Giriş
Orta Asya’dan Balkanlar’a, Orta Doğu’dan Kafkasya’ya kadar geniş bir coğrafyaya dağılmış büyük bir nüfusa ve binlerce yıllık göç deneyimine rağmen, Türk Devletleri diaspora olgusuyla ancak son dönemlerde ilgilenmeye başlamıştır. Bu kapsamda 2009 yılında dört devlet (Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Kazakistan) tarafından kurulan ve 2019 yılında Özbekistan’ın da üye olmasıyla güçlenen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde “Türk Dili Konuşan Diasporalar” başlığı altında çalışmalar yapılmaktadır. Üye devletlerin imajının uluslararası boyutta güçlendirilmesi ve Türk halklarının -yaşadıkları yabancı devletlerin kamuoyları üzerinde- etki gücüne sahip olması hedefine yönelik çalışmalar yürütülmesi, Türk Devletleri Teşkilatı’nın diaspora girişiminin temel amaçları arasında yer almaktadır.
Bu alanda işbirliği gereksinimi ilk defa TDT Dışişleri Bakanlarının 2012 New York görüşmesi sırasında Türk diasporalarının eşgüdümlü bir şekilde hareket etmeleri gerektiğinin altınının çizilmesiyle gündeme gelmiştir. Bundan sonraki süreç hızlı bir şekilde gelişerek Ocak 2013’te Azerbaycan-Bakü’de, TDT üyesi devletlerin diasporadan sorumlu üst düzey yöneticilerinin (Bakan ve kuruluş başkanları) 1. toplantısı gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıdan günümüze kadar, Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakan ve Kuruluş Başkanları 5 toplantı (Bakü-2013, Ankara-2013, Ankara-2018, Türkistan-2019, Bursa-2022) yapmıştır.
Türkdildeş diasporaların güçlendirilmesi amacıyla, bu girişimlere ek olarak başka çalışmalar da yapılmış; Türk diasporaları arasında gerçekleştirilecek işbirliğinin kapsam ve niteliğini ele almak üzere bugüne kadar beş Temas Grubu toplantısı düzenlenmiştir. Ayrıca, TDT üye devletlerinin diasporaları arasında işbirliğini artırmak amacıyla Türkdildeş Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi 2013 yılında kabul edilmiştir. Türkdildeş Diasporalar için Birinci Kapasite Geliştirme Eğitim Programı Mart 2019’da Berlin’de düzenlenmiştir. İlk Türk Devletleri Diaspora Forumu, 21 Haziran 2013 tarihinde Bakü’de, ilgili devlet kurumlarının ve diaspora kuruluşlarının başkanları da dâhil olmak üzere 50 ülkeden 600’den fazla temsilcinin katılımıyla yapılmıştır. Ayrıca Türkdildeş diaspora gruplarının, yaşadıkları devletlerde bölgesel toplantılar düzenlemesine karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere, Türk Devletleri arasında işbirliği çabaları 2009 yılında, TDT’nin kurulmasının ardından hızlanarak artmış, siyasi, ekonomik, kültürel işbirliğinin yanı sıra Türkdildeş diasporalar konusu da önemli bir işbirliği alanı olmuştur. Yukarıda yer verilen, diaspora işbirliği çalışmalarının (toplantı, forum, eğitim, strateji belgesi, vb.) TDT üyesi devletler arasında kültürel işbirliğini Türk dili üzerinden ve Türk kimliği temelinde inşa edildiğini göstermektedir. Bu durum, sosyal inşacılık kuramı bağlamında kimlik inşası boyutuyla çözümlenebilecek bir öneme ve değere sahiptir. Çünkü “kimlik”, dış politikayı anlamamızı sağlayan anahtar sözcüklerden biridir. Nitekim Hopf (2002), devletlerin ulusal kimliklerinin uluslararası politikalarında çok önemli bir etkisi olduğunu belirtmektedir. Katzenstein (1996, ss. 1-32) ise kimliğin dış politikadaki önemine vurgu yaparak, kimlik ve kültür tanımlarının, ülke çıkarlarına, güvenliğine ve küresel güvensizliklere doğrudan etkisi olduğunu savunmuştur. Bu bağlamda, kimlik inşası çıkar olgusuyla bağlantılı olup, “aktör” (agent) ve “yapı”nın (structure) birbirlerini karşılıklı olarak etkilediği/oluşturduğu; bu etkileşimin ortaya koyduğu sosyal yapıların sadece maddi yönünün değil, ortak düşüncelerden oluşan yönünün de önemli olduğu bir durum ortaya koymaktadır. Aktör ve yapı arasındaki ilişki, özneler arası bir anlam ifade etmektedir: Yapı aktörü sınırlandırır; aktör yapıyı dönüştürebilir (Jackson ve Sørenson, 2006, ss. 162-164).
Türk Devletleri Teşkilatı’nın ve çalışmalarının Türk kimliği üzerinden inşası, TDT üye devletlerinin (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan) politika yapıcılarının ve uygulayıcılarının aktör olarak etnik kimliğini öne çıkarmaktadır. Ancak bunun yanı sıra ABD, Almanya, Kanada, Rusya gibi başka devletlerde yaşayan diaspora toplumlarının yapı olarak etnik kimliğini de Türk ve Türkçe üzerinden inşa etmektedir.
Bu çalışmada Türkdildeş Diaspora olgusuna yönelik bu gelişmelerin, kuramsal, kurumsal ve siyasal olarak çözümlenecektir. Çalışmamızın, konuya ilişkin yazında yer alan boşluğu doldurmaya katkı sağlaması ve politik, bürokratik ve diplomatik çabalara değer katması amaçlanmaktadır.
Kavramsal ve Kuramsal Çerçeve
Türk Devletleri Teşkilatı tarafından başlatılan Türkdildeş diaspora girişimi, kuramsal açıdan (i) Türk, (ii) Türk dili, (iii) diaspora kavramlarının incelenmesi ile çözümlenebilir. Bu noktada çalışmamız açısından önem taşıyan bu üç temel kavram, sosyal inşacılık kuramı üzerinden tartışılacaktır.
Sosyal inşacılık kuramının, uluslararası ilişkiler disiplinine kuramsal açıdan en önemli katkısı, “kimlik” kavramının uluslararası ilişkilerdeki yeri ve rolünü vurgulaması ile olmuştur. Sosyal bilimlerin birçok alanında özel bir yer edinen kimlik olgusunun, bireysel kimlik(ler)e ek olarak devlet kimliği boyutuyla uluslararası ilişkiler alanında ele alınması özgün ve yeni bir tartışma alanı olarak, disipline ve literatüre değer katmıştır. Bu noktada, özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından ortaya çıkan yeni uluslararası ortam, uluslararası ilişkiler sisteminde de uzun süre gör ardı edilen kimliklerin, tartışmaların odağında yer almasına neden olabilmiştir. Soğuk Savaş’ın ardından Balkanlar’dan Doğu Avrupa’ya, Kafkaslar’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada birçok yeni devletin bağımsızlıklarını ilan etmesi ile bu yeni kurulan devletlerin eski kimliklerini terk etmeleri ve beraberinde yeni birer kimlik inşa etme süreçlerini başlatmıştır. Bu dönem, 1991 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk Devletleri (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan) için de kimlik inşa süreçlerinin ve tartışmalarının başladığı bir dönemdir.
