
Giriş
Afrika Kıtası’nda tahminen beş yüz milyon Müslüman -küresel Müslüman nüfusun üçte birine yakını ve Afrika nüfusunun yarısı- yaşıyor. Bu nüfusun büyük çoğunluğu kıtanın kuzey yarısında, ekvatorun yukarısında yaşıyor. Son yüz yılda, Batı’nın Afrika’daki İslam’a olan ilgisi, Afrika’daki İslam üzerine kayda değer bir akademik literatürün üretilmesine yol açtı. Bu makale, bu entelektüel tarihin ana eğilimlerini belirlemeye çalışıyor.
Batı, Doğu ve Güney Afrika’daki İslam ve Müslüman topluluklar üzerine önemli miktarda Batılı bir akademik uzmanlık husule getirildi. 2006’da Paul Schrijver, Sahra Altı Afrika’da İslam üzerine dört bin kitap ve makaleden oluşan bir liste derledi (Schrijver, 2006). O zamandan beri, ikincil literatür katlanarak arttı ve şüphesiz artık yalnızca Avrupa dillerinde binlerce yeni kitap daha mevcut. John Hunwick ve Sean O’Fahey tarafından koordine edilen ve Alman Oryantalist Carl Brockelmann’ın Geschichte der Arabishen Literatur’unu örnek alan Arabic Literature of Africa ansiklopedisi, neredeyse tüm bilimsel alanlarda Afrikalı akademisyenler tarafından yazılmış birkaç bin başlığı bir araya getirdi (O’Fahey 1994, 2003; Hunwick 1995, 2003; Stewart 2015). Hausa, Swahili, Fulfulde ve Yoruba gibi Afrika dillerinde önemli miktarda İslami literatür üretildiğini de biliyoruz, ancak bildiğim kadarıyla bu dillerde Avrupa dillerinde veya Arapçadakine benzer kapsamlı derlemeler mevcut değil. Tüm bu literatürün kapsamlı bir incelemesi, bırakın bir makaleyi, herhangi bir kitabın kapsamının ötesindedir. Bu yazının amacı ise çok daha sınırlı: Batı Afrika ile ilgili Fransızca ve İngilizce ikincil literatürü gözden geçirmektir. Bu makalede, Afrika’daki İslam üzerine yapılan araştırmaların çoğunun konusu oldukları ve bu literatürün bir bütün olarak Afrika’daki İslam alanındaki ana eğilimler hakkında iyi bir fikir verdiği için, Senegal ve Nijerya’ya sık sık atıfta bulunacağım.
Benim argümanım, alanın, değişen siyasa ilgilerinin, yeni oyuncuların katılımının ve sosyal bilimlerdeki paradigma kaymalarının bir kombinasyonu tarafından yönlendirilen ardışık yeniden yapılandırmalara tabi olduğudur. Bu yazıda ilk önce Müslüman toplulukların gözetlenmesini amaçlayan kolonyal yazılara baktım. Ardından, ulus inşası sürecinde İslam’ın rolünü anlamlandırmaya çalışan sosyal bilimcilerin müdahalelerini tartıştım. Daha sonra ise, küreselleşme, ulusötesilik çalışmaları, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve dekolonyal çalışmaların alanı nasıl etkilediğini ele aldım. Benim bu yazıdaki temel argümanım alana daha fazla sayıda Afrikalı ve Afrikalı olmayan akademisyenin dâhil olması, yeni araştırma alanlarının ortaya çıkışı ve bilgi ve iletişim teknolojilerinin kolaylaştırdığı yeni platformlar da dâhil olmak üzere araştırma yayma fırsatlarının artmasıyla birlikte alandaki çalışmaların çekim merkezi İslam’dan Sahra Altı Afrika’ya doğru kaymakta (Mcclendon, 2017) olduğu yönündedir. Bütün bu etkenlerin bir araya gelmesi alanı kalabalıklaştırmakta ve karmaşıklaştırmaktadır.
Müslüman Toplulukları Haritalamak
ve Öncü Araştırmalar
Arap coğrafyacılar, İslam’ın Afrika’da yayılmasıyla ilgili en eski bilgileri Afrika altını ile ilgilenen tüccarlardan toplayarak sağladılar (Nehemia ve Hopkins, 1981). Dokuzuncu ve on yedinci yüzyıllar arasında, Sahra’daki ana ticaret noktalarının her biri arasındaki seyahat mesafesini detaylandıran yetmiş beşten fazla harita ürettiler (Loimeier, 2013). On altıncı yüzyıldan itibaren, Afrikalı Müslümanlar bu alana Arapça ya da Ajami dilinde yazarak katkıda bulunmaya başladılar.
Hugh Clapperton, Mungo Park, Heinrich Barth (Clapperton 1826, 1829; Barth 1857-1858; Park 1858) gibi sömürge öncesi Avrupalı kaşiflerin seyahat anlatılarında Afrika İslamı hakkında bazı bilgiler bulunsa da, Afrikalı Müslümanlar hakkında bilgi toplama konusunda Avrupa’nın ilgisi ancak sömürge yönetiminin başlamasıyla birlikte süreklilik kazandı. Misyonu Müslüman toplulukların faaliyetlerini izlemek olan sömürge yetkilileri, kısa raporların yanı sıra uzun akademik çalışmalar da yaptılar. Yönetmek için bilgiye duyulan ihtiyaç ve aynı zamanda sömürgecilik karşıtı direniş korkusu, özellikle pan-İslamizm veya farklı Afrika bölgelerinden Müslümanların Avrupa sömürge yönetimine karşı seferber edilmesi bu gözetimi motive eden şeydi. Paul Marty, hayatı boyunca iki kez Gabon ve Moritanya’ya sürgün edilen ve dönüşünde 1927’deki ölümüne kadar zorunlu ikametgahta tutulan Ahmedü Bamba ve Müridleri de dâhil olmak üzere (Marty, 1913). Fransız kolonilerinde İslam ve Müslüman topluluklar üzerine birkaç monografi yazdı (Marty, 1916, 1917, 1920;1921,1922, 1926). Aix-en-Provence sömürge arşivlerindeki Müslüman liderlerin Fransız gözetim dosyalarına bir bakış, Fransızların onlara asla güvenmediğini gösterir. Gerçekten de Fransızlar, sadece her ikisi de Fransız sömürge yetkililerinin yıllarca sürgüne gönderdiği Ahmedü Bamba ve Cheikh Hamallah (ö. 1943) gibi “yıkıcı” liderler hakkında değil, aynı zamanda sömürge düzeninin bir parçası olan Malik Sy (ö. 1922), Seydou Nourou Tall (ö. 1980) ve İbrahim Niasse (ö. 1975) gibi liderler hakkında da ayrıntılı raporlar hazırladılar.[1] Nijerya’daki İngiliz sömürge yetkilileri Mehdist hareketlerin benzer bir gözetimini üstlendiler (Al-Hajj 1973; Said 1992). Daha sonra, yirminci yüzyılda, misyoner John Spencer Trimingham Afrika’da İslam üzerine, kapsam açısından Paul Marty’nin Fransız Batı Afrikası üzerine çalışmasına paralel olarak görülebilecek İngilizce bir dizi çalışma üretti (Trimingham 1968, 1964a, 1964b, 1952, 1949).
Bu araştırma literatürü, Afrika’daki İslam’ın Arap İslam’ından farklı olduğunu varsayıyordu. Sömürge raporlarında kullanılan “Kara İslam” (Monteil 1964) veya “Afrika diyarının İslamı” (Cardaire, 1954) gibi etiketler, Afrika’daki İslam’ın Arap muadilinden daha yüzeysel, daha az bilgili ve daha az savaşçı bir İslam olduğunu varsayıyordu. Sömürge politikası, bu ayrıma ulusötesi Müslüman dayanışmasını önlemek, Kuzey ve Sahra Altı Afrika arasındaki nüfus hareketini kısıtlamak üzere başvurdu. Onlara göre Afrika İslamı’nın Arap İslamı’ndan farklılığının temelini Sahra’nın oluşturduğu fiziksel ve kültürel engel sağlamaktaydı. Aslında bütün bu önyargılarına rağmen, kolonyal çalışmalar yine de Afrika ülkelerinin bağımsızlığını kazanmasından sonra Afrika’da İslam’ın daha titiz ve akademik bir şekilde çalışılması için de bir temel sağladı.
Ulus İnşası ve İslam Çalışmaları
İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi; Fransa, İngiltere, Belçika, Portekiz ve İtalya’nın Afrika sömürgelerinin dekolonizasyonunun yolunu açtı. Takip eden on yıl içinde, 1974 yılında dekolonizasyonu tamamlanan Portekiz kolonileri dışında hepsi bağımsız oldu. Afrikalı Müslüman topluluklara yönelik sömürge çalışmaları çoğunlukla “Metropol” adına yetkililer tarafından gerçekleştirilirken, bağımsızlık sonrası çalışmalarda farklı milletlerden ve farklı motivasyonlara sahip akademisyenler yer aldı. Bunlar arasında en başta kendi tarihlerini yeniden yazmaya kararlı Afrikalı entelektüeller vardı. Bu araştırmacılar, sömürgeci mirastan uzaklaşma çabasıyla, Afrika çalışmaları ve kalkınması için yeni paradigmalar aradılar.
Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da yeni bir tarih yazımı ekolü, önce İbadan Üniversite Koleji’nde görev yapan ve daha sonra Zaria’daki Ahmedü Bello Üniversitesi’ne geçen İngiliz akademisyen Abdullahi Smith tarafından başlatıldı. Smith ve öğrencilerinin temel amacı, Batı Afrika’daki on dokuzuncu yüzyıl İslami reform ve devlet kurma hareketlerinin tarihini yeniden yorumlamaktı. Osman Dan Fodio tarafından kurulan on dokuzuncu yüzyıl Sokoto Halifeliğini belgelemek için yerel Arapça yazılardan geniş ölçüde yararlandılar. Nijerya üniversitelerindeki ilk doktora tezi Smith’in İngiliz öğrencisi Murray Last tarafından savunuldu (Last, 1967). Murray Last doktora çalışmaları sırasında binlerce Arapça el yazması toplamış ve bunlar daha sonra Zaria’daki Ahmedü Bello Üniversitesi bulunan Kuzey Tarihi Araştırma Programı adlı Arapça el yazmaları arşivinin temelini oluşturmuştur. Diğer doktora tezleri, Sokoto Halifeliği’nin bir parçası olan Kuzey Nijerya’daki diğer emirliklerin tarihini belgeledi. Reddedilen iddialar arasında sömürge kütüphanesinin on dokuzuncu yüzyıl cihatlarının çoğunlukla etnik bir mesele olduğu düşüncesi de yer almaktadır (Abdullahi Smith Tarih Araştırmaları Merkezi, 1987). Bunun yerine bu çalışmalar bu cihatların sosyo-ekonomik isyan ya da dinî reform hareketi olduğuna dair ikna edici iddialarda bulunmuşlardır (Tukur, 1979; Mahadi, 1982; Usman, 1981).
Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da, ilk olarak Ibadan’daki University College’da görev yapan ve daha sonra Zaria’daki Ahmedü Bello Üniversitesi’ne taşınan İngiliz akademisyen Abdullahi Smith tarafından yeni bir tarih yazımı okulu başlatıldı. Smith ve öğrencilerinin temel amacı, Batı Afrika’daki on dokuzuncu yüzyıl İslami reform ve devlet inşası hareketlerinin tarihini yeniden yorumlamaktı. Osman Dan Fodio tarafından kurulan on dokuzuncu yüzyıl Sokoto Halifeliği’ni belgelemek için yerel Arapça yazılardan kapsamlı bir şekilde yararlandılar. Herhangi bir Nijerya üniversitesindeki ilk doktora tezi, Smith’in Murray Last (Son, 1967) adlı bir İngiliz öğrencisi tarafından savunuldu. Murray Last, doktora çalışmaları sırasında binlerce Arapça el yazması topladı ve bunlar, daha sonra Zaria’daki Ahmedü Bello Üniversitesi tarafından barındırılan Northern History Research Scheme adlı Arapça el yazmaları arşivinin temelini oluşturdu. Diğer doktora tezleri de Kuzey Nijerya’nın Sokoto Halifeliği’nin bir parçası olan diğer emirliklerinin tarihini belgeledi. Kolonyal kütüphaneye dayanan iddialardan reddettikleri arasında, on dokuzuncu yüzyıl cihatlarının çoğunlukla etnik bir mesele olduğu varsayımı da bulunmaktadır (Abdullahi Smith Tarihsel Araştırma Merkezi, 1987). Bunun yerine bu çalışmalar, bunların sosyo-ekonomik isyan veya dinî reform hareketleri olduğuna dair ikna edici bir görüş geliştirdiler (Tukur, 1979; Mahadi, 1982; Usman, 1981).
Sömürgecilik öncesi tarihi yeniden yorumlamaya çalışan tarihçilerin yanı sıra, bir dizi siyaset bilimci de ulus inşa sürecinde dinin rolünü inceledi. Yaklaşımları modernleşme teorisi ve Marksist ekonomi politik gibi dönemin rakip paradigmalarından besleniyordu. John Paden’in 1968 yılında Harvard Üniversitesi’nde savunduğu doktora tezi “Nijerya Kano’da Dinî Elitlerin Siyasi Kültür ve Toplumsal Bütünleşme Üzerindeki Etkisi”ni incelemektedir. Paden, bağımsızlık sonrası Kano’da Ticaniyye ve Kadiriyye gibi Sufi tarikatlarının farklı etnik grupları bütünleştirmek için nasıl hareket ettiklerini incelemektedir (Paden, 1968).[2] Yerel kaynaklara yoğun ilgi gösteren Amerikan saha çalışması geleneğinden gelen Paden, Hausa dilini ve Arapçayı akıcı bir şekilde konuşmakta ve bu kaynaklardan faydalanmaktadır. Ayrıca Northwestern Üniversitesi’nde Afrika Arapça el yazmaları koleksiyonu oluşturmak için yüzlerce el yazması toplamıştır. Din ve ulus inşası ile ilgilenen diğer sosyal bilimciler sufi tarikatları ve devlet arasındaki ilişkileri inceledi. Senegal üzerine bu tür birkaç çalışma yayımlanmıştır (Coulon, 1981; Behrman, 1970; O’Brien, 1975; Villallon, 1995). Bu çalışmalar Senegal’de tarikatların oynadığı siyasi rol ve sivil toplum olarak devlete karşı nasıl bir güç oluşturdukları ve Senegal’i Afrika’da bir başarı hikayesi haline getiren siyasi istikrarı nasıl sağladıkları üzerine odaklanmıştır.
Marksist ekonomi politikten esinlenen diğer çalışmalar Senegal Müridlerine ve onları ülkenin ekonomi politiğinde önemli oyuncular haline getiren yer fıstığı üretimine katılımlarına odaklanmıştır (Copans, 1988). Yirmi birinci yüzyılın başında, Müridoloji ya da Senegal Müridlerinin incelenmesi, Sahra Altı Afrika’daki İslam çalışmalarında en önemli alt alan haline geldi.[3] Yirmi birinci yüzyılın başında, Batı akademisinde eğitim görmüş mürid akademisyenlerin, müridlerin iç kaynaklarına ve kendi mürid tarihi anlayışlarına da dayanarak kendi müridizm versiyonlarını yazmak amacıyla bu alana katılmasıyla işler değişti (Babou, 2007; Gueye, 2002).
Sufi tarikatlar 1980’lere kadar Afrika’daki İslam çalışmalarının büyük bir kısmını oluştururken, yirmi birinci yüzyılın başında literatüre dinî reform hareketleri, özellikle de Vehhabilik üzerine bir dizi çalışma eklenmiştir. Bunlardan ilki Lansine Kaba’nın Shubanu ve UCM’nin sömürge karşıtı hareket içindeki rolünü inceleyen Batı Afrika’da Vehhabilik adlı dönüm noktası niteliğindeki çalışmasıdır (Kaba 1974).[4] Batı Afrika’da Vehhabiliğin ve diğer İslamcı hareketlerin genişleyen etkisini inceleyen çalışmaların artması için yirmi yıl daha geçmesi gerekmiştir. Bu çalışmalarda aslan payını 1978 yılında Nijerya’da kurulan Jama’a Izalat al-Bid’a wa Iqamat al-Sunna (Yenilik ve Geleneğin Yeniden Tesisi Çalışmaları Cemaati) almıştır.[5] Komşu Gana, Kamerun ve Nijer’e de yayılan bu hareket Batı Afrika’daki en büyük hareket olmuş ve kentli orta sınıflar ve Batılı eğitimli elitler arasında önemli bir destek bulmuştur.
Küreselleşme ve Ulusötesi Çalışmalar
1960’lı ve 1970’li yıllarda Afrika’da İslam üzerine yapılan araştırmaların çoğu ulus devletlerin sınırları içerisinde gerçekleşmiş ve Jan Aart Scholte’nin metodolojik bölgeselcilik olarak adlandırdığı “kavram ve soruların formüle edilmesi, hipotezlerin oluşturulması, ampirik kanıtların toplanması ve yorumlanması ve sonuçların bölgesel bir mekânsal çerçevede çıkarılması” (Scholte, 2003) yaklaşımından beslenmiştir. 1980’lerin sonlarından itibaren iki gelişme Afrika’daki İslam çalışmalarında bir paradigma değişimine neden olmuştur.
Bunlardan ilki, sosyal bilimlerdeki küreselleşme dönüm noktasıydı. Gerçekten de teknolojik ilerleme nedeniyle küresel bağlantılılığın önemli ölçüde arttığı ve uzaktan iletişimi mümkün kıldığı algısı, metodolojik bölgeselciliğin temelden yeniden düşünülmesine yol açmıştır. Sosyal ve beşerî bilimlerin tüm alanlarındaki akademisyenler ulusötesiliğe ve küresel bağlantılılığın yoğunlaşmasına dikkat etmeye başladılar. Bu durum Afrika’daki İslam araştırmacılarını Afrikalı Müslümanların dünya ile etkileşim içinde olduğu daha geniş küresel bağlama bakmaya sevk etti.
İkinci gelişme, Afrikalılar da dâhil olmak üzere milyonlarca Müslümanın Batı’ya yerleşmesi oldu. Afrika’nın Müslüman ülkelerinden işçi göçü, Avrupa’yı yerle bir eden ikinci dünya savaşından sonra başladı. Yeniden yapılanma için insan gücüne ihtiyaç duyan eski Avrupalı emperyal güçler, işgücü temini için sömürgelerine yöneldi. Kuzey ve Batı Afrika’dan Müslümanlar Avrupa’ya yerleşti. Başlangıçta geçici olarak öngörülen ev sahibi toplumlardaki varlıkları, oldukça büyük bir ikinci ve üçüncü neslin gelişiyle kalıcı hale geldi. Düzinelerce monografi ve makale, Afrikalı Müslümanların Avrupa’daki varlığını ve yarattıkları ulusötesi bağlantıları belgeleyerek anavatanlarını ve toplumlarını birbirine bağladı (Diouf ve Leichtman, 2009). Yine bu araştırmaların önemli bir kısmı Senegallilere ve daha spesifik olarak müridlere ayrılmıştır.[6]
1960’lı ve 1970’li yıllarda Afrika’da İslam üzerine yapılan araştırmaların çoğu ulus devletlerin sınırları içerisinde gerçekleşmiş ve Jan Aart Scholte’nin metodolojik bölgeselcilik olarak adlandırdığı “kavram ve soruların formüle edilmesi, hipotezlerin oluşturulması, ampirik kanıtların toplanması ve yorumlanması ve sonuçların bölgesel bir mekansal çerçevede çıkarılması” (Scholte, 2003) yaklaşımından beslenmiştir. 1980’lerin sonlarından itibaren iki gelişme Afrika’daki İslam çalışmalarında bir paradigma değişimine neden olmuştur. Bunlardan ilki, sosyal bilimlerdeki küreselleşme dönüşümüydü. Gerçekten de, teknolojik ilerleme nedeniyle küresel bağlantılılığın önemli ölçüde arttığı ve uzaktan iletişimi mümkün kıldığı algısı, metodolojik bölgeselciliğin temelden yeniden düşünülmesine yol açmıştır. Sosyal ve beşerî bilimlerin tüm alanlarındaki akademisyenler ulusötesiliğe ve küresel bağlantılılığın yoğunlaşmasına dikkat etmeye başladılar. Bu Özel Sayı’daki makalelerin de kanıtladığı gibi, bu durum Afrika’daki İslam araştırmacılarını Afrikalı Müslümanların dünya ile etkileşim içinde olduğu daha geniş küresel bağlama bakmaya sevk etti.
