik temelli bir Afrika Birliği çağrısında bulunarak Afrika dinarı gibi finansal ayarlamalarla kıtanın dolar ve avro gibi paralar üzerinden Batı’ya olan bağımlılığının azaltılması ve kalkınma çağrısında bulunmuştur (Koenig, 2017). Batı müdahaleciliğine karşı Afrika’nın birleşmesini arzulayan Kaddafi’nin çıkışları zaman zaman ütopik algılansa da Pan-Afrikanizmin son dönemlerdeki önemli yüzlerinden biri olduğu da yadsınamaz bir gerçektir.
Sonuç
Irkçılık ve sömürgecilik faaliyetlerinin ayartması sonucu 19. yüzyıldada ortak aidiyet duygusunu canlandırarak ortaya çıkan Pan-Afrikanizm düşüncesi özünde kitlesel bir birlik çağrısı barındırdığı için Afrikalı Müslüman düşünce ve eylem adamları tarafından da bazı yönleriyle pragmatist ya da idealist gerekçelerle ilgi gören bir yaklaşım olmuştur. Pan-Afrikanist düşüncenin temelinde siyahi milliyetçilik ya da daha sonraları adlandırılan şekliyle Afrika milliyetçiliği diyebileceğimiz bir eğilim yatmaktadır ki siyasi, ekonomik, kültürel ve sanatsal görünümlere sahip olan bu söylem anti-emperyalist, sömürge karşısı ve eşitlikçi bir yaklaşımla mega ölçekte Afrikalıların birliğini hedeflemektedir.
Afrika Müslümanları perspektifinden bakıldığında Pan-Afrika idealizminin sunduğu vizyon Müslümanlara hiç de uzak değildir. İslam dinî doğuşundan itibaren benzer olgular üzerine temellenmiş ve anti-emperyalist, sömürge karşıtı, eşitlikçi ve bir ümmet inşa etme tavrı içerisinde olmuştur. Bu nedenle İslam’ın Pan-Afrikalı idealistleri etkileme gücünü hakkıyla tespit etmek mümkün görünmese de bu etkinin güçlü olduğu söylenebilir. Yukarıda zikredildiği gibi bunun en önemli örneklerini köle isyanlarında rol oynayan Müslüman şahsiyetler, sömürgeciliğe karşı cihad ilan eden savaşçılar ve Blyden temsil etmektedir.
Pan-Afrikanist Müslüman kimliğinin bugüne kadar araştırılmamış olması akademide önemli bir eksikliğe işaret ederken bu modern tahayyülün Afrikalı Müslümanlar nezdinde farklılaştığı hususlar bulunmaktadır ki bu da İslam’ın bölgesellikten daha kapsamlı küresel bir vizyon sunmasından kaynaklanmaktadır. Pan-Afrikanizm nihayetinde bölgesel (kıtasal) bir özelliğe sahipken İslam dinî insanlık için daha kuşatıcı bir özelliğe sahiptir. Ancak Batı karşısında parçalanmaya müsait Afrika’da Pan-İslamcı ve Pan-Arap tahayyüllerin boşa çıkmasıyla Müslüman entelektüellerin Pan-Afrikanizme daha fazla önem vermeye başladıkları söylenebilir. Malcolm X, Ali Mazrui ve Muammer Kaddafi gibi Pan-Afrikanist yönelimleri ağır basan Müslüman isimlerin varlığı da kanaatimizce bu eğilimin bir sonucudur.
Kaynakça
Addisu, Z. (2014, 2 Kasım). Ali Mazrui: An intellectual who spoke truth to power. Addis Fortune, 10.11.2022 tarihinde https://addisfortune.net/columns/ali-mazrui-an-intellectual-who-spoke-truth-to-power/ adresinden erişildi.
Ahmed, A. M. ve Stanford, M. (1972). The roots of the Pan-African revolution. The Black Scholar, 3(9), 48-55.
Appiah, K. A. (1999). Pan-Africanism. İçinde K. A. Appiah ve H. L. Gates (Der.). Africana (ss. 1484-1486), New York: Basic Civitas Books.