Nitekim Sosyal İnşacılık kuramının en önemli yazarlarından bir olan Onuf, 1989 yılında, uluslararası ilişkiler sisteminin de, tüm diğer sosyal gerçeklikler gibi insanlar tarafından inşa edildiğini belirterek, uluslararası düzenin ortaya çıkışı, işleyişi ve tanımlanması konularında önemli bir tartışma başlatmıştır (Onuf, 1989). Sosyal inşacılığı uluslararası ilişkiler sistemine içkin bir yapısal kuram olarak tanımlayan Wendt ise, devlet merkezli uluslararası ilişkiler kuramlarının, uluslararası sistemdeki yapısal değişimi açıklayamadığını belirtir (Wendt, 1994). Uluslararası politika materyalizme; uluslararası politikanın yeniden üretimi ve dönüşümü ise yerel ve uluslararası düzeyde özneler arası dinamiklere dayanmaktadır. Dolayısıyla devlet sistemi içerisindeki yapılar da, maddi değil özneler arasıdır; devletin kimlikleri ve çıkarları, verili değildir, sosyal yapılar tarafından inşa edilmiştir (Yesevi, 2021, s. 55). Sadece soyut değerlerle uluslararası politikayı çözümlemenin olanaksız olduğu, maddi unsurlar (güç parametreleri), kimlik, fikir ve normların da tartışmalara eklenmesi gerektiği yorumlarıyla, sosyal inşacılık kuramı giderek varsıllaşmıştır (Demirtaş, 2014). Pektaş ise, özellikle Wendt’in bakış açısını eleştirdiği kuramsal çalışmasında, inşacı uluslararası ilişkiler kuramının (i) fenomenoloji kökenli olduğunu, (ii) sistemik/yapısal değil aktör temelli olduğunu, (iii) devletin ontolojik statüsünün ve devletin kimliğinin verili alındığını belirtmektedir (Pektaş, 2022, s. 181-182).
Görüldüğü üzere, Soğuk Savaş’ın bitmesine yakın bir dönemde başlayan ve günümüze kadar devam eden bu tartışmalar, devletlerin “kimlik”lerinin, çıkarları doğrultusunda inşa edilmiş birer olgu olduğunu vurgulamaktadır. Sosyal inşacılığın, bu özgün ve önemli iddiaları, ilerleyen süreçte nitelik açısından büyük bir tartışmayı başlatmış ve nicelik açısından çok sayıda eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Kimlik konusuna yönelik bu kuramsal bakış açısı, konumuz açısından da önem taşımaktadır. Nitekim 1991’de bağımsızlığını kazanan Türk Devletleri, eski Sovyet kimliklerini hızlıca terk etmiş ve bağımsız birer devlet olarak yeni bir kimlik inşa sürecine girmiştir. Bu süreçte, Türk, Müslüman, Asyalı, Avrasyalı gibi kavramlara ilişkin kimlik inşa tartışmaları, Azerbaycanlı, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen ulusal kimliklerinin inşa edilmesi çabalarıyla devam etmiştir. Bu konu aşağıda ayrıntılı olarak tartışılacaktır.
Sosyal inşacılığın kimlik olgusu bağlamında vurgu yaptığı bir diğer konu da “dil”e ilişkindir. Nitekim inşacı yaklaşımlar uluslararası ilişkiler disiplininde, gerçeklik, kimlik ve güç ilişkilerinin inşasında dilin önemini sıklıkla vurgulamaktadırlar (Solomon, 2014; Fierke, 2013). Koschut (Koschut, 2018) ise “sosyal kimliğin sadece dil tarafından temsil edilmediğini, aynı zamanda dil aracılığıyla iletilen duygular tarafından da temsil edildiğini” belirtmektedir. Bu bağlamda, Türkdildeş diaspora girişimlerinin Türklük (soy) üzerinden değil Türkçe (dil) üzerinden kurgulanması, sosyal inşacı bir çözümleme için son derece uygun bir zemin ortaya koymaktadır.
Bu noktada, Türk Devletleri arasındaki en önemli ortaklığın “dildeşlik” üzerinden inşa edilmesi, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2009 yılında “Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi” olarak kurulmuş olmasında da kendisini göstermektedir. Türkdildeş Devletlerin (Turkic Speaking Countries) diasporalarının da Türkdildeş diasporalar (Turkic speaking diasporas) olması, diaspora kimliğinin dil üzerinden inşa edildiğini göstermesi açısından son derece önemlidir. Bu yaklaşım, Roux’nun “Türk, Türkçe konuşandır.” tanımıyla da örtüşmektedir (Roux, 2015). Nitekim Yaldız Türkiye Cumhuriyeti’nin diaspora politikaları bağlamında kullandığı soydaş kavramının “soy”a yaptığı vurgu yerine, “Türk dili”ne vurgu yapmasını önermekte (Yaldız, 2018), “Türkçe konuşan/Türkdildeş toplumlar” üzerinden diaspora öznelerinin kurgulanmasının önemini vurgulamaktadır (Yaldız, 2019). 2023 yılında yaşanan bu gelişmelerin Türk Dünyasında bütünleşme çabalarına Türkdildeşlik üzerinden yaptığı bu katkı, Karpat’ın 1988 yılında belirttiği tarihsel ve toplumsal arka plan ile uyumlu bir şekilde devam etmekte ve aradan geçen otuz beş yıllık sürece rağmen Karpat’ın yorumu güncelliğini ve değerini korumaktadır:
[SSCB döneminde] göreli laikleşme, dinsel kültürün birçok öğesinin ortaya yeni çıkan ulusal kültürlere katılmasına yol açtı ve böylece de ulusal kültüre bağlı kalanlara bir tarihsel süreklilik, kültürlerinin güçlü ve kalıcı olduğu hislerini aşıladı. Yerleşik düzene geçmeye zorlama, göreli endüstrileşme, ulusal cumhuriyetlerin oluşturulması, kentleşme, artan eğitim ve okuryazar oranı ile iletişime yönelik Rus-Sovyet politikası çeşitli profesyonel ve elit grupların […] ortaya çıkmasına ön ayak oldu ve bölgesel, etnik-dilsel ulusal kimlik duygusunu daha da pekiştirdi. Günümüzde etnik köken, dil ve toprak ulusal kimliğin temeli haline gelmiştir ve egemen Türki grupları Orta Asya nüfusunun en büyük katmanı yapmıştır (Karpat, 2003).