1980’lerden itibaren Avrupa’daki ekonomik durgunluk ve sert göç yasalarının kabulü ile Amerika Birleşik Devletleri’nde piyango vize sisteminin oluşturulması, birçok Batı Afrikalı frankofon Müslümanın Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmesine neden oldu. Nijerya, Gana ve Gambiya gibi İngilizce konuşulan ülkelerden gelen Batı Afrikalılar yirminci yüzyılın başlarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yüksek öğrenim kurumlarına devam ederken, frankofon meslektaşları Fransa’ya göç etme eğilimindeydi. 1980’lerde Senegalli, Malili ve Fildişililerin önemli bir kısmı New York’a yerleşmeye başlamış ve burada Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası’nda Küçük Senegal adında bir Afrika mahallesi oluşturmuşlardır (Kane, 2011).
Bu Afrika diasporasının yerleşmesiyle birlikte, Ticaniyye ve Müridiyye sufi tarikatları Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ihraç edilmiştir. ABD’de sufi tekkeleri (zaviye) gibi çok sayıda kurum bulunuyor ve sufi festivalleri (Magal ve Gamou) kutlanıyordu (Ebin ve Lake 1990, 1993, 1996). Bağları güçlendirmek, fon toplamak ve gelişen dinî ekonomide ibadet hizmet sunmak için Afrika ve Batı arasında gidip gelen dinî elitlerin dolaşımı da bununla bağlantılı bir gelişmeydi. Avrupa’daki Müslüman topluluklar da Batı’daki dinî kurumlarını yeniden yaratmaya ve anavatanla bağlantılar kurmaya çalışmıştır (Soares, 2004; Kuczynski, 2002; Diallo, 1984). Bu ulusötesi göç literatürü, Afrikalı Müslüman diasporanın Batı toplumlarıyla barışçıl ve üretken bir şekilde ilişki kurarken aynı zamanda kendi toplumlarına da fayda sağlama yollarını belgelendirirken, yirmi birinci yüzyılın başında ortaya çıkan paralel bir literatür de çok farklı türde bir ulusöteciliği belgelendirmeye başladı.
1960’lı ve 1970’li yıllarda Afrika’da İslam üzerine yapılan araştırmaların çoğu ulus devletlerin sınırları içerisinde gerçekleşmiş ve Jan Aart Scholte’nin metodolojik bölgeselcilik olarak adlandırdığı “kavram ve soruların formüle edilmesi, hipotezlerin oluşturulması, ampirik kanıtların toplanması ve yorumlanması ve sonuçların bölgesel bir mekânsal çerçevede çıkarılması” (Scholte, 2003) yaklaşımından beslenmiştir. 1980’lerin sonlarından itibaren iki gelişme Afrika’daki İslam çalışmalarında bir paradigma değişimine neden olmuştur. Bunlardan ilki, sosyal bilimlerdeki küreselleşme dönüşüydü. Gerçekten de, teknolojik ilerleme nedeniyle küresel bağlantılılığın önemli ölçüde arttığı ve uzaktan iletişimi mümkün kıldığı algısı, metodolojik bölgeselciliğin temelden yeniden düşünülmesine yol açmıştır. Sosyal ve beşerî bilimlerin tüm alanlarındaki akademisyenler ulusötesiliğe ve küresel bağlantılılığın yoğunlaşmasına dikkat etmeye başladılar. Bu Özel Sayı’daki makalelerin de kanıtladığı gibi, bu durum Afrika’daki İslam araştırmacılarını Afrikalı Müslümanların dünya ile etkileşim içinde olduğu daha geniş küresel bağlama bakmaya sevk etti.
1980’lerden itibaren Avrupa’daki ekonomik durgunluk ve sert göç yasalarının kabulü ile Amerika Birleşik Devletleri’nde piyango vize sisteminin oluşturulması, birçok Batı Afrikalı frankofon Müslümanın Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmesine neden oldu. Nijerya, Gana ve Gambiya gibi İngilizce konuşulan ülkelerden gelen Batı Afrikalılar yirminci yüzyılın başlarından itibaren Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yüksek öğrenim kurumlarına devam ederken, frankofon meslektaşları Fransa’ya göç etme eğilimindeydi. 1980’lerde Senegalli, Malili ve Fildişililerin önemli bir kısmı New York’a yerleşmeye başlamış ve burada Manhattan’ın Yukarı Batı Yakası’nda Küçük Senegal adında bir Afrika mahallesi oluşturmuşlardır (Kane, 2011).
Küreselleşme ve ulusötesilik bağlamında Zekeria Ould Ahmed Salem, Moritanya’daki İslami ilimlerin “küresel ölçekte geçerliliğini ve ilmî otoritesini ortaya koymaya devam ettiği” yolları belgelerken, Cheikh Abdoulaye Niang, Avrupa sömürge yönetiminin sonunda Batı Afrika’daki en büyük tek Müslüman örgüt olan Fayda Tijaniyya sufi topluluğunu tartışıyor. Niang ise yirmi birinci yüzyılda Afrika kıtasının ötesine, Avrupa ve Amerika’ya nasıl yayıldığını gösteriyor.
Mustafa Gueye Haidara (ö. 1980) tarafından Senegal Thies’te kurulan ve Şeyh Arona Faye tarafından Moncks Corner South Carolina’ya getirilen Mustafawi Sufi tarikatına odaklanan Yusuf Carter, Batı Afrika Sufizmini diasporik bağlamda da inceliyor. Carter, Amerika’nın güneyinde, ruhani terbiyenin “eski bir köle plantasyonunda yer alan bir camide gerçekleşen çeşitli bakım ve bedensel uygulama biçimleriyle mümkün hale geldiğini” savunuyor. Benzer bir şekilde, Brezilya’daki İslami ilimleri inceleyen Ayodeji Ogunnaike, Sahra’nın Kuzey Afrika ile Bilad-ı Sudan arasında ulema için bir değişim ve bağlantı yolu oluşturduğunu iddia ediyor. Ona göre Atlantik Okyanusu da Afrika ile Güney Amerika arasında aslında aşılmaz bir engel olmayıp, Afrikalı Müslümanların Bilad-ı Sudan geleneklerini Brezilya’ya -çok daha az ölçüde de olsa- yaymaları için fırsatlar sağlamıştır.
Gerçekten de Mağrip ve Sahra Altı Afrika’daki entelektüeller yüzyıllardır birbirleriyle alışverişte bulunmuşlardır. Mansour Kedidir de bu bağlamda Afro-Arap ilişkilerinin son on yıllarda nasıl geliştiğini ve Afrika’da Sosyal Araştırmaları Geliştirme Konseyi gibi entelektüel alışveriş için yeni pan-Afrika forumlarının oluşumunu gösteriyor
Steve Howard, Sudan Devlet Başkanı Gafar al-Nimeyri tarafından idam edilen Mahmud Muhammed Taha (1909–1985) tarafından kurulan Sudanlı Cumhuriyetçi Kardeşler Hareketi’ni incelediği yazısında bundan sonra Cumhuriyetçilerin Sudan’da düşük bir profilde kaldığını ancak birçoğunun yurtdışındaki Sudan diasporasına katıldığını gösteriyor. Howard’ın anlattığı gibi Mahmud Muhammed Taha’nın takipçileri Amerika Birleşik Devletleri’nin yanı sıra Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi körfez ülkelerinde Cumhuriyetçi topluluklar kurdular.
Yeni küreselleşme çağı hiç şüphesiz STK’ların kalkınmada önemli rol oynadığı bir dönemdir. Afrika kıtasında faaliyet gösteren STK’lardan İslami insancıllık nasıl etkilendi? Bu soruyu Rhea Rahman ve Ezgi Güner yanıtlıyor. Rahman, “bugün dünyanın en büyük ve en çok tanınan Batı merkezli İslami ilhamlı sivil toplum kuruluşu” olan Islamic Relief’i inceliyor. Ezgi Güner, Türkiye Merkezli Erenköy Cemaati’nin İslami okullarına bakıyor ve “bunların, Türkiye’deki 1990’lardaki devlet baskısına yanıt olarak tarikatların STK’laşması ve Afrika’daki neoliberal yeniden yapılanmanın ardından eğitimin STK’lar tarafından örgütlenmesinin örtüşen süreçleri tarafından üretildiğini” öne sürüyor.