Asante, S. K. B. ve Chanaiwa, D. (1999). Pan-Africanism and regional integration. İçinde A. A. Mazrui (Der.), Africa Since 1935, General History of Africa VIII (ss. 724-743). California: UNESCO.
Blyden, E. W. (2013 [1888]). Christianity, Islam and Negro Race, The U.S: Black Classic Press.
Buck-Morss, S. (2012 [2009]). Hegel, Haiti ve evrensel tarih. E. Ünal (Çev.). İstanbul: Metis.
Butty, J. (2014, 14 Eylül). Kenyan Ali Mazrui Remembered as Great Pan-Africanist. VOA, 01.11.2022 tarihinde https://www.voanews.com/a/late-professor-ali-mazrui-remembered-as-a-great-pan-africanist/2482948.html adresinden erişildi.
Haley, A. (2003 [1965]). Malcolm X (6. Baskı). Y. Kaplan (Çev.). İstanbul: İnsan.
Harris, J. E. ve Zeghidour, S. (1999). Africa and its diaspora since 1935. İçinde A. A. Mazrui (Der.), Africa Since 1935, General History of Africa VIII (ss. 705-723). California: UNESCO.
Jalali, N. (Otis) R. A. (2016, 30 Mayıs). Malcolm X at 91: A foremost revolutionary Pan-Africanist. The Herald, 10.01.2023 tarhinde https://www.herald.co.zw/malcolm-x-at-91-a-foremost-revolutionary-pan-africanist/ adresinden erişildi.
Jama, S. (2019, 28 Mart). How Gaddafi became a Pan-Africanist. The Patriot, 15.11.2022 tairihinde https://www.thepatriot.co.zw/old_posts/how-gaddafi-became-a-pan-africanist/ adresinden erişildi.
Koenig, P. (2017, Mayıs). Let’s never forget why Muammar Gaddafi was killed. 20.11.2022 tarihinde https://www.pambazuka.org/pan-africanism/let%E2%80%99s-never-forget-why-muammar-gaddafi-was-killed adresinden erişildi.
Kuryla, P. (2022, 21 Kasım). Pan-Africanism. Britannica, 09.01.2023 tarihinde https://www.britannica.com/topic/Pan-Africanism adresinden erişildi.
Malisa, M. ve Missedja, T. Q. (2020). The origins and evolution of Pan-Africanism. İçinde R. Rabaka (Der.), Routledge Handbook of Pan-Africanism (ss. 35-47). London & New York: Routledge.
Mazrui, A. (1982). Africa between nationalism and nationhood: A Political Survey. Journal of Black Studies, 13(1), 23-44.
Mazrui, A. (1992 [1986]). Afrikalılar. Y. Kaplan (Çev.). İstanbul: İnsan Yayınları.
Mazrui, A. (2005). Pan-Africanism and the intellectuals: rise, decline and revival. İçinde T. Mkandawire (Der.). African Intellectuals (ss. 56-77). Dakar: CODESRIA.
Muhammad, G. B. ve Umar, M. S. (2002). Religion and Pan-African Ideal: The Experience of Salafi Islam in the West African Sub-Region. AJIA, 5(1), 141-163.
Odamtten, H. N. K. (2019). Edward W. Blyden’s Intellectual Transformations. Michagan: Green Press.
Orakçı, S. (2021). Ütopya ve gerçeklik arasında Afrika’da birlik arayışları: Pan-Afrikanizm. İnsamer, 30.11.2022 tarihinde https://www.insamer.com/tr/utopya-ve-gerceklik-arasinda-afrikada-birlik-arayislari-pan-afrikanizm_3746.html adresinden erişildi.
Rabaka, R. (Der.). (2020). Routledge handbook of Pan-Africanism. London & New York: Routledge.
Turner, R. B. (1997). Edward Wilmot Blyden and Pan-Africanism: The ideological roots of Islam and black nationalism in the United States. The Muslim World, LXXXVII(2), 169-182.
[1] Samori Touré 1830-1900 yılları arasında yaşamış ve hayatının önemli bir kısmında Fransızlara karşı verdiği mücadele ile tanınan Batı Afrikalı Müslüman savaşçı lider.