Türk Dünyası ve Türk Kimliği
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan bağımsızlıklarını ilan etmişler ve Türkiye, bu yeni Türk Cumhuriyetleri’nin bağımsızlıklarını ilk tanıyan devlet olmuştur. Bu devlet ve toplumlar arasında, binlerce yıllık tarihsel, toplumsal ve kültürel ortaklık, 1991 sonrası ilişkilerin temel zemini oluşturmuştur (Yaldız ve Özen, 2021). Bu nedenle, Türkdildeş diasporalar konusuna odaklanan çalışmamızın bu bölümünde, Türk Devletleri’nin ulusal kimlik inşa süreçleri 1991 sonrası dönem üzerinden çözümlenecektir. Ulusal kimliklerin ve Türk kimliğinin inşa süreci ve Türkdildeş diaspora olgusuna etkisi, bağımsız Türk Devletleri arası kültürel ve politik işbirliğinin bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.
Türk Devletleri’nde (ve toplumlarında) tarihsel olarak ulus üstü ve ulus altı kimliklerle harmanlanmış olan ulusal kimlik, çok katmanlı toplumsal yapılar ile karşılıklı etkileşim içerisinde şekillenmiştir. 1991 sonrasında ise, SSCB’nin ardından ortaya çıkan ideolojik ve kültürel boşluğu doldurması gereken en önemli kimlik öğesi ulusal kimlik olmuş, birer ulus-devlet olan yeni ve bağımsız Türk Devletleri’nin “Sovyet etkisinden arındırılmış” bir ulus kimliğine sahip olması gerekliliği vurgulanmıştır. Türk Devletleri’nin ulusal kimlikleri, titüler ulus/devlet adları (Azerbaycanlı, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen) ile inşa edilmiş, İslam, Türklük, Avrasyacılık, Asyacılık ise ulusüstü kimlikler olarak görülmüştür (Köksal, 2021).
Türk Devletleri’nin ulusal kimlikleriyle ilişki ve etkileşim içinde olan Türk kimliği, 1991 sonrası süreçte Türk Dünyası kavramının içinin doldurulması amacıyla yapılan çabalarda sıklıkla kullanılmıştır. Bu döneme ve Türk (Dünyası) kimliğine damgasını vuran en önemli adımlar, bölgesel işbirliğini kuran ve geliştiren bölgesel örgütlerin kurulması olmuştur.
Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), 1993 yılında Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Türkiye’nin Kültür Bakanlarının imzalamış olduğu anlaşma ile Türkiye – Ankara’da kurulmuş bölgesel bir kurumdur (TÜRKSOY, 2023). Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan, Başkurdistan, Altay, Saha, Tıva, Hakas Cumhuriyeti ve Moldova’ya bağlı Gagavuz Yeri TÜRKSOY’un gözlemci üyeleridir. TÜRKSOY’un çalışmaları, üye devletler kültür bakanlarından oluşan Daimi Konseyi tarafından belirlenmekte ve TÜRKSOY Genel Sekreterliği tarafından uygulanmaktadır. TÜRKSOY, çalışmamız açısından iki konuda önemlidir. Türk Dünyası’na yönelik kurumsallaşma çabalarının ilk somut adım, TÜRKSOY’un kurulması ile atılmıştır. 1993 yılında, Türk Devletleri’nin bağımsızlıklarını kazanmalarının hemen ardından “Türk Kültürü” ortak paydasında bir kurum kurulmuş olması özellikle önemlidir. İkinci olarak da, TÜRKSOY’un adının kavramsal önemidir. TÜRKSOY, Türk Kültür ve Sanatları Ortak Yönetimi adıyla kurulmuş, daha sonra adı Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı olarak değiştirilmiştir. “Türk halklarının gönül birlikteliğini ve kardeşliğini güçlendirmek, ortak Türk kültürünü gelecek nesillere aktarmak ve dünyaya tanıtmak” için çalışan TÜRKSOY’un, Türk ve soy sözcüklerinden oluşan kısaltması, kültürel işbirliğinin Türk kimliği temelinde yapıldığını göstermesi açısından değerlidir. Bu kapsamda, TÜRKSOY’un birçok çalışması içinde “Türk Dünyası Kültür Başkentleri” projesi (Yaldız, 2020), en önemli ve en değerli çalışmasıdır. 2012 yılında Astana’nın (Kazakistan) Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesi ile başlayan bu süreç, 2013 yılında Eskişehir (Türkiye), 2014 yılında Kazan (Tataristan), 2015 yılında Merv (Türkmenistan), 2016 yılında Şeki (Azerbaycan), 2017 yılında Türkistan (Kazakistan), 2018 yılında Kastamonu (Türkiye), 2019 yılında Oş (Kırgızistan), 2020 yılında Hiva (Özbekistan), 2022 yılında Bursa (Türkiye) ve 2023 yılında Şuşa (Azerbaycan) ile devam etmiştir.
Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA), 21 Kasım 2008 tarihinde Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye Cumhuriyeti Parlamento Başkanlarının imzalamış olduğu Anlaşma ile kurulmuş olup, Sekretaryası Azerbaycan–Bakü’dedir (TURKPA, 2023). Türk Devletleri’nin parlamentoları arasında işbirliğini artırmak ve parlamento diplomasisini güçlendirmek amacıyla kurulan TÜRKPA’nın adında da Türk Devletleri kavramının yer alması, Türk kimliğini destekleyen önemli bir ayrıntıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Türk Dünyası’na yönelik çalışmalar yürüten bölgesel kuruluşların en önemlisidir (Türk Devletleri Teşkilatı, 2023). Diğer Türk Dünyası kuruluşlarının bağlı/ilişkili olduğu çatı kuruluş rolüne sahip olan ve bu rolü giderek güçlenen TDT’nin temeli olan “Türk Dili Konuşan Devletler Devlet Başkanları Zirveleri”nin başlatıcısı dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’dir. 1992’de Orta Asya’ya ve Azerbaycan’a ziyarette bulunduğu sırada Demirel bu zirveleri organize etmeye başlamıştır. İlk zirve, 30-31 Ekim 1992 tarihinde Ankara’da yapılmıştır. Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhurbaşkanları ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Başbakan Süleyman Demirel’in katıldığı toplantı, Ankara Bildirisi’nin imzalanmasıyla sona erdi. Taraflar, ilişkilerin daha da güçlendirilmesini ve bağımsızlık, egemenlik, toprak bütünlüğüne saygı ve birbirlerinin içişlerine müdahale etmeme ilkeleri temelinde işbirliği inşa etmeyi amaçladılar. Ağustos 1995’te Bişkek’te yapılan zirvede, Türk halklarının büyük kültürel ve tarihî mirasını koruma ihtiyacı defalarca tekrarlandı; bütün taraflar işbirliği yapmaya ve ilişkileri geliştirmeye hazır olduklarını ifade etti. 1998’de Astana’da gerçekleştirilen 6. Zirve’de, kalıcı bir sekretarya kurulmasına karar verildi. 1992 yılından beri toplanan, “Türk Dili Konuşan Devletler Devlet Başkanları Zirveleri” sonucunda ortaya çıkan ortak siyasi irade üzerine, 3 Ekim 2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması ile Türkiye – İstanbul’da kurulan TDT’ye Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye üye, Türkmenistan ve Macaristan ise gözlemci üyedir. TDT’nin, Nahçıvan Anlaşması’nın 2. maddesinde ortaya konulan temel amaç ve görevleri şunlardır (Nahçıvan Anlaşması, 2023):