Afrika’da İslam ve Teröre Karşı Savaş
Sömürgeci devletler, Afrika’nın sömürgeci işgalinin arifesinde Müslüman grupların ciddi direnişiyle karşılaşmıştır ve bu durum tarihçiler tarafından iyi bir şekilde belgelenmiştir.[7] Ancak Afrikalı Müslümanlar, yirminci yüzyılın ikinci on yılında Avrupa sömürge yönetimine uyum sağlamış ve Avrupa sömürge yönetiminin geri kalanında kendilerini eğitimci misyonlarına adamak için siyasi alanı sömürge devletine bırakmıştır (Robinson ve Triaud, 1997). Üçüncü on yıldan yirminci yüzyılın sonuna kadar ne sömürge devletleri ne de Afrikalı bağımsız ulus devletler militan İslam’dan kaynaklanan ciddi bir tehditle karşılaşmamıştır. Her ne kadar birkaç Müslüman militan Afrika devletlerinin laiklik iddiasına meydan okuyup İslam devleti çağrısında bulunsa da bunlar çoğunlukla marjinaldi. Bağımsızlıktan sonraki ilk birkaç on yılda ulusal birliğe yönelik en ciddi tehdit etnik irredentizmdi. Yirmi birinci yüzyılın başında bu durum değişti. Atlantik kıyısındaki Moritanya’dan Doğu Afrika’daki Somali’ye kadar Sahil Afrikası, devlet dışı silahlı İslami grupların faaliyet alanı haline geldi.
Cumhurbaşkanı Chadli Benjedid tarafından başlatılan demokratik sürecin ordu tarafından raydan çıkarıldığı Cezayir’de, “Cezayirli Afganlar” silahlı İslami gruplara katılarak hükümete ve bazı sivillere karşı geniş çaplı şiddete başvurdu. Cezayir ordusunun kitlesel baskısı cihatçıları Sahra’nın “yönetilmeyen bölgeleri” olarak adlandırılan bölgelerde yeniden konuşlanmaya zorladı. Özellikle Kuzey Mali’de, 1990’larda adam kaçırma ve çeşitli kaçakçılık biçimleri yoluyla büyük miktarda kaynak elde ettiler. Ayrıca sosyal dokuya sızdılar ve bölgedeki marjinal gruplarla ittifaklar kurdular. Sınırlı kaynakları ve muhtemelen bu tehdide karşı siyasi irade eksikliği nedeniyle Mali Devleti bu grupların büyümesini engellemek için çok az şey yaptı. 2011 yılında cihatçılar Mali ordusunu yenilgiye uğrattı ve Kuzey Mali’yi neredeyse bir yıl boyunca işgal etti. Fransa’nın askerî desteğiyle cihatçılar yenilgiye uğratıldı ancak gerilla savaşı yürütmeye devam ettiler. Küreselleşme paradigması ve güvenlik çalışmalarının etkisi altında Mali’deki cihatçılar üzerine birçok çalışma yapılmıştır (Thurston, 2020; Daniel, 2012; Laurent, 2013; Galy, 2013; Lasserre ve Oberlé, 2013; Tazaghart, 2011; Keenan, 2009; Wehrey ve Boukhars, 2013; International Crisis Group, 2013; CERI, 2013).
Kuzey Nijerya’da da benzer güvenlik endişeleri Boko Haram adlı bir isyan grubu tarafından yaratılmıştır. Nijerya ordusu 2009 yılında Boko Haram’ı bastırarak grubu yeraltına itmiştir. Bu, sömürge sonrası Afrika’da devlet dışı bir aktör tarafından yönetilen en ciddi isyanı tetikledi. Boko Haram grubu çeşitli yollarla muazzam mali kaynaklar, sofistike eğitim imkanları ve silah elde etti ve sadece Kuzey Nijerya’da değil, aynı zamanda Çad Gölü Bölgesi’nde de uzun süreli gerilla savaşına girişti. Komşu Batı Afrika devletlerinin (Nijerya, Nijer, Çad ve Kamerun) kendilerini bastırmak amacıyla bir koalisyon oluşturmasına rağmen, örgüt bugüne kadar hala faaliyetlerini sürdürmektedirler. Tıpkı Kuzey Mali Cihatçıları gibi, Boko Haram’ı da inceleyen çok sayıda çalışma yapılmıştır (Mustapha ve Meagher, 2020; Thurston, 2018; Smith, 2015)[8]. Küresel cihat paradigmasından beslenen bu çalışmalar Boko Haram’ın yayılmasını, finansman kaynaklarını, eleman kazanma üslerini ve ulusötesi bağlantılarını açıklamaya çalışmıştır. Araştırmacıların bu grupları incelerken karşılaştıkları en büyük zorluk, sahadaki durumun güvenilir etnografik saha çalışması yapmalarına izin vermemesidir. Ayrıca, grubun faaliyetleri hakkında gerçek bilgilere sahip olan Nijeryalıların çoğu misillemeden korktukları için bilgi vermekten kaçınmaktadır. Sonuç olarak, Afrika’daki Cihatçı gruplarla ilgili bu çalışmaların çoğunun bulguları, gelecekte daha güvenilir bilgiler ortaya çıktığında muhtemelen yanlışlanacaktır.
Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları
Kurucularının yazılarında da görüldüğü üzere, sosyal bilim araştırmaları, ilk dönemlerinden yirminci yüzyıla kadar toplumsal cinsiyete çok az duyarlılık göstermiştir. Yirminci yüzyıl boyunca feminist akademideki genişleme, sosyal bilimler araştırmalarının toplumsal cinsiyet önyargısına meydan okumuştur. Küreselleşme ve ulusötesi çalışmaların metodolojik bölgeciliğe meydan okuması gibi, toplumsal cinsiyet çalışmaları da sosyal ve beşeri bilimlerin tüm alanlarındaki akademisyenleri toplumsal cinsiyete duyarlı olmaya zorlamıştır. Bu paradigma değişimi İslami çalışmalarda da hissedilmiştir. İslami çalışmalardaki bazı feminist çalışmaların meydan okuduğu mitler arasında, ataerkil Müslüman toplumların Müslüman kadınlara eylemde bulunmaları için çok az alan tanıdığı fikri de vardı. Saba Mahmood’un Mısır’daki İslamcı kadınları ele alan ve feminist çalışmaların Müslüman kadınların itaatkârlığına dair pek çok varsayımına meydan okuyan The Politics of Piety adlı çalışması bu doğrultuda bir dönüm noktasıdır. Mahmood, dindarlığın Müslüman kadınları yabancılaştırmak bir yana, aslında onlara daha fazla özgürlük verdiğini savunmuştur (Mahmood, 2004).
Afrika’daki feminist akademisyenler Afrika’da sosyal bilimleri geliştirmek için bir koalisyon oluşturdular. Senegal merkezli büyük bir sosyal bilimler konsorsiyumu olan ve tüm bölgelerden (Kuzey, Batı, Doğu, Orta ve Güney Afrika) ve farklı dilsel geleneklerden (Arabofon, Frankofon, Anglofon ve Lusofon) Afrikalı akademisyenleri bir araya getiren Sosyal Bilimleri Geliştirme Konseyi (the Council for the Development of Social Sciences, CODESRIA) sponsorluğunda, Afrika sosyal bilimlerine toplumsal cinsiyet perspektifi getirme ihtiyacı üzerine dönüm noktası niteliğinde bir çalışmayla başlayan önemli bir araştırma bütünü ürettiler (Imam ve ark., 1997). CODESRIA daha sonra çok etkili bir forum haline gelen ve Gender and Fundamentalisms (Toplumsal Cinsiyet ve Fundamentalizmler) (Sow, 2019) de dâhil olmak üzere çeşitli yayınlara yol açan yıllık bir toplumsal cinsiyet enstitüsü başlattı. Fatou Sow ve Aicha Imam gibi önde gelen Afrikalı feminist akademisyenler de “hayatları İslam’dan kaynaklandığı söylenen kanunlar ve gelenekler tarafından şekillendirilen, koşullandırılan veya yönetilen kadınlar için bilgi, destek ve kolektif bir alan sağlayan” Women Living Under Muslim Laws (Müslüman Hukuku Altında Yaşayan Kadınlar) adlı uluslararası bir dayanışma grubuna dâhil olmuştur. “İslam’ın devlet dinî olduğu ülkelerde veya devletlerde, Müslüman çoğunluğa sahip laik devletlerde ve azınlık dinî yasalarla yönetilen Müslüman topluluklarda yaşayan kadınların; siyasi grupların dinî yasalar talep ettiği laik devletlerde; dünyanın dört bir yanındaki göçmen Müslüman topluluklarda; doğrudan veya çocukları aracılığıyla kendilerine Müslüman yasaları uygulanabilen gayrimüslim kadınların ve Müslüman topluluklarda/ailelerde doğan, otomatik olarak Müslüman olarak kategorize edilen ancak kendilerini böyle tanımlamayan kadınların” karşılaştıkları zorlukları belgelemeye çalışan angaje bir akademik çalışma örneğidir.[9]
Bir başka akademik çalışma grubu da sömürge öncesi Müslüman toplumlarda kadınların liderliğini araştırmıştır. Kuzey Nijerya’da, on dokuzuncu yüzyıl cihat hareketlerine ilişkin sömürgeci tarih yazımına meydan okuyan literatür erkeklere, özellikle de Sokoto Halifeliği’nin kurulmasıyla sonuçlanan on dokuzuncu yüzyıl reform ve devlet kurma hareketine liderlik eden Osman Dan Fodio, kardeşi Abdullahi Dan Fodio ve Osman Dan Fodio’nun oğlu Mohamed Bello’ya odaklanmıştır. Ancak reform hareketi aslında tamamen erkeklerin işi değildi. Kadınlar sadece erkekleri destekleyen anneler, eşler ve kız kardeşler olarak değil, aynı zamanda kendi başlarına öğretmenler ve yazarlar olarak da reform hareketinde önemli roller oynadılar. Jean Boyd ve Beverly Mack’in çalışmaları (Boyd, 1989; Boyd ve Mack, 2000; Boyd ve Mack, 1997) kadınların eğitiminin sömürge öncesi Müslüman toplumlarda bile nadir olmadığını vurgulamaktadır. Osman Dan Fodio’nun ailesinde, annesi ve tüm kızları da dâhil olmak üzere kadınlar iyi eğitimliydi. Nana Asmau (Dan Fodio’nun kızı) ve kız kardeşleri Arapçanın yanı sıra Hausa ve Fulfude dillerinde de okuyup yazıyorlardı, böylece bilgilerini tabandaki topluluklarla paylaşabiliyorlardı. Nana Asmau, İslami bilgileri Hausa ve Fulfulde dillerinde yazdığı didaktik şiirler şeklinde öğrettiği Yan Taru adında bir kadın grubu oluşturdu. Bu kadınlar şiirleri ezberliyor ve evlerine döndüklerinde diğer kadınlara da öğretiyorlardı. Ayrıca Mack, kadınlar tarafından imzalanmış metinlerin bulunmamasının, kadın yazarların yokluğunu göstermeyeceğini ikna edici bir şekilde savunmuştur. Pek çok kadın eserlerini imzalamamış ya da alçakgönüllülüklerinden ötürü kocaları adına imzalamış olabilir. Ancak daha da önemlisi, metinsel bilgi bilginin yalnızca bir biçimiydi ve hatta en üstün biçimi bile değildi. Somutlaştırılmış bilginin diğer biçimleri ustalar ve müritler arasında sözlü olarak aktarılıyordu. Kadınlar sufi önderler olarak hareket etmiş ve ezoterik bilgiyi diğer kadınlara aktardıkları çalışma halkalarına liderlik etmişlerdir (Mack, 2008).