Taraflar arasında karşılıklı güvenin güçlendirilmesi,
Bölge ve bölge dışında barışın korunması,
Dış politika konularında ortak tutumlar benimsenmesi,
Uluslararası terörizm, ayrılıkçılık, aşırılık ve sınır ötesi suçlarla mücadele için eylemlerin koordine edilmesi,
Ortak amaçlarla ilgili her alanda etkili bölgesel ve ikili işbirliğinin geliştirilmesi,
Ticaret ve yatırım için uygun koşulların yaratılması,
Kapsamlı ve dengeli bir ekonomik büyüme, sosyal ve kültürel gelişimin amaçlanması,
Hukukun üstünlüğünün sağlanması, iyi yönetim ve insan haklarının korunması konularının tartışılması,
Bilim, teknoloji, eğitim ve kültür alanlarında etkileşimin genişletilmesi,
Kitle iletişim araçlarıyla etkileşimin ve daha yoğun bir iletişimin teşvik edilmesi,
Hukuki konularda bilgi değişimi ve adli işbirliğinin teşvik edilmesidir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsal adının da -TÜRKSOY gibi- ilerleyen süreçte değişmiş olması çalışmamız açısından vurgulanması gereken önemli bir konudur. 2009 yılında “Türk Dili Konuşan Devletler[1] İşbirliği Konseyi” (The Cooperation Council of Turkic Speaking States) olarak kurulan TDT’nin adı, 2021 yılında yapılan Devlet Başkanları Zirvesinde “Türk Devletleri Teşkilatı” (Organization of Turkic States) olarak değiştirilmiştir. Dolayısıyla Türk Dili Konuşan Devletler, Türk Devletleri olarak adlandırılmış ve bu dolaylı anlatım kısa ve net bir şekilde yeniden tanımlanmıştır.
Türk İş Konseyi`nin kurulması, TDT’nin 16 Eylül 2010 tarihinde İstanbul`da yapılan zirvesinde Devlet Başkanlarının kararı ile uygun görülmüştür. Kazakistan’ın Almatı şehrinde 20 Ekim 2011 tarihinde yapılan toplantıda ise Türk İş Konseyi kuruluş anlaşması imzalanmış ve üye devlet temsilcilerinin katılımı ile Türk İş Konseyi’nin ilk toplantısı yapılmıştır (Üye ülkelerin iş dünyalarını tek çatı altında toplayacak Türk İş Konseyi kuruldu, 2023).
Uluslararası Türk Akademisi (TWESCO), 2009 yılında Azerbaycan–Nahçıvan’da yapılan TDT toplantısında dönemin Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Türk dünyası ile ilgili araştırmalar yürütmekle görevli uluslararası bilimsel merkez kurma önerisi üzerine, 25 Mayıs 2010 tarihinde Kazakistan–Astana’da Kazakistan Cumhuriyeti Eğitim ve Bilim Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuş ve 28 Ağustos 2014 tarihinde uluslararası teşkilat statüsünü kazanmıştır. Uluslararası Türk Akademisi’nin Genel Merkezi, Kazakistan-Astana’dadır. 2014-2022 yılları arasında Uluslararası Türk Akademisi’nin Başkanlığını, Kazakistanlı bilim insanı ve diplomat Dr. Kıdırali Darhan yapmıştır. 14 Kasım 2022 tarihinde Azerbaycanlı bilim insanı Dr. Şahin Mustafayev Uluslararası Türk Akademisi başkanlığına atanmış olup, halen bu görevine devam etmektedir (Uluslararası Türk Akademisi, 2023).
Türk Kültür ve Mirası Vakfı, 2012 yılında Kırgızistan-Bişkek’te yapılan TDT toplantısında kurulmuştur. Türk Kültür ve Mirası Vakfı, çalışmalarını “desteklediği ve finanse ettiği faaliyetler, projeler ve programlar aracılığıyla Türk kültür ve mirasını korumak, araştırmak ve desteklemek” amacıyla Azerbaycan-Bakü’de yürütmektedir (Türk Kültür ve Mirası Vakfı, 2023).
Türk Yatırım Fonu, 11 Kasım 2022 yılında Semerkant-Özbekistan’da düzenlenen TDT 9. Zirvesi’nde, Türk devletlerinin cumhurbaşkanları tarafından imzalanan özel bir karar ile kurulmuştur. Türk devletleri tarafından kurulan ilk ve ana ortak finans kurumu özelliğine sahip olan Türk Yatırım Fonu’nun, TDT üye devletlerinin ekonomik potansiyellerini harekete geçirerek aralarındaki ticari ve ekonomik işbirliğini güçlendirmesi; ortak projeleri hayata geçirmesi; varlıkları ve diğer yetkili finans kurumları aracılığıyla, temelde küçük ve orta ölçekli işletmelere (KOBİ) finansman desteği sağlaması; üye devletlerde girişimcilik, büyüme, istihdam, araştırma, inovasyon ve sosyo-ekonomik kalkınmayı teşvik etmesi hedeflenmektedir. 2018-2022 yılları arasında TDT Genel Sekreterliği yapmış olan Büyükelçi Bagdad Amreyev, Türk Yatırım Fonu Başkanlığı’na atanmıştır (Baghdad Amreyev TDT Liderleri tarafından Türk Yatırım Fonu Başkanlığı’na atandı, 2023).
Görüldüğü üzere, 1993 yılında TÜRKSOY’un kurulmasından 2022 yılında Türk Yatırım Fonu’nun kurulmasına kadar olan süreçte, Türk Devletleri arasında farklı alanlarda işbirliği kuracak ve geliştirecek birçok örgüt kurulmuştur. Bu kurumlar (TDT, TÜRKSOY, TÜRKPA, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı) arasında eşgüdüm sağlanması amacıyla kurulan Türk İşbirliği Kurumları Eşgüdüm Komitesi zaman zaman toplantılar yapmaktadır. Son olarak 20 Ocak 2023 tarihinde, Türk İşbirliği Kurumları Eşgüdüm Komitesi Üçüncü Toplantısı, İstanbul’da yapılmıştır.
Türk İşbirliği Kurumları’nın kavramsal, tarihsel, siyasal ve yasal dayanakları Türk Dünyası kavramının içeriği açısından önemli bir alt yapı oluşturmakta ve Türk kimliğinin ulusal ve uluslararası boyutunun inşa edilmesine katkı sunmaktadır. Bu arka plan, Türk Dünyası çalışmalarının önemli bir ögesi olan Türkdildeş Diasporalar girişiminin kuruluş ve gelişim sürecinin de temelini oluşturmaktadır.