Sömürgecilikten sonra İslami eğitimin yaygınlaşmasıyla birlikte, kadınlar ulema olarak eğitildikleri ve kendi okullarını ve İslami maneviyatı teşvik etmek için bir dizi başka ortam yarattıkları için eğitime daha fazla dâhil oldular. Özellikle Nijerya’da 1970’lerde başlayan modern İslami okullar kurma eğilimi, kadınlar arasında okuryazarlığın yaygınlaşmasına ve kadın ulemanın ortaya çıkmasını sağlamıştır (Umar, 2003). Komşu Nijer’de Müslüman kadınların eğitim ve kalkınma alanındaki liderliği artık akademik ilgi görmektedir (Alidou, 2005).
Timbuktu Çalışmalarından Sömürgecilik Çalışmalarına
Daha önce de belirtildiği gibi, birkaç tarihçi ve İslam uzmanı on yıllardır Afrikalı Müslümanlar tarafından Arapça ve Ajami dillerinde üretilen ilim üzerine çalışmaktadır. Onların çalışmalarına ne Afrika dışındaki İslam uzmanları ne de Afrika’da bilgi üretimi üzerine düşünen sosyal bilimciler tarafından atıfta bulunulmuştur. Ancak yirmi birinci yüzyılın başında, çeşitli nedenlerle bu ilme yeniden ilgi duyulmaya başlandı. Bu nedenlerden ilki, kütüphanelerin kataloglanması için fon bulunmasıydı. Suudi Arabistan’ın eski Petrol Bakanı Şeyh Ahmed Zeki Yamani, İslami el yazmalarını araştırmak, görüntülemek, kataloglamak, düzenlemek, incelemek ve yayımlamak yoluyla İslami yazılı mirası belgelemek ve korumak için Londra’da Al-Furqan Vakfı’nı kurdu. Al-Furqan, Senegal, Mali, Gana, Nijerya vb. ülkelerdeki düzinelerce özel ve kamusal Afrika el yazması koleksiyonunun kataloglanmasına sponsor olmuştur. Al-Furqan’ın çalışmalarına dayanarak, Kuzey Amerika’da yaşayan birkaç akademisyen daha sonra bu eserleri daha geniş kitlelere ulaştırma görevini üstlendi. Charles Stewart ve Bruce Hall, Urbana Champaign’deki Illinois Üniversitesi’nde bir Batı Afrika Arapça el yazmaları çevrimiçi veri tabanı kurdu. Bu alandaki bir diğer lider olan John Hunwick, Avrupa, Afrika ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki geniş bir akademisyen ağını Afrika’daki İslami entelektüel tarihi haritalandırma projesi etrafında harekete geçirmiş ve bu da daha önce bahsedilen ve birkaç ciltte binlerce sayfaya ulaşan Afrika Arap Edebiyatı’nın yayınlanmasına yol açmıştır (O’Fahey, 1994, 2003; Hunwick, 1995, 2003; Stewart, 2015).
Afrika’daki ve özellikle Timbuktu’daki özel kütüphanelerin sahipleri de Afrika’daki İslami ilimler hakkında bilgi sahibi olmak için üzerlerine düşeni yaptılar. Bu el yazmalarını korumak için işbirliği içinde çalışmak üzere SAVAMA-DCI adlı bir STK kurdular. Tüm bu gelişmeler, Afrika da dâhil olmak üzere sosyal bilimcileri bu ilme dikkat etmeye zorladı. Afrika’da Sosyal Bilimler Çalışmaları Konseyi ve Güney Afrika İnsan Bilimleri Araştırma Konseyi, Cape Town Üniversitesi Beşeri Bilimler Enstitüsü ve bazı Timbuktu uleması ile ortaklaşa, en önemlisi Afrika’da İslami ilimler alanında bir dönüm noktası olan Timbuktu’nun Anlamları (Jeppie ve Diagne, 2008) adlı kitap olmak üzere bir dizi etkili çalışma üretti. Afrika’nın önde gelen sosyal bilimler konsorsiyumlarından CODESRIA’nın bu İslami entelektüel geleneği sosyal bilimcilerin dikkatine sunmak üzere çalışmalar başlatması ve çalışma grupları oluşturması önemli bir gelişmeydi.
Aslında CODESRIA’nın kurucuları arasında yer alan ve geleneksel İslami eğitim kurumlarına devam etmiş olan ünlü Senegalli Mısırbilimci Cheikh Anta Diop gibi birkaç kişi, Sahra Altı Afrika’da bir İslami kütüphanenin varlığından haberdardı. Yine de CODESRIA’nın kuruluşundan sonra Afrika’da İslami ilim çalışmalarını desteklemeye başlaması için birkaç on yıl geçmesi gerekti. Bunun nedeni, sömürgeci işgalin ardından sosyal ve beşeri bilimlerin Afrika’ya girmesinin Valentin Mudimbe’nin deyimiyle Batılı epistemolojik düzenin dayatılmasına yol açmasıydı (Mudimbe, 1988). Bu durum, bu geleneğin dışında kalan entelektüellerin ve bilgi birikiminin fiilen marjinalleşmesine yol açmıştır. Boaventura de Sousa Santos, Walter Mignolo ve Sabelo Gatsheni-Ndlovu gibi dekoloniyal akademisyenlerin yazılarında [“epistemicides” (epistemi kirliliği) olarak adlandırdıkları şeyin neden olduğu kayba dikkat çekerek] (de Souza Santos, 2014; Mignolo, 1995; Mignolo, 2011; Gatsheni-Ndlovu, 2013) etkili olmaya başlayınca, Afrika’daki sosyal bilimciler Afrika çalışmalarının ve Afrika biliminin sınırlarını genişletme ve dolayısıyla Avrupalı olmayan bilgilere dikkat etme ihtiyacı konusunda daha fazla farkındalık kazanmıştır. Bu nedenle, Afrika’daki İslami ilim çalışmaları artık sömürgecilik karşıtı düşünürler tarafından savunulan epistemik adalet için verilen daha büyük mücadelenin bir parçası olarak algılanmaktadır.[10]
Afrika’da İslam Üzerine Yeni Bilgi Üretim Alanları
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Afrika’da İslam üzerine yapılan akademik çalışmaların çoğu esasen Batı ve bazı Afrika devlet üniversitelerinde yürütülmüştür. Ancak yirminci yüzyılın başında Afrika’da İslam üzerine araştırma yapan kurumların sayısı ve araştırmalarını yayma fırsatları önemli ölçüde arttı. Bunun nedenlerinden biri modern İslam üniversitelerinin kurulmasıydı. 1980’lerin başında Sahra Altı Afrika’daki tek modern İslam üniversitesi Sudan’daki Umdurman Üniversitesi’ydi. İslam Konferansı Örgütü 1986 yılında Nijer’de Say’da Arapça eğitim veren ilk modern İslam üniversitesini kurdu. 1986 ve 2020 yılları arasında, Sahra Altı Afrika’da İslam ve Müslüman toplumlar hakkında bilgi üretimine önemli katkılarda bulunan düzinelerce İslami kolej ve üniversite kuruldu. Buna ek olarak, Kuzey Afrika kurumları da Sahra Altı Afrika ve özellikle de Kuzey Afrika ile ilişkileri üzerine çalışmaya ilgi duydu. Senusiyye, Kadiriyye ve Ticaniyye gibi sufi tarikatlarının başlangıçları Kuzey Afrika’da olsa da bu tarikatların takipçilerinin ezici çoğunluğu Sahra Altı Afrika’da yaşamaktadır. Fas gibi kültürel ve siyasi nüfuzlarını genişletmek isteyen Kuzey Afrika devletleri, çeşitli akademik konferanslara ev sahipliği yaparak, Batı Afrikalı öğrencilere Fas’ta eğitim görmeleri için burs sağlayarak ve Kuzey Afrika/Sahra Altı ilişkileri üzerine araştırmalar üreterek bu tür ilişkileri yeniden canlandırmıştır. 1980’lerin başında, Kral 2. Hasan’ın Kraliyet Ramazan derslerinin aranan konuşmacısı Senegalli akademisyen İbrahim Mahmood Diop’un (ö. 2014) önerisiyle, misyonu Kuzey ve Batı Afrika’nın ortak mirasının, özellikle de dinî ve entelektüel tarihinin incelenmesini teşvik etmek olan bir Afrika Çalışmaları Enstitüsü kurdu. Rabat Üniversitesi Afrika Çalışmaları Merkezi, konferanslar ve yayınlar etrafında Kuzey ve Sahra Altı entelektüellerinden oluşan geniş bir topluluğu harekete geçirdi ve Sahra ötesi ilişkileri önemli bir şekilde belgeledi, böylece akademide Afrika’nın ve Sahra Altı Afrika’nın balkanlaştırılmasına meydan okudu.