TDT Diaspora Girişimi ve Türk Diaspora Kimliği
Türk Devletleri arasında işbirliği alanları içerisinde “diaspora” konusunun yer alması, bu alandaki en önemli yasal belge olan 2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması’nda dolaylı olarak yer almaktadır. Anlaşmanın “Amaçlar ve Görevler” başlıklı 2. maddesinde yer alan “ortak çıkarların söz konusu olduğu dış politika meselelerinde ortak tutum belirlemeye çalışılması”, “uluslararası hukuk tarafından tanınan ilke ve normlara uygun olarak hukukun üstünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklerin güvence altına alınması”, “Türk halklarının sahip oldukları zengin kültür ve tarihi mirasın değerlendirilmesi, kitlelere tanıtılması” gibi ifadeler, diasporik işbirliğine yönelik dolaylı da olsa bir yasal ve politik zemin ortaya koymaktadır. Türkdildeş diasporaların sayıca fazla olmalarına karşın etkilerinin yeterli olmadığı, Türk Devletleri’nin üçüncü devletlerde yaşayan diasporalarının güç birliği yapmalarının önemli olduğu, 2010-2014 yılları arasında TDT Kurucu Genel Sekreteri olarak görev yapan Büyükelçi Halil Akıncı tarafından çeşitli ortamlarda vurgulanmıştır (Baki, 2014).
TDT’nin Genel Ağ sitesinde (İşbirliği Alanları, 2023), İşbirliği Alanları başlığı altında on dokuz konu yer almaktadır:
Tablo 1. Türk Devletleri Teşkilatı İşbirliği Alanları
1. |
Siyasi İşbirliği |
11. |
Enerji İşbirliği |
2. |
Ekonomik İşbirliği |
12. |
Sağlık İşbirliği |
3. |
Gümrük İşbirliği |
13. |
Göç alanında İşbirliği |
4. |
Ulaştırma İşbirliği |
14. |
Tarım İşbirliği |
5. |
Turizm İşbirliği |
15. |
Yargı alanında İşbirliği |
6. |
Eğitim İşbirliği |
16. |
İnsani Konular ve Kalkınma alanında İşbirliği |
7. |
Enformasyon ve Medya İşbirliği |
17. |
İnsan Kaynakları alanında İşbirliği |
8. |
Gençlik ve Spor İşbirliği |
18. |
Müslüman dinî Kurumlar Arasında İşbirliği |
9. |
Diaspora İşbirliği |
19. |
Uluslararası Kuruluşlarda İşbirliği |
10. |
Bilişim ve İletişim Teknolojileri |
Konumuzun odağında yer alan ve TDT işbirliği alanları içerisinde dokuzunca sırada bulunan “diaspora işbirliği” alanı, TDT tarafından “giderek artmakta olan çok yönlü siyasi işbirliğimizin somut meyvelerinden biri” olarak tanımlanmaktadır. Bu işbirliğini güçlendirmek amacıyla, TDT bünyesinde birçok çalışma grubu, temas grubu, toplantı, strateji vb. çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda, TDT Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakanlar ve Kuruluş Başkanları, 24 Ocak 2013 tarihinde Bakü-Azerbaycan’da toplanmış ve “Diaspora Temas Grubu” kurulmasını ve “Türkdilli Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi” hazırlanmasını kararlaştırmıştır. Diaspora Temas Grubu, 18-19 Nisan 2013 tarihlerinde İstanbul’da ilk toplantısını gerçekleştirmiş ve Türkdildeş Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi’ni hazırlamıştır. 14 Mayıs 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan TDT Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakanlar ve Kuruluş Başkanları tarafından alınan karar ile “Türkdilli Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi” onaylanmıştır (Türkdilli Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi, 2023).
Türkdilli Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi’nin Giriş bölümünde Nahçıvan Anlaşması’na atıf yapılarak, diasporaların yurtdışında ülkelerinin imajının iyileştirilmesinde ve kamuoyunu etkilemede oynadığı rolün önemi ve Türk Devletleri arasındaki birlik ve dayanışmayı tamamlamak üzere dünyadaki Türkdildeş diasporalar arasında işbirliğinin artmasına olan gereksinim vurgulanmıştır. Stratejinin amaçları:
Diasporaların anavatanlarına bağlı ve anavatanlarıyla dayanışma içinde olmalarının sağlanması,
Türkdildeş diasporaların kültürel ve manevi değerlerini koruyarak bulundukları ülkelerde vatandaşlık alınmasına öncelik vermek suretiyle entegrasyonlarının hızlandırılması,
Türkdildeş diasporaların bulundukları ülkelerin sosyo-politik hayatına katılım düzeyinin yükseltilmesi,
Türkdildeş diasporaların ekonomik bakımdan rekabet güçlerinin artırılması ve yurtdışında yaşamakta olan Türkdildeş iş insanları arasında ilişkilerin kurulması,
Türkdildeş diasporaların insan hak ve özgürlükleri alanında var olan sorunlarının öncelikle kendi içlerinde dayanışmayla elde edilecek siyasi güçle ortadan kaldırılması,
Türk dünyası aleyhinde yürütülen olumsuz propagandanın etkisi hale getirilmesi,
Türkdildeş devlet ve halkaların kültür ve değerlerinin dünya kamuoyuna tanıtılması ve imajlarının güçlendirilmesi,
Türkdildeş diasporaların yaşadıkları toplum içinde daha etkin bir rol oynayabilmelerini sağlayarak eğitim düzeylerinin yükseltilmesi yönünde çaba harcanması,
Yurtdışında güçlü bir Türkdildeş ülkeler lobisi oluşturulması,
Türkdildeş diasporalar arasında deneyim alışverişinin geliştirilmesi ve dayanışmasının sağlanması,
Türkdildeş devlet ve halkların diğer ülkelerdeki çıkarlarının savunulmasıdır.
Türk Devletleri diaspora kuruluşları arasındaki işbirliğinin ilkeleri:
Türkdildeş halklar arasında ayrım gözetmemek,
Birlikten kuvvet doğar anlayışıyla hareket etmek,
Türkdildeş diasporaların, bulundukları toplumla uyum içinde hareket etmesini sağlamak,
Türkdildeş diasporaların, anavatanlarında diasporalardan sorumlu kurum ve kuruluşlarla karşılıklı iletişim ve işbirliğini sürdürmesini sağlamak,
Türkdildeş diasporaların yaşadıkları ülkelerin özelliklerine uygun yöntemler uygulamaktır.
Türk Devletleri’nin başarılarının ve kültürel değerlerinin dünyaya tanıtılması, Türkdildeş devletlerin ekonomik potansiyellerinin diasporalar tarafından bulundukları devletlerde tanıtılması, uluslararası ekonomik, siyasi ve kültürel etkinlik ve toplantıların Türkdildeş devletlerde düzenlenmesinin desteklenmesi, Türk Devletleri’ne ve tüm Türk Dünyası’na yönelik olumsuz faaliyetlere karşı işbirliğinin eşgüdümlü olarak sürdürülmesi öncelikli konular arasında sıralanmıştır.
Özellikle son dönemlerde Türkdildeş Diaspora Girişimi’ni, TDT Devlet Başkanları seviyesinde destekleyecek ve bu girişimin politik zeminini sağlamlaştıracak görüş ve hedefler ortaya konulmuştur. Bu bakış açısı, TDT’nin 2021 İstanbul Zirvesi ve 2022 Semerkant Zirvesi’nde kabul edilen belgelerde vurgulanmaktadır.
12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” temasıyla toplanan Devlet Başkanları Konseyi toplantısı (2021 İstanbul Zirvesi), Türkdili Konuşan Devletler İşbirliği Konseyi’nin adının Türk Devletleri Teşkilatı olarak değiştirilmiş olması nedeniyle önemlidir. Zirve ardından ilan edilen “İstanbul Bidirisi”nde (İstanbul Bildirisi, 2023), Türk Devletleri Devlet Başkanları, “Türk Dili Konuşan Diasporalar için Kapasite Geliştirme Eğitim Programlarının yanı sıra, Üye Ülkelerin Diaspora Kurumları arasında Deneyim Değişimi Programlarının düzenlenmesini takdir ettiklerini ve Üye Devletlerin ilgili kurumlarına, onaylanan Türk Konseyi’nin Türk Dili Konuşan Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi ve 2021-2022 için Türk Konseyi Türk Dili Konuşan Diaspora Ortak Eylem Planı uyarınca işbirliğini geliştirme çağrısında bulunduklarını” (m. 68) belirtmektedirler. Ayrıca, 2021 İstanbul Zirvesinde kabul edilen “2040 Türk Dünyası Vizyon Belgesi” (Türk Dünyası 2040 Vizyonu, 2023) Türkdildeş diaspora girişimine önemli atıflar içermektedir. Bu kapsamda, 2040 Türk Dünyası Vizyonu’nun Giriş bölümünde şu hedeflere yer verilmektedir:
Diaspora toplulukların güçlendirilmesi ve kimliklerini korumak için geldikleri ülkeler ile aralarında köprüler kurulması ve Türk Dünyası ile ilgili konularda birlik içinde hareket edilmesi,
Türk diaspora topluluklarının ikamet ettikleri ülkelerin sosyal, politik, ekonomik ve kültürel yaşamına aktif katılımını, iştirakını ve entegrasyonunu sağlamak için ortak çabaların artırılması,
Türk Diasporası Forumlarının dünyanın dört bir yanından daha geniş bir katılımla dönüşümlü olarak düzenlenen bir şemsiye platforma dönüştürülmesi.
2040 Türk Dünyası Vizyonu’nun “Ekonomik ve Sektörel İşbirliği” başlıklı ikinci bölümünde “Kendi ülkelerinde iş kurmak isteyen diaspora üyelerine destek programları geliştirme” hedefine yer verilmektedir.
2040 Türk Dünyası Vizyonu’nun “Halklararası İşbirliği” başlıklı üçüncü bölümünün “Diaspora” alt başlığında şu hedeflere yer verilmektedir:
Kaynak ülkeleri diasporanın toplumsal hayata ve yatırımlara katılımı için stratejik bir çerçeve geliştirme,
Akademik diasporayı Türk Dünyası’ndaki yüksek öğretim ve bilim kurumlarına destek olmak için harekete geçirme ve dünya genelindeki diaspora akademisyenleri arasındaki bağları güçlendirme,
Türk diasporası topluluklarının, Türk Devletleri Teşkilatı’nın ilgili proje ve programlarına aktif katılımını sağlama.
Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi’nin, 11 Kasım 2022 tarihinde Semerkant (Özbekistan)’da “Türk Medeniyeti için Yeni Dönem: Ortak Kalkınma ve Refaha Doğru” temasıyla gerçekleştirdiği toplantıda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne TDT Gözlemci Üye statüsü verilmesi, Türk Dünyası’nın sınırlarının belirlenmesi açısından önemlidir. Bu zirvenin ardından ilan edilen “Semerkant Bildirisi” (Semerkant Bildirisi, 2023) Türkdildeş Diaspora konusunda iki önemli maddeye yer verilmektedir. Semerkant Bildirisi’nde Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları;
…Üye devletlerin ilgili kurumlarını “Türkçe Konuşan Diasporalar Ortak Faaliyet Stratejisi” ve yıllık “Türk Diasporaları Ortak Eylem Planları” temelinde işbirliği ve koordinasyonlarını artırmaya davet ettiklerini (m. 67),
…Türk Devletleri ve dünyanın dört bir yanında yaşayan Türk toplulukları arasındaki kültürel, dilsel ve sosyal bağların güçlendirilmesinin önemini bir kez daha teyit ettiklerini (m. 68) belirtmektedir.
Sonuç
Türkdildeş Diaspora Girişimi, Türk Dünyası kavramının içinin doldurulması ve Türk Devletleri arasında işbirliğinin güçlendirilmesi çabalarını, daha da ileri götürebilecek önemli bir girişimdir. Türk kimliğinin toplumsal ve siyasal boyutunun Türk Devletleri arasında inşa edilmesinin ötesine geçerek, Türk toplumları arasında da bir ortak kimlik haline gelmesinde, Türkdildeş toplumların ve diaspora kimliğinin büyük önemi vardır. Bu noktada, Türk kimliğini Türk Devletleri içerisinde değil, küreselleşmenin de etkisiyle, ABD, Kanada, Rusya, Fransa gibi üçüncü devletlerde inşa edebilmek zor ve değerli bir çabadır. Bu noktada, Türkdildeş Diaspora Girişimi’ni birkaç noktada çözümlemek yararlı olacaktır.