Sonuç
2000 yılında Nehemia Levtzion ve Randall Pouwels tarafından Afrika’da İslam üzerine son teknoloji ürünü bir inceleme yayınlandı (Levtzion ve Pouwels, 2000). Bu çalışma, önceki kırk yılın en tanınmış akademisyenlerini bir araya getirmiştir. Katkıda bulunanların da açıkça belirttiği gibi, Batılı tarihçiler alana ezici bir çoğunlukla hâkimdi. Yirmi yıl sonra, 2020’de Fallou Ngom, Mustafa Kurfi ve Toyin Falola (Ngom ve diğerleri, 2020) böyle bir başka incelemeyi koordine etti. Ancak bu kez, çoğunluğu Afrikalı akademisyenlerden oluşan ve birçoğu Batı üniversitelerinde ders veren çok daha geniş bir tema, disiplin ve akademisyen grubunu içeriyordu. Bu durum, İslam’ın ağırlık merkezi Asya ve Kuzey Afrika’dan Sahra Altı Afrika’ya kaydıkça hızlanmaya devam etmesi muhtemel olan alanın büyümesine ve karmaşıklığına tanıklık etmektedir.[11]
Alanın büyümesi, birçok büyük Batı üniversitesinde Afrika’daki İslam üzerine uzmanların atanması ve büyük yayınevlerinde gelişen dergi ve kitap serileri ile de kanıtlanmaktadır. Alan aynı zamanda antropologlar, siyaset bilimciler, tarihçiler, coğrafyacılar ve din bilimcileri de dâhil olmak üzere çok sayıda sosyal bilimcinin ilgisini çekmiştir. Bu akademisyenlerin çoğu sosyal bilimler ve beşeri bilimlerdeki titiz akademik eğitimlerini, bilim dilleri (İslam çalışmalarında büyük bir ikincil literatürün üretildiği İngilizce, Almanca ve Fransızca) ve saha araştırması dilleri (elbette Arapça, ama aynı zamanda Hausa, Fulfulde ve Swahili gibi Afrika’daki Müslüman halkların dilleri) bilgisiyle birleştirdikleri için alan karmaşıklık ve karmaşıklık bakımından da büyümüştür.
Erken bağımsızlık döneminde Batılı akademisyenler bu alanı tekellerine alırken, Afrika’da üniversitelerin çoğalması ve bu üniversitelerde ve Batı üniversitelerinde, bazıları araştırmalarına kendi (emik) bakış açılarını getiren birçok Afrikalının atanması, alanda daha fazla karmaşıklığa yol açmıştır. Afrika’da İslam üzerine yapılan araştırmaların daha geniş İslami çalışmalar ve Afrika Çalışmaları alanında büyük ölçüde göz ardı edildiği önceki dönemlerin aksine, son yıllarda bu alanda üretilen ve büyük üniversite yayınevlerinde basılan çığır açıcı çalışmalar, coğrafi ilgileri daha önce Afrika’ya odaklanmamış İslamiyatçılar tarafından gerçekleştirilmektedir. İslam Çalışmaları alanında dünyanın önde gelen yayıncısı E. J. Brill, İslam çalışmaları alanında yaygın olarak atıfta bulunulan iki düzine ciltlik bir Afrika’da İslam serisi kurmuştur. Genişleyen literatür ve artan talep, başka özel serilerin oluşturulmasına yol açtı.
İslam Ansiklopedisi, iki tam baskısı yayımlanmış ve üçüncüsü derlenmekte olan İslam üzerine en önemli referans eserdir. İlk baskı yirminci yüzyılın başında başlatılmış ve 1938 yılında tamamlanmıştır. İlk baskı Avrupa emperyal hegemonyasının en parlak döneminde yayımlanmış ve dolayısıyla onun epistemolojileri ve stereotiplerinden etkilenmiştir. Afrika İslamı bu baskıda büyük ölçüde yer almamıştır. Aynı önyargı, üzerinde 1960’ların başında çalışılmaya başlanan ikinci baskıyı da büyük ölçüde etkilemiştir. Sahra Altı Afrika’da İslam’ın tanınan bir araştırma alanı haline geldiği 1990’lı yıllardan itibaren uzmanlar ikinci baskıya katkıda bulunmaya davet edilmiştir. Halen devam etmekte olan üçüncü baskı Afrika İslamı’na daha fazla önem vermektedir.
1970 ve 1980’lerde Afrika’daki İslam alanındaki akademisyenlerin çoğu bulgularını Bulletin of the School of Oriental and African Studies, the Revue du monde musulman, the Bulletin of the Institut fondamental d’Afrique noire, the Journal of African History, Kano Studies, ve The Journal of the Historical Society of Nigeria gibi dergilerde yayımladı. 1984 yılında Paris’teki Maison des Sciences de L’Homme’da Islam Tropical adlı bir araştırma programı kurulmuş ve bu program Islam et Sociétés au Sud du Sahara adlı özel bir dergi başlatmıştır. Bu dergi son otuz yılda Avrupa, Amerika, Asya ve Afrika’dan akademisyenlerin çalışmalarını içeren ve Afrika’daki İslam anlayışımızı önemli ölçüde geliştiren birkaç düzine cilt yayımladı. Amerika’da da 1990 yılında benzer bir dergi kuruldu. Başlangıçta Sudanic Africa olarak adlandırılan bu dergi daha sonra Brill tarafından satın alınarak Islamic Africa adını aldı ve önemli bir dergi haline geldi.
1980’lerin ortalarından itibaren Afrika’da düzinelerce kolej ve İslam üniversitesinin kurulması, özellikle Arapça alanında araştırma çıktılarını önemli ölçüde artırmıştır. Nijer’de Les Annales de l’Université Islamique de Say dergisinin kurulmasından bu yana geçen otuz yıl içinde, bu üniversitenin öğretim üyeleri Afrika’da İslam hakkında önemli araştırmalar üretti. Toplamda binlerce sayfa tutan ve saygın bir akademik standartta birkaç düzine makale içeren birkaç cilt Arapça olarak yayımlandı ve bunların büyük bir kısmı Afrika’daki Müslüman toplumların tarihi ve antropolojisi ile ilgiliydi. Buna ek olarak, Arapça eğitimi almış Afrikalılar Arapça yüzlerce tez, kitap ve broşür yazmışlardır ki bunların analizi bu makalenin kapsamı dışındadır.
Son olarak, bilgi iletişim teknolojilerini kullanımı Afrika’daki Müslüman kamusal entelektüellerin bulgularını önemli ölçüde yaygınlaştırmıştır. Afrika İslami cemiyetlerinin uygun fiyatlı çevrimiçi dergileri ve web siteleri, internete büyük miktarda yazı ve sözlü belge koymuştur. Müslüman entelektüellerin çalışmalarının çoğu Batı dillerine çevrildi ve çevrimiçi olarak erişilebilir hale getirildi. WhatsApp grupları bu literatürün önemli bir kısmını dolaşıma sokmaktadır. Afrika’da İslam hakkındaki bilgileri yayan diğer iki platform ise vaazların sesli ve görüntülü kayıtları ve ilmî eserlerin yorumları olarak YouTube ve Facebook’tur. Skype ve Zoom gibi platformlar aracılığıyla oluşturulan çalışma grupları, üstatların dünya çapındaki öğrencilere uzaktan eğitim vermesini sağlamaktadır. Birçok Batı üniversitesinde Afrika İslamı üzerine bir dizi güçlü program kurulmuştur. Bu programlar yıllık konferansların yanı sıra Afrika’da İslam hakkında yeni yayınlanan kitapların yer aldığı konferans serilerine sponsorluk yapmaktadır. Afrika dışında araştırma yapan İslam çalışmaları fakülteleri, iş tanımlarında Afrika’daki İslam’a olan ilgilerini giderek daha fazla ifade etmektedir. Eğer Afrika’da İslam birkaç on yıl önce ihmal edilmiş bir alan idiyse, şimdi en azından kalabalık bir alan olduğu söylenebilir.
Kaynakça
Abimbola, A. (2011). Between maitatsine and Boko Haram: Islamic fundamentalism and the response of the Nigerian State. Africa Today, 57, 99-119.
Adesoji, A. (2010). The Boko Haram uprising and Islamic revivalism in Nigeria. Africa Spectrum, 45, 95-108.
Al-Hajj, M. A. (1973). The Mahdist tradition in northern Nigeria (Doktora tezi). Ahmedü Bello University, Zaria.
Alidou, O. (2005). Engaging Modernity: Muslim women and the politics of agency in postcolonial Niger. Madison: University of Wisconsin Press.
Amselle, Jean-Loup. (1977). Les Négociants de la savanne. Paris: Anthropos.
Amselle, Jean-Loup. (1985). Le wahabisme à Bamako (1945–1985). Canadian Journal of African Studies, 19, 345-57.
Anonymous. (2012). The popular discourses of salafi radicalism and salafi counter-radicalism in Nigeria: A Case Study of Boko Haram. Journal of Religion in Africa, 42, 118-44.
Babou, Cheikh Anta Mbacké. (2007). Fighting the greater jihad: Amadu bamba and the founding of the muridiyya of Senegal, 1853–1913. Athens: Ohio University Press.
Barth, H. (1857–1858). Travels and discoveries in orth and Central Africa (5. vol). London: Longman Green.
Bava, S. (2002). Reconversions et nouveaux mondes commerciaux des Sénégalais mourides à Marseille. Hommes et Migrations, 1224, 46–55.
Bava, S. (2017). Routes Migratoires et Itinéraires religieux: Des Sénégalais mourides entre touba et Marseille. Paris: Panafrica.
Behrman, L. (1970). Muslim brotherhoods and politics in Senegal. Cambridge: Harvard University Press.
Ben Amara, R. (2020). The Izala movement in Nigeria: Genesis, fragmentation, revival. Göttingen: Gottingen University Press.
Boyd, J. ve Beverly M. (1997). Collected Works of Nana Asma’u, Daughter of Usman dan Fodiyo (1793–1864). East Lansing: Michigan State University Press.
Boyd, J. ve Beverly, M. (2000). One woman’s Jihad: Nana Asma’u, scholar and scribe. Bloomington: Indiana University Press.
Boyd, J. (1989). The Caliph’s sister: Nana Asma’u, 1793–1865: Teacher, poet, & Islamic Leader. London: Frank Cass.
Brigaglia, A. (2012). Ja‘far Mahmoud Adam, Mohammed Yusuf and Al-Muntada Islamic trust: reflectionss on the genesis of the Boko Haram phenomenon in Nigeria. Annual Review of Islam in Africa, 11, 35–44.
Cardaire, M. (1954). L’Islam et le Terroir Africain. Dakar: IFAN.
CERI. (2013). Le Sahel dans la Crise Malienne, Paris, CERI Juillet. 01.03.2020 tarihinde http://www.sciencespo.fr/ceri/fr/content/dossiersduceri/le-sahel-dans-la-crise-malienne adresinden erişildi.
Clapperton, H. (1826). Narrative of Travels and Discoveries in North and Central Africa, in the Years 1822, 1823 and 1824. London: J. Murray.
Clapperton, H. (1829). Journal of a second expedition into the interior of Africa. London: J. Murray Inc.
Copans, J. (1988). Les Marabouts de L’arachide. Paris: L’Harmattan.
Coulon, C. (1981). Le marabout et le prince: Islam et pouvoir au Sénégal. Paris: Pedone.
Daniel, S. (2012). AQMI Al-Qaida au maghreb Islamique: L’industrie de L’enlèvement. Paris: Fayard.
de Souza Santos, B. (2014). Epistemologies of the South: Justice against epistemicide. Boulder: Paradigm Publishers.
Diallo, M. (1984). Les Marabouts de Paris: Permanences et transformation de L’irrationnel en France. İçinde Blaise N’djehova ve Massaër Diallo (Ed.), Un Regard Noir: Les Français Vus par les Africains. Paris: Autrement.
Diouf, M. ve Mara Leichtman, eds. (2009). New Perspectives on Islam in Senegal: conversion, migration, wealth, and knowledge. New York: Palgrave MacMillan.
Ebin, V. ve Rose, L. (1990). Camelots à New York: Les Pionniers de L’immigration Sénégalaise. Hommes et Migrations, 1132, 32-37.
Ebin, V. ve Rose, L. (1993). Les commerçants mourides à Marseille et à New York: Regards sur les stratégies D’implantation. İçinde Emmanuel Grégoire ve Pascal Labazée (Ed.), Grands Commerçants d’Afrique de l’Ouest: Logiques et Pratiques d’un Groupe D’hommes D’affaires Contemporains (ss. 101-123). Paris: Karthala.
Ebin, V. ve Rose, L. (1996). Making room versus creating space: The construction of spatial categories by itinerant mouride traders. İçinde Barbara Metcalf (Ed.), Making Muslim Space in North America and Europe (ss. 92–109). Berkeley: University of California Press.
Evers Rosander, E. (2000). Money, marriage and religion: Senegalese women traders in tenerife, Spain. İçinde Thomas Salter ve Kenneth King (Ed.), Africa, Islam and Development (ss. 167–191). Edinburgh: Centre for African Studies, University of Edinburgh.
Evers Rosanders, E. (2004). Going and not going to porokhane: Mourid women and pilgrimage in Senegal and Spain. İçinde Simon Coleman ve John Eade (Ed.), Reframing Pilgrimage: Cultures in Motion (ss. 69-90). London: Routledge.
Galy, M. (2013). La Guerre au Mali: Comprendre la crise au sahel et au Sahara. Enjeux et Zones d’Ombre. Paris: La Découverte.
Gatsheni-Ndlovu, S. (2013). Coloniality of power in post-colonial Africa: Myths of decolonization. Dakar: CODESRIA.
Gueye, C. (2002). Touba: La capital des mourides. Paris: Karthala.
Higazi, A. ve Florence Brisset-Foucault. (2013). Les origines et la transformation de l’insurrection Boko Haram au Nord du Nigéria. Politique Africaine, 130, 137-64.
Hunwick, J. (1995). Arabic literature of Africa: The writings of Central Sudanic Africa (Vol 2). Leiden: Brill.
Hunwick, J. (2003). Arabic Literature of Africa: The writings of Western Sudanic Africa. Leiden: Brill, C. 4.
Imam, A; Amina, M. ve Fatou, S. (1997). Engendering African Social Sciences. Dakar: CODESRIA.
International Crisis Group. (2013). Mali, security, dialogue and meaningful reform. Africa Report 201. April. 31.12.2013 tarihinde https://icg-prod.s3.amazonaws.com/mali-security-dialogue-and-meaningful-reform.pdf adresinden erişildi.
Jeppie, S. ve Souleymane, B. D., (Ed). (2008). The meanings of Timbuktu. Cape Town ve Dakar: Human Sciences Research Council & Codesria.
Kaba, L. (1974). The wahhabiyya: Islamic reform and politics in french West Africa. Evanston: Northwestern University Press.
Kane, O. (2003). Muslim modernity in postcolonial Nigeria. Leiden: Brill.
Kane, O. (2011). The homeland is the Arena: Religion, transnationalism, and the integration of Senegalese immigrants in America. Oxford ve New York: Oxford University Press.
Keenan, J. (2009). The Dark Sahara: America’s war on terror in Africa. New York: Pluto Press.
Kobo, O. (2012). Unveiling modernity in West African Islamic reforms 1950–2000. Leiden: Brill.
Kuczynski, L. (20029. Les Marabouts Africains à Paris. Paris: CNRS.
Lasserre, I, ve Thierry, O. (2013). Notre Guerre Secrète au Mali. Paris: Fayard.
Last, M. (1967). The sokoto caliphate. London: Longman.
Laurent, S. (2013). Sahelistan: De la Libye au Mali: Au Cœur du nouveau jihad. Paris: Seuil.
Levtzion, N. ve Randall, P. (Ed). (2000). The history of Islam in Africa. Athens: Ohio University Press.
Loimeier, R. (1997). Loimeier Islamic reform and political change in Africa. Evanston: Northwestern Univesity Press.
Loimeier, R. (2012). The Development of a militant religious movement in Nigeria. Africa Spectrum, 2, 137-55.
Loimeier, R. (2013). Muslim Societies in Africa: A historical anthropological. Bloomington: Indiana University Press.
Mack, B. (2008). Muslim women scholars in the nineteenth and twentieth centuries: Morocco to Nigeria. İçinde Shamil Jeppie ve Souleymane Bachir Diagne (Ed.), The Meanings of Timbuktu (ss. 165–179). Cape Town ve Dakar: Human Sciences Research Council & Codesria.
Mahadi, A. (1982). The state and the economy, the arauta system and its role in shaping the society and economy in Kano with particular reference to the eighteenth and nineteenth Century (Doktora tezi). Ahmedü Bello University, Zaria.
Mahmood, S. (2004). Politics of piety. Princeton: Princeton University Press.
Marty, P. (1913). Les Mourides d’Amadou bamba (Revue de monde Musulman). Paris: Leroux.
Marty, P. (1916). Etudes sur l’islam Maure. Paris: Leroux.
Marty, P. (1917). Etudes sur l’islam au Sénégal. Paris: Leroux.
Marty, P. (1920–1921). Etudes sur l’Islam et les tribus du Soudan Français. Paris: Leroux.
Marty, P. (1921). L’islam en Guinée: Fouta Diallon. Paris: Leroux.
Marty, P. (1922). Etude sur l’Islam en Côte d’Ivoire. Paris: Leroux.
Marty, P. (1926). Etudes sur l’islam au Dahomey. Paris: Leroux.
McClendon, D. (2017). Sub-Saharan Africa will be home to growing shares of the world’s Christians and Muslims, Pew Research Center, 01.12.2020 tarihinde http://www.pewresearch.org/fact- tank/2017/04/19/sub-saharan-africa-will-be-home-to-growing-shares-of-the-worlds-christians-and-muslims/ adresinden erişildi.
Mcclendon, D. (2017). Sub-Saharan Africa will be Home to Growing Shares of the World’s Christians and Muslims. 01.01.2020 tarihinde https://www.pewresearch.org/fact-tank/2017/04/19/sub-saharan-africa-will-be-home-to-growing-shares-of-the-worlds-christians-and-muslims/ adresinden erişildi.
Mignolo, W. (1995). The darker side of the renaissance: Literacy, territoriality, and colonization. Ann Arbor: University of Michigan Press.
Mignolo, W. (2011). The darker side of western modernity: Global futures, decolonial options. Durham & London: Duke University Press.
Monteil, V. (1964). L’islam noir. Paris: Seuil.
Mudimbe, V. 1988. The invention of Africa: Gnosis, philosophy, and the order of knowledge. Bloomington: Indiana University Press.
Mustapha, A. R. ve Kate, M.(Ed.) (2020). Overcoming Boko Haram: Faith, society and Islamic radicalisation in Northern Nigeria. London: James Currey.
Nehemia, L. ve Hopkins, J. F. P. (Ed.) (1981). Corpus of Early Arabic sources for West African History. Cambridge, London, New York, Melbourne and Sydney: Cambridge University Press.