İlk olarak, bu girişimin adında ve Devlet Başkanları seviyesinde kullanılan kavramlarda ölçün bir yaklaşım sergilenemediği; Türkçe konuşan diaspora, Türkdildeş diaspora, Türk Dünyası diasporası, Türk diasporası, Türk Devletleri diasporaları gibi birçok farklı kullanıma yer verildiği görülmektedir. Bu farklı kullanımlar içinde özellikle Türk diasporası kavramı, Türkiye’nin diaspora politikalarında sıklıkla kullandığı bir kavram olması nedeniyle, bir belirsizlik oluşturabilecektir. Bu nedenle Türkdildeş diaspora veya Türk Dünyası diasporası kavramları, ABD, Rusya, Kanada, Almanya, Fransa, vb. devletlerde yaşayan Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan, Macaristan ve KKTC toplumlarını kapsayabilecek genişliğe sahiptir. Buna ek olarak, Doğu Türkistan, Batı Trakya, Kırım gibi coğrafyalardan üçüncü devletlere göç etmiş diaspora toplumlarını da bünyesine alabilecek bir kavramsal genişliğe ve derinliğe sahiptir. Bu noktada, Türk kavramı ve Türk kimliğinin, çalışmamızın kuramsal çerçeve bölümünde ayrıntılı bir şekilde tartışıldığı üzere, Türk dili üzerinden inşa edilmesi doğru bir yöntem olarak görülmektedir. Nitekim Türkiye için ulusal kimlik, Türk Devletleri için ise ulus üstü kimlik olan Türklük’ün, dil (kültür) üzerinden ortak bir kültür alanı olarak vurgulanması ve kurgulanması, Türk Dünyası’nın etnik değil, kültürel bir ortaklık olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla, Türk Dünyası diasporasının da Türkdildeşlik kavramı ile Türk dili odağında inşa edilmesi, bu girişimin başarılı olabilmesi için önemli ve temel bir adımdır.
İkinci olarak, Türk Dünyası diasporası ile ilgili 10 yıldan fazla süredir devam etmekte olan bu girişimin, yasal, kurumsal ve siyasal boyutu üzerinde durulmakta; toplumsal boyutu ile yeterince ilgilenilmemektedir. Bu nedenle, bu girişimin somut adımlarla desteklenmesi acil ve önemli bir gerekliliktir. Üçüncü devletlerde Türk Dünyası diasporası toplumlarının örgütlenmeleri, çıkarlarını savunmak amacıyla yasal, siyasal ve toplumsal mücadelelerini örgütlü bir şekilde başlatmaları/hızlandırmaları beklenmektedir. Bu çabalar, Türk Devletleri’nin talimatlarıyla ve yönetimiyle değil, Türk Devletleri’nin eşgüdümüyle ve desteğiyle fakat diaspora toplumlarının kararıyla ve çabasıyla yürütülmelidir. Türk Dünyası diasporasının edilgen değil etken olduğu, nesne değil özne olarak konumlandığı bir diaspora yapılanması, Türk Dünyası diasporasının 21. yüzyılda etkin bir bölgesel/küresel aktör olması için yaşamsal önemdedir.
Üçüncü olarak, genel olarak Türk Dünyası İşbirliği Kurumları’nın kuruluş ve işleyiş süreçlerinde, özel olarak ise Türkdildeş Diasporalar Girişimi’nde Türkiye’nin merkezi rolü eleştirilmelidir. Örnek vermek gerekirse, Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakan ve Kuruluş Başkanları’nın beş toplantısının (Bakü-2013, Ankara-2013, Ankara-2018, Türkistan-2019, Bursa-2022) üçü Türkiye’de ve Türkiye’nin çabalarıyla düzenlenmiştir. Bu girişimin başarıya ulaşabilmesi için, diğer Türk Devletleri’nin de -en az Türkiye kadar- bu girişime sahip çıkması ve desteklemesi gereklidir. Üstelik diaspora konusunda yasal, siyasal, kurumsal ve toplumsal açıdan en güçlü devlet Türkiye’dir ve diğer Türk Devletleri’nin etkin ve güçlü bir Türk Dünyası diasporasına en az Türkiye kadar gereksinimi bulunmaktadır. Dolayısıyla, Türk Dünyası diasporası girişimi, Türkiye’nin çabalarıyla ve zorlamalarıyla başlatılan ve devam ettirilen bir girişim olmaktan çıkmalı ve tüm Türk Devletleri’nin emek harcadığı ve desteklediği bir işbirliği alanı olarak sürdürülmelidir.
Dördüncü olarak Türkdildeş Diaspora Girişimi’nin etkili ve başarılı bir girişim olmasında, Türk Devlet Başkanları’nın verdiği siyasi destek son derece değerlidir. Ancak bundan daha önemlisi, üye devletlerin diaspora ilişkilerinden sorumlu kurumları arasında işbirliği sağlanabilmesidir. Bu bağlamda, TDT Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakanlar ve Kuruluş Başkanları Forumu önemli bir yapı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu forum içerisinde, diaspora ile ilişkiler konusunda kurumsal yapıları en güçlü iki devlet Türkiye (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) ve Azerbaycan’dır (Diasporadan Sorumlu Devlet Komitesi). Forum toplantılarına Kazakistan (Otandastar Vakfı, Enformasyon ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı), Kırgızistan (Devlet Dili ve Dil Politikası Ulusal Komisyonu, Dışişleri Bakanlığı Dış Göç Dairesi Başkanlığı), Özbekistan (Yabancı Ülkelerle Etnik İlişkiler ve Dostça İlişkiler Komitesi), Macaristan (Ulusal Politikalardan Sorumlu Devlet Sekreterliği), KKTC (Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlığı) devletleri katılmaktadır. Ancak, basında yer alan haberlerden takip edilebildiği kadarıyla TDT Diaspora İşlerinden Sorumlu Bakanlar ve Kuruluş Başkanları Forumu’na Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Macaristan ve KKTC’den katılımcı kurumlar değişiklik gösterebilmektedir. Dolayısıyla, bu devletlerin diaspora konusuyla doğrudan ilgili kurumlarının olmadığı, farklı bakanlıklar ve komiteler bünyesinde dolaylı olarak diaspora konusuyla ilgilenen birimler olduğu değerlendirilmektedir. Ancak, Türkdildeş Diaspora girişiminin, üçüncü ülkelerde yaşayan Türkdildeş Diasporalarla işbirliğini güçlendirebilmesi için TDT üye devletlerinin yetkili ve etkili diaspora kurumlarına gereksinimi olduğu belirtilmelidir.
Beşinci olarak, TDT Türkdildeş Diaspora girişimi ile ilgili ayrıntılara (Forum toplantıları, Temas Grubu Toplantıları, Eğitim Programları, Strateji Belgeleri, mutabakat metinleri, toplantı yer/tarih bilgileri, toplantı katılımcıları, içerik vb.) ulaşılamamaktadır. TDT Genel Ağ sitesinde, bu konuda ayrı bir başlık açılması ve diaspora toplantılarına, TDT üyesi devletlerin diaspora kurumlarına ilişkin ayrıntılara, kurumların genel ağ sitelerine, vb. yer verilmesi, konuya ilişkin gelişme, araştırma ve tartışmalara yarar sağlayacaktır.
Son olarak, genel olarak diaspora konusuyla, özel olarak Türk Dünyası diasporası konusuyla ilgili araştırma, çalışma ve tartışmaların son derece yetersiz olduğu belirtilmelidir. Bu konuyla ilgili akademik araştırmalar ve yayınlar bir tarafa, konuya ilişkin temel bilgi ve belgelere dahi ulaşmak son derece zordur. Bu bağlamda, Türkdildeş Diaspora Girişimi’nin kurucu ve yürütücüsü olan TDT’nin ve özellikle Uluslararası Türk Akademisi’nin araştırmaları tetikleyecek ve destekleyecek verileri kolay erişilebilir bir şekilde akademik kamuoyu ile paylaşması önemlidir. Buna ek olarak, Türk Dünyası akademyasının, bu konuda ortak veya ayrı araştırmalar yapması gereklidir. Uluslararası ilişkiler, hukuk, siyaset bilimi, sosyoloji gibi disiplinlerin Türk Dünyası diasporası konusuna eğilmesi, bu konuda araştırma, tez, kongre, konferans düzenlenmesi, sadece Türk Dünyası diasporası tartışmalarının varsıllaşmasına değil, genel olarak diaspora literatürüne de katkı sağlayabilecektir. Bu bağlamda, bu çalışmanın da konuya ilişkin yeni çalışmalara kaynak sağlaması umulmaktadır.
Kaynakça
Baghdad Amreyev TDT liderleri tarafından Türk Yatırım Fonu Başkanlığı’na atandı. (2023.01.19). TDT Genel Ağ Sitesi: https://turkicstates.org/tr/haberler/baghdad-amreyev-tdt-liderleri-tarafindan-turk-yatirim-fonu-baskanligina-atandi_2682 adresinden erişildi.
Baki, P. M. (2014). Avrasya’da bölgesel işbirliği sürecinden işbirliği mekanizmasına: Türk Konseyi. Bilge Strateji, 6(11), 133-162.
Demirtaş, B. (2014). İnşacılık. İçinde A. Balcı ve Ş. Kardaş (Ed.). Uluslararası İlişkilere Giriş (ss. 155-173). İstanbul: Küre Yayınları.
Fierke, K. M. (2013). Political self sacrifice: Agency, body and emotion in international relations. Cambridge: Cambridge University Press.
İstanbul Bildirisi. (2023.02.01). Türk Devletleri Teşkilatı. https://www.turkicstates.org/assets/pdf/temel_belgeler/8-zirve-bildirisi-15-tr.pdf adresinden erişildi.
İşbirliği Alanları. (2023.02.01). Türk Devletleri Teşkilatı. https://www.turkicstates.org/tr/isbirligi-alanlari#9-diaspora-isbirligi adresinden erişildi.
Karpat, K. H. (2003). Türkiye ve Orta Asya. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları.
Koschut, S. (2018). The power of (emotion) words: on the importance of emotions for social constructivist discourse analysis in IR. Journal of International Relations and Development, 21, 495–522.
Köksal, P. (2021). Ulusal kimlikler ve toplumsal yapı. İçinde F. Yaldız (Ed.). Bağımsızlıklarının 30. yılında Türk Cumhuriyetleri - ulusal politika (ss. 15-41). Ankara: Nobel Yayınevi.
Nahçıvan Anlaşması. (2023.01.19). Türk Devletleri Teşkilatı Genel Ağ Sitesi. https://www.turkicstates.org/assets/pdf/temel_belgeler/Nahcivan_Anlasmasi_Turkce_20140417_193951.pdf adresinden erişildi.
Onuf, N. (1989). World of our making: Rules and rule in social theory and international relations. Columbia: University of South Carolina Press.
Pektaş, U. (2022). Uluslararası ilişkilerde inşacılık. Ankara: Siyasal Kitabevi.
Roux, J. P. (2015). Türklerin tarihi: Pasifik’ten Akdeniz’e 2000 Yıl. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Semerkant Bildirisi. (2023.02.01). Türk Devletleri Teşkilatı. https://www.turkicstates.org/assets/pdf/temel_belgeler/9-zirve-bildirisi-16-tr.pdf adresinden erişildi.
Solomon, T. (2014). The affective underpinnings of soft power. European Journal of International, 20(3), 720-741.
TURKPA. (2023.01.19). http://turk-pa.org. adresinden erişildi.
Türk Devletleri Teşkilatı. (2023.01.19). https://www.turkicstates.org adresinden erişildi.
Türk Dünyası 2040 Vizyonu. (2023.02.01). Türk Devletleri Teşkilatı. https://turkicstates.org/assets/pdf/haberler/turk-dunyasi-2040-vizyonu-2396-98.pdf adresinden erişildi.
Türk Kültür ve Mirası Vakfı. (2023. 01.19). https://itchf.org/ adresinden erişildi.
Türkdilli Diaspora Ortak Faaliyet Stratejisi. (2023. 01. 19). Türk Devletleri Teşkilatı Genel Ağ Sitesihttps://turkicstates.org/assets/dokuman/DIASPORA_ORTAK_FAALIYET_STRATEJISI_KARAR_TR_20170609_095551.pdf adresinden erişildi.
TÜRKSOY. (2023, 01.19). www.turksoy.org adresinden erişildi.
Uluslararası Türk Akademisi. (2023. 01.19). https://twesco.org/ adresinden erişildi.
Üye ülkelerin iş dünyalarını tek çatı altında toplayacak Türk İş Konseyi kuruldu. (2023, 01.19). TDT Genel Ağ Sitesi https://turkicstates.org/tr/haberler/uye-ulkelerin-is-dunyalarini-tek-cati-altinda-toplayacak-turk-is-konseyi-kuruldu_146 adresinden erişildi.
Wendt, A. (1994). Collective identity formation and the international state. The American Political Science Review, 88(2), 385-394.
Yaldız, F. (2018). Türk kamu yönetiminde “soydaş” sorunsalı: İç politikadan dış politikaya. Amme İdaresi Dergisi, 51(4), 1-20.
Yaldız, F. (2019). A critical approach to the term Turkish Diaspora: Is there “the” Turkish Diaspora? Bilig, 91, 53-80.
Yaldız, F. (2020). Türk dünyası kültür başkentleri. Ankara: Nobel Yay.
Yaldız, F. ve Özen, Ç. (2021). Türk Cumhuriyetleri ve Türkiye. İçinde F. Yaldız (Ed.). 30. Yılında Türk Cumhuriyetleri: Küresel politika içinde (ss. 15-38). Ankara: Nobel Yay.
Yesevi, Ç. G. (2021). Uluslararası ilişkiler bilim dalında sosyal inşacılık yaklaşımının incelenmesi. Elektronik Siyaset Bilimi Araştırmaları Dergisi, 12(1), 52-74.
[1] İngilizce states sözcüğü Türkçeye devlet olarak çevrilmesi gerekirken hatalı bir şekilde ülke olarak çevrilmiştir. Devlet, ülke, halk ve egemenlik (iktidar) ögelerinden oluşan siyasal bir kurumdur. Ülke (kara, hava ve su/deniz) ise devletin sadece bir ögesidir. Bu nedenle Nahçıvan Antlaşması’nın Devlet Başkanları tarafından imzalanmış olan İngilizce metninde The Cooperation Council of Turkic Speaking States yazmasına rağmen, Türkçe’ye Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi olarak çevrilmesi yanlıştır.