Ngom, F. Mustafa, K. ve Falola, T., (Ed.) (2020). The palgrave handbook of Islam in Africa. New York: Palgrave.
O’Brien, D. C. (1975). Saints and politicians: Essay on the organisation of a Senegalese peasant society. Cambridge: Cambridge University Press.
O’Fahey, R. S. (1994). Arabic literature of Africa: The writings of Eastern Sudanic Africa (Vol 1). Leiden: Brill.
O’Fahey, R. S. (2003). Arabic Literature of Africa: The writings of the Muslim people of Northeastern Africa (C. 3). Leiden: Brill.
Ostien, P. (2011). A survey of the Muslims of Nigeria’s North-Central geo-political zone (Working Paper Sy 1). Oxford: Nigeria Research Network.
Paden, J. N. (1968). The influence of the religious elites on political culture and community integration in Kano Nigeria (Doktora tezi). Harvard University, Cambridge, MA.
Paden, J. N. (1973). Religion and political culture in Kano. London and Berkeley: University of California Press.
Park, M. (1858). Travels into the Interior of Africa. London: Cassell & Company.
Perouse de Montclos, Marc-Antoine, (Ed.) (2014). Boko Haram: Islamism, politics, security and the state in Nigeria. Leiden: African Studies Center.
Person, Y. (1975). Samori, Une révolution Dyula (C. 3). Dakar: IFAN.
Riccio, B. (2001). Senegalese transmigrants and the Construction of Immigration in Emilia-Romagna (Doktora tezi). University of Sussex, Brighton.
Riccio, B. (2003). L’urbanisation Mouride et les migrations transnationales Sénégalaises. İçinde Adriana Piga (Ed.), Islam et Villes en Afrique au Sud du Sahara: Entre Soufisme et Fondamentalisme (ss. 359–373). Paris: Karthala.
Riccio, B. (2004). Transnational mouridism and the afro-Muslim critique of Italy. Journal of Ethnic and Migration Studies, 30, 5.
Riccio, B. (2006). “Transmigrants” mais pas “nomades”: Transantionalisme Mouride en Italie. Cahiers d’Etudes Africaines, 181, 95-114.
Robinson, D. ve Jean-Louis T. (Ed.) (1997). Le Temps des Marabouts. Itinéraires et Stratégies Islamiques en Afrique Occidentale Française v. 1880–1960. Paris: Karthala.
Robinson, D. (1985). The holy war of Umar tal. Oxford: Clarendon Press.
Said, A. G. (1992). The British policy towards the Mahdiyya in Northern Nigeria (1900-1960) (Doktora tezi). Bayero Üniversitesi, Kano.
Sall, E. (2021). The study of Islamic scholarship and the social sciences in Africa: Bridging knowledge divides, reframing narratives. İçinde Ousmane Kane (Ed.), Islamic Scholarship in Africa: New Directions and Global Context (ss. 407–425). London: James Currey.
Scholte, J. A. (2003). What is global about globalization? İçinde David Held ve Anthony McGrew (Ed.), The Global Transformation Reader içinde. New York: Blackwell.
Schrijver, P. (2006). Bibliography of Islam in contemporary Sub-Saharan. Leiden: African Studies Center. 01.01.2020 tarihinde https://scholarlypublications.universiteitleiden.nl/handle/1887/12922 adresinden erişildi.
Smith, M. (2015). Boko Haram: Inside Nigeria’s Unholy War. London: I B Tauris.
Soares, B. (2004). An African Muslim saint and his followers in France. Journal of Ethnic and Migration Studies, 30, 913-27.
Sow, F (Ed.). (2019). Gender and fundamentalisms. Dakar: CODESRIA.
Stewart, C. (2015). Arabic literature of Africa: The writings of Mauritania and the Western Sahara. Leiden: Brill.
Sy, C. T. (1969). La Confrérie Sénégalaise des Mourides: Un essai sur l’islam au Sénégal. Paris: Présence Africaine.
Tazaghart, A. (2011). AQMI: Enquête sur les Héritiers de Ben Laden au Maghreb et en Europe. Paris: Jean Picollec.
The Abdullahi Smith Centre for Historical Research. (1987). A Little new Light: Selected Historical Writings of Abdullahi Smith (ss. 131-48). Zaria: Gaskiya Corporation.
Thurston, A. (2018). Boko Haram. The History of African Jihadist Movement. Princeton: Princeton University Press.
Thurston, A. (2020). Jihadists of North Africa and the Sahel: Rebel Groups and Local Politics. Cambridge: Cambridge University.
Triaud, J. L. (1995). La Légende Noire de la Sanusiyya: Une Confrérie Musulmane Saharienne sous le Regard Français, 1840–1930. Paris: Editions de la Maison des Sciences de L’Homme.
Trimingham, J. S. (1949). Islam in the Sudan. London: Oxford University Press.
Trimingham, J. S. (1952). Islam in Ethiopia. London: Oxford University Press.
Trimingham, J. S. (1964a). Islam in East Africa. Oxford: Clarendon Press.
Trimingham, J. S. (1964b). A History of Islam in West Africa. London: Oxford University Press.
Trimingham, J. S. (1968). The influence of Islam upon Africa. London: Longmans.
Tukur, M. (1979). The imposition of British Colonial Domination on the Sokoto Caliphate and Neighbouring States. 1817–1914. A Reinterpretation of Colonial Sources (Doktora tezi). Ahmedü Bello University, Zaria.
Umar, M. S. (2003). Mass Islamic education and emergence of female ulama in Nigeria. İçinde The Transmission of Knowledge in Islamic Africa. Directed by Scott Reese. Leiden: Brill.
Usman, Y. B. (1981). The Tranformation of Katsina. Zaria: Ahmedü Bello University Press.
Villallon, L. (1995). Islamic society and state power in Sénégal: Disciples and Citizens in Fatick. Cambridge: Cambridge University Press.
Wehrey, F. ve Anouar, B. (Ed.). (2013). Perilous desert: Insecurity in the Sahara. Washington, DC: Carnegie Endowment for Peace.
[1] Sömürge yönetimi sırasında bu ve diğer Müslüman şahsiyetlerin biyografileri için bkz. (Robinson ve Triaud, 1997).
[2] Religion and Political Culture in Kano (Paden, 1973) olarak yayımlanmıştır.
[3] İlk aşamasında, kayda değer bir istisna dışında çoğunlukla Afrikalı olmayan akademisyenleri içeriyordu (1969).
[4] Bu çalışma Jean Loup Amselle’in Mekke’ye yapılan hac ziyaretinin Vehhabiliğin özellikle Mali’de yayılmasındaki rolü üzerine yaptığı çalışmayla tamamlanmıştır (bkz. Amselle, 1977, 1985).
[5] Nijerya’daki İzala Hareketi’nin incelenmesi için bakınız (Loimeier, 1997; Kane, 2003; Ben Amara, 2020); Gana ve Burkina Faso için bakınız (Kobo, 2012).
[6] Bu araştırmanın çoğu Fransa, İtalya ve İspanya’daki mürid varlığına ayrılmıştır. Fransa için bakınız (Bava, 2017, 2002); Senegallilerin en büyük yabancı nüfuslardan birini temsil ettiği İtalya için bakınız (Riccio 2001, 2003, 2004, 2006). İspanya için bakınız (Evers Rosander 2000, 2004).
[7] Jean-Louis Triaud’un Senusiyye, David Robinson’un Tijaniyye’den Umar Tall ve Ives Person’un Samory Toure üzerine çalışmaları bu tür direniş olaylarının kayda değer anlatımlarını sunmaktadır. (bkz. Triaud, 1995; Robinson, 1985; Person, 1975).
[8] Ayrıca bakınız (Perouse de Montclos, 2014; Ostien 2011; Higazi ve Brisset-Foucault, 2013; Anonim, 2012; Abimbola, 2011; Adesoji, 2010; Loimeier, 2012; Brigaglia, 2012)
[9] Detaylı bilgi için WLUML web sayfasına bkz. https://www.wluml.org
[10] Ebrima Sall (CODESRIA’nın İslami ilimleri destekleme girişimlerinin çoğunu yöneten eski Genel Sekreteri), Afrika’daki İslami ilimler üzerine yakın zamanda yayımlanan bir saha çalışmasının sonuç bölümünde, sosyal bilimlerin Afrika’daki İslami ilimlerden öğrenebileceği dersler üzerine düşünmüştür (Sall, 2021).
[11] World Religion Database’in tarihsel tahminlerine göre, 20. yüzyılın başında Sahra Altı Afrika’da 11 milyon Müslüman vardı. Bu sayı 2010 yılında 234 milyona, yani küresel Müslüman nüfusun yaklaşık yüzde 15,5’ine yükselmiştir. Süregelen bu değişim 21. yüzyılın önümüzdeki on yıllarında zirveye ulaşacaktır. 2050 yılına gelindiğinde dünya genelinde 2010 yılında 1,6 milyar olan Müslüman sayısının 2,76 milyara, yani dünya nüfusunun neredeyse %30’una ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sahraaltı Afrika’da yaşayan dünya Müslümanlarının 2010 yılında %15.5 olan payı 2025 yılında %24.3’e yükselecektir. Halihazırda diğer tüm bölgelerin toplamından daha fazla dünya Müslümanına (%61,7) ev sahipliği yapan Asya, daha küçük bir payla da olsa (%52,8) dünya Müslümanlarının çoğunluğuna ev sahipliği yapmaya devam edecektir. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ise dünya Müslümanları içindeki payını kabaca koruyacak ve 2050 yılında %19,8’den %20,0’ye çok az bir artış gösterecektir. Küresel Müslüman nüfusundaki bu demografik değişimle birlikte, Sahraaltı Afrika’nın İslami çalışmalarda daha fazla akademik ilgi görmesi muhtemeldir. (bkz. McClendon, 2